Ülkemizde tarıma elverişli alanların azalması, iklim değişikliği ve zararlı organizmaların çoğalması gibi riskler, sürdürülebilir bitkisel üretimi tehdit altına aldı. Bitkisel üretimi artırmanın en önemli yollarından biri de mevcut alandan daha çok ürün alınması, yani verimin artırılması. Bunu başarabilmek için ise bitkisel üretimi sınırlayan zararlı organizmalarla mücadele etmek gerekli ve çok önemliydi. Bu noktada Zirai Mücadele devreye girdi.  

Zirai Mücadele nedir?

Hastalık, zararlı ve yabancı otların zararından bitkileri korumak; bu yolla tarımsal üretimi artırmak ve kalitesini yükseltmek amacıyla yapılan tüm işlemlere “Zirai Mücadele” ya da başka bir ifadeyle “Bitki Koruma” deniyor. 

BKÜ nedir?

Bitki ve bitkisel ürünlerde ortaya çıkan hastalık ve zararlı organizmaları yok eden ya da kontrol altına alan, bitkisel ürünleri üretim, depolama ve nakliye sırasında bu organizmalara karşı koruyan formülasyon haline getirilmiş preparatlar Bitki Koruma Ürünü (BKÜ) olarak tanımlanmakta. Zararlı anlamına gelen ve Latince bir kök olan “pest” ile öldürülen veya öldürme eylemi anlamına gelen “cide” kelimelerinin birleşmesiyle oluşan pesticide (pestisit), bitki koruma ürünlerini de içine alan bir terim. Pestisit aynı zamanda, halk sağlığında kullanılan haşere ilaçlarını, biyosidalleri ve çevre koruma ilaçlarını da kapsıyor.

Yıllık kayıp 23 milyon ton

Bütün canlılarda olduğu gibi, ana besin kaynağını oluşturan bitkiler de pek çok hastalık ve zararlıya karşı savunmasız. İstatistiklere göre dünyada hastalık, zararlı ve yabancı otların neden olduğu yıllık ürün kayıpları, 27 ile 60 milyar ABD Doları arasında değişmekte. FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) kayıtlarına göre, sadece hububatta hastalık ve zararlılardan meydana gelen yıllık kayıp ortalaması 23 milyon ton olup, bu miktar 150 milyon insanın bir yıllık ihtiyacına karşılık geliyor. 

Ülkemizde zirai ilaçlama

Ülkemizde bitki koruma ürünlerinin (tarım ilaçlarının) zirai mücadelede kullanım süreci dünyadaki gelişimi ile genel olarak uyumludur. 1950’li yıllarda süne ve çekirge mücadelesi için yurtdışından bazı kimyasallar getirilmiş ve kullanılmış olup kimyasal mücadele daha çok devlet tarafından, salgın yapan zararlı organizmalar ve karantina için uygulanmıştır. 1957 yılında ise 6968 sayılı Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile kimyasal mücadele ile ilgili ilaçların ve aletlerin ruhsatlandırılmasına başlanılmıştır. 1980 ve 2005 arası ise ülkemizde bitki koruma alanında çok sayıda imalatçı ve ithalatçı firmanın kurulduğu ve ülkenin tarım ilacı kullanımının hızlı bir artış gösterdiği bilinmektedir. 

Yasak ve kısıtlama dönemi

2005 ve sonrası dönemde Türkiye’den Rusya Federasyonu'na ve Avrupa Birliği’ne yapılan meyve ve sebze ihracatında önce karantinaya tabi zararlı organizmaların varlığı tespit edilmiştir. Yapılan analizlerde yüksek kalıntı tespit edilmesi ve AB’ye ihracat yapılan ülkelerde ruhsatlı olmayan bazı aktif maddelerin kullanıldığının belirlenmesi neticesinde ülkemizden yapılan ihracata sınırlama ve yasaklama getirilmiştir. Ne yazık ki bu durum ülke içerisinde tarım ilacı kullanımının sorgulanmasına ve AB ile uyumlu olacak şekilde bazı yasaklamalar ve kısıtlamalara gidilmesine neden olmuştur. 

Uzmanlara sorduk

Zirai ilaçlamanın dünya ve ülkemizdeki gelişimini şimdiye kadar geldiği süreci, önemini ve yanlış-bilinçsiz kullanımın etkilerini uzmanlarıyla konuştuk. Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Tevfik Türk, bitki korumanın yüzde 100’e varan zirai kayıpları önlemekte faydasına dikkat çekerken, Ziraat Yüksek Mühendisi Günay Baysal da zirai ilaçlamada bilinçsiz kullanımın kayıpları artırdığının ve gelecekteki tarımı olumsuz etkileyeceğinin altını çizdi, alınacak önlem ve yapılması gerekenlere yönelik reçetesini sıraladı.  

