Haber / Asya YAŞARİKİZ

1960'lı yıllarda sanayi bölgesi ilan edilen Aliağa'da, kömürlü termik santraller dışında petro-kimya rafineleri, gemi söküm tesisleri gibi kirletici sanayi tesisleri bulunuyor. İzmir Çevre Mühendisleri Oda Başkanı Helil İnay Kınay ve İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet Soysal, Aliağa'nın şehrin hava kirliliğinin baş sorumlusu olduğunu düşünüyor ve acil adım atılmasına vurgu yapıyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün 'görünmez katil' olarak nitelediği hava kirliliği ile ilgili yapılan araştırmalar durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. Örneğin İzmir, 2019'da hava kirliliğine atfedilen ölüm sayısının en fazla olduğu ikinci il. Temiz Hava Hakkı Platformu'nun çalışmalarına göre de aynı yıl İzmir'de 2 bin 75 kişi hava kirliliği sonucu yaşanan sağlık sorunları nedeniyle hayatını kaybetti. Çeşitli kısıtlamaların yaşandığı bir yıllık pandemi sürecinde dahi İzmir'in havası kirlenmeye devam etti. İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Bölümü'nün pandeminin birinci yılında hava kirliliğini araştırdığı çalışmaya göre, İzmir'in havası bir önceki yıla göre yüzde 5 daha kirlendi. Tabip Odası Çevre Komisyonu Başkanı Soysal, Aliağa'daki hakim rüzgar yönünün kuzey-güney doğrultusunda olması nedeniyle Aliağa sanayisinin neden olduğu hava kirliliğinin İzmir kent merkezinin de hava kalitesini etkilediğini söylüyor. Çevre Mühendisleri Oda Başkanı Kınay da, Aliağa sanayisini İzmir'in kirlilik kaynağı olarak nitelendirerek yapılması planlanan termik santral yatırımlarının durdurulması gerektiğini düşünüyor.

İSTASYONLAR STANDART DIŞI

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın hava kalitesi yönetimine ilişkin olarak başlattığı 81 kentte hava kalitesi veri izleme istasyonlarına değinen Kınay ve Soysal, Aliağa istasyonunun 2016 yılından bu yana veri kaydetmemesini eleştiriyor. Aliağa ile birlikte Yeni Foça, Menemen ve Bozköy'de bulunan hava kalitesi izleme istasyonlarının ölçüm verilerinin kamuoyu ile paylaşılması için Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'ne dörtten fazla dilekçe verdiklerini hatırlatan Soysal şöyle konuşuyor; "Bize 2016 yılında Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nden verilen bilgi bu cihazlarla ilgili bir yazılım sorunu olduğu ve 6 ay içinde çözüleceğiydi. Ancak üzerinden 5 yıl geçti; hala mı çözülemedi bu yazılım sorunu? Cihazların ölçüm sonuçlarının bırakın Dünya Sağlık Örgütü veya Avrupa