Ziraat Mühendisleri Odası; 

“Bitki Korumayla zirai kayıp oranı düşer”

Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Tevfik Türk’e göre bitki sağlığı tedbirleri son derece hayati öneme sahip. Türk, zirai ilaçlama olmadan gıdalarda kayıp miktarının arttığını belirtiyor ve ekliyor; “Bitkisel üretimde etkin bir bitki sağlığı mücadele programına rağmen yüzde 30-35 civarında kayıp oluşmaktadır. Bitki sağlığı veya bitki koruma çalışmaları olmadığında ise bu kayıp oranı ortalama yüzde 70-75, bazı ürünlerde ise yüzde 100 olabilmekte. Bu durum bize başta kimyasal mücadele olmak üzere diğer bitki koruma metotları uygulanmadan dünyada üretilen bitkisel ürün miktarının yüzde 50 oranında azalacağını göstermektedir. Bu sebeple bitki sağlığı tedbirleri her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de gıda güvenliğinin sağlanması açısından son derece önemlidir. Hastalık ve zararlılarla bulaşıcı olmayan, sağlıklı ve nitelikli üretim materyali kullanılması, iyi tarım uygulamaları, dengeli sulama ve gübreleme gibi çeşitli uygulamalar gerekli olsa da tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Bitki Koruma Ürünleri (Tarım ilaç-BKÜ) kullanılma zorunluluğu vardır” dedi.

Pestisit kullanımı

Ülkemizdeki Pestisit kullanımı konusunda bilgi veren Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Tevfik Türk, “Günümüze gelindiğinde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de pestisit tüketimi giderek artış göstermektedir. Her ne kadar kimyasal mücadele, tarımsal mücadelede bir yöntem ise de, tüm mücadele yöntemleri arasında en fazla kullanılanıdır. Çünkü kimyasal mücadele yüksek etkinliğe sahiptir, hızlı sonuç verir, bilinçli ve kontrollü kullanıldığında ekonomiktir ve ürünü toksin salgılayan organizmalardan da koruyabilir. Dünyada son verilere göre 3.8 milyon ton tarım ilacı kullanılmaktadır. Türkiye’de ise tüketilen pestisit miktarı 59 bin tondur. Burada yanılgıya düşmemek için tüketilen tarım ilaçlarının ton olarak ifade edildiğine dikkat etmek gerekir. Çünkü bu tarım ilaçları çok düşük dozlarda uygulanmaktadır. Bu veriler ışığında ülkemizdeki pestisit kullanım miktarı diğer gelişmiş ülkelere göre düşüktür. 2 kilogramda ancak polikültür tarım yapılan bölgelerdeki pestisit kullanım miktarı ülke ortalamasının çok üstüne çıkmaktadır. Ayrıca açıklanan pestisit kullanım miktarlarıyla ilgili verilerdeki uyuşmazlıklar göz ardı edilmemelidir. Ülkemizde kullanılan bitki koruma ürünleri, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş “Bitki Koruma Ürünü Bayisi” tarafından satılabilmektedir. 2019 yılı sonu itibariyle güncel olarak değişmekle birlikte yaklaşık 7 bin 100 Bitki Koruma Ürünü bayisi mevcuttur. Ülkemizin bazı bölgelerinde maalesef bakanlıkça onay alınmadan bitki koruma ürünü satışı yapıldığı bilinmektedir. İzmir’de ise 310 Bitki Koruma Ürünü bayiisi bulunmaktadır” diye konuştu. 

“Entegre mücadele şart”

Bitki koruma ürünlerinin üretildiği fabrikadan veya ithal edildiği firmadan toptancı, bayii ve çiftçiye ulaşıncaya kadar aynı kare kod sistemi ile takibinin sağlanması amacıyla Tarım ve Orman Bakanlığı’nca “Bitki Koruma Ürünleri Takip Programı” hazırlandığını hatırlatan Türk, sözlerine şöyle devam etti;  “2019 yılında “Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satılması ile Depolanması Hakkında Yönetmelik” ile yürürlüğe girdi. Ancak bu sistemin hali hazırda istenen verilere ulaşamadığı, sağlıklı olarak çalışmadığı görülmektedir. Bütün bunların yanı sıra ülkemizde sürdürülebilir bitkisel üretim ve güvenli gıdaya ulaşabilmek için, kimyasalla mücadelenin, biyolojik ve bioteknik mücadele yöntemleri gibi alternatif mücadele yöntemleri ile birlikte düşünülerek kullanılacağı 'Entegre Mücadele Yöntemleri' stratejilerinin geliştirilmesi gerekmektedir.”

Ziraat Yüksek Mühendisi Günay Baysal;

“Tam ve doğru uygulama yok” 

Tarımın, yeryüzünde insan türünün ve canlılığın devamı için son derece gerekli olduğuna değinen Ziraat Yüksek Mühendisi Günay Baysal’a göre ise tarım; insan ihtiyaçlarının, bilgi ve becerisiyle doğadan karşılanmasını sağlayan bir uğraşı. Ve tarımla uğraşan herkesin tek isteği harcadığı emeğin, zamanın ve seferber ettiği maddi imkânları karşılığında elde ettiği ürünün hem miktarı hem de kalitesinin mükemmel olması. Bu amaca ulaşmak için de modern tarımın gerektirdiği şekilde toprak işleme, sulama, iklim ve toprağa uygun tohum ve çeşitlerin seçilmesi, yeterli gübre kullanımı, bitkilerin çeşitli hastalıklardan, böceklerden ve yabancı otlardan dikkatle korunması şarttır. 

Kontrolsüz ve bilinçsiz kullanım güvenliği tehdit eder

Bitki koruma ürünlerinin amacı da bitkileri ve ürünlerini hastalık ve zararlılardan korumak suretiyle üretimi arttırmak ve ürün kalitesini yükseltmek olarak açıklayan Baysal, “Ama bitki korumada esas amaç, bitkisel üretimde gıda güvenliğinin ilk ve temel basamağı bitki koruma ürünlerinin tam ve doğru uygulanmasıdır. Bitkileri hastalık, zararlı ve yabancı otlardan korumak amacıyla uygulanan birçok yöntem olsa da pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de en yoğun kullanılan yöntem tarım ilaçlarının kullanıldığı kimyasal savaşımdır. Kimyasal savaşım kontrollü ve bilinçli uygulandığında birçok avantaj sağlarken kontrolsüz ve bilinçsiz kimyasal savaşım gıda güvenliğimizi olumsuz yönde etkiler.

Bitki koruma ürünleri kullanılırken dikkat edilmesi gereken kurallar olduğunu belirten Ziraat Yüksek Mühendisi Günay Baysal, kuralları şöyle sıraladı; 

1-Ekonomik zarar eşiği; 

Bu şu demektir. Eğer zararlı ve hastalık bitkide ekonomik olarak zarar vermeye başlarsa pestisit kullanım o zaman başlamalıdır. Öncesi ve sonrasında kullanılmamalıdır. Bu çok önemlidir.

2- Bitkilerde kimyasal mücadele 3 D kuralı ile yapılmalıdır; 

a) Doğru zamanda.

b) Doğru ilaçlar ile.

c) Doğru dozda.

Kamuoyunda bilindiği gibi bitki koruma ürünleri bizde Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa birliği ülkelerine göre daha az kullanılıyor. Ama ne yazık ki bilinçsiz ve hatalı.

Örneğin yıllara göre pestisit tüketimi:

Yıllar

Tüketim    (ton)

Birim alana göre    (gr/ha)

1978

8396

506

1993

12.566

663

2000

12458

683

2004

13.146

726

2007

18.944

1118

2010

20.121

1234

2011

26.770

1703

Avrupa’da ise bunun birkaç katıdır.

Kalitesi düşük ürünler ciddi problem

Ülkemizde yapılan en büyük hata, Baysal’a göre bitki korumadaki örgüt yapılanması değişikliklerinin etkili oluşu. Baysal şöyle devam ediyor; “1984 yılında ve 2010 yılında Bakanlıkta yapılan değişikliklerle Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü, Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Zirai Karantina örgütlenmesi değiştirildi. Buda önemli hataları beraberinde getirdi. Yine bitki koruma ürünleri ruhsatlanırken, orijinal ve emsal ürünler farklı ruhsatlandırılmaya başlandı. Uzakdoğudan gelen mamül ve etkili maddelerdeki kalite düşüklüğü de problem yaratmaya başladı.”

“Çiftçi ve Üretici yeterince eğitilmiyor”

“Bizde yapılan en büyük hatalardan birisi de çiftçi ve üreticimizin yeterince bilinçlendirilmemesi ve eğitilmemesi” diyerek sözlerine sürdüren Baysal’a göre bu sorun kayıp ve kalıntılara yol açıyor. Baysal, “Tarım ilacı bilinçsiz kullanım ve yanlış uygulamalara (kullanım miktarı, dozu, ilaç seçimi, uygulama zamanı ve şekli vd.) bağlı olarak bir takım sorunlara yol açmaktadır. Öyle ki, Türkiye’de ilaç kullanımı konusunda yanlış uygulamaların yaygın olması kalıntı problemi gibi gerek yurt içi tüketim ve gerekse ihracat açısından sorun teşkil eden ürün üretilmesine sebep olur. Bu kapsamda tarım ilacı kullanımındaki artış; insan, doğal denge ve çevre sağlığı açısından etkileri dikkate alındığında göz ardı edilmemesi gereken bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Bitki koruma ürünlerinin hepsinin üzerinde dozlar yazılıdır. Örneğin '100 lt suya 30cc dozun da ilaç konulması gerekir' diye not vardır. Ama üretici çoğu zaman buna uymayıp dozu yüksek koyar. Yine bitki koruma ilaçlarının üzerinde 'ilaçlama ile hasat süresi' yazar ama maalesef bu sürelere uyulmadan hasat yapılır. Böylece de kalıntı oluşur. Çiftçiler genellikle kuralları es geçer. Sorun ne yazık ki yeterince bilinçlenmemek ve eğitimsizlik. Sorunun çözümünde, tarım ilacı kullanımında hassasiyet gösterilmesi, olası zararların minimize edildiği uygulama ve yöntemlere daha fazla ağırlık verilmesi son derece önemlidir” şeklinde konuştu.

Pestisit kullanımına kota

Olumsuz özellikleri nedeniyle pestisit kullanımına sınırlama getirildiğine değinen Baysal, rakamları şöyle anlatıyor; “Türkiye’de tarım ilacı tüketimi ortalama 33 bin tondur. Bu pestisitlerin yıllık satış tutarı da yaklaşık 230-250 milyon dolardır. Türkiye’de 2008 yılı sonu itibariyle 4100 adet ruhsatlı bitki koruma ürünü bulunmaktadır. Ülkemizde ruhsatlı etkili madde sayısı ise 418 adettir. Ancak AB mevzuatı uyum çalışmaları kapsamında olumsuz özellikleri nedeniyle, 2009 yılının ilk ayında 75 adet, 31 Ağustos 2009 tarihi itibariyle de 49 adet pestisitin imalatı ve ithalatı durdurulmuştur. Örneğin 14 zararlı, 1 hastalık için şu an pestisit yok. Daha önceki yıllarda reçete uygulanmasına geçildi ama bu da maalesef uygulanamadı. Bu yılda karekod ve barkod uygulamalarına başlandı ama buda diğerleri ile aynı kaderi paylaştı. Alınacak önlem ve yapılması gerekenleri şu şekilde sıralamak doğru olabilir;

1-Akılcı çevre dostu tarımsal savaşım yapılmalı.

2-Kullanılan pestisit zararlıları ve hastalığı kontrol altına almalı ve bunun yanında ekonomik olmalı.

3-Yeni tip düşük riskli insan sağlığına düşük etkili ilaçlar kullanılmalı.

4-Kimyasal savaşım kontrollü, bilinçli ve sürdürülebilir olmalı. 

5-Entegre zararlı yöntemiyle tam uyum şeklinde olmalı. 

6-Çiftçiye parça parça verilen destekler tek kalemde verilmeli, çiftçi zirai ilaç bayisine gittiğinde halk sağlığı ilaçlarında olduğu gibi sadece katkı payı vererek bitki koruma ürününü alabilmeli. Böylece ne çiftçi nede bayii mağdur duruma düşürülmemeli. 

7-Tarımda 5-10 yıllık hedefler planlanmalı. Ulusal tüketim ve ihracata yönelik uluslararası ürünler yetiştirilmesi planlanmalı.

Sonuç olarak yukarıda bahsettiğimiz konular dikkate alınırsa tarımda ve bitki koruma konularında yaşanan olumsuzlukların azalacağı düşüncesindeyim. 2020 yılında üreticimize ve ülkemize bereketli ve bol kazançlı bir sezon dilerim.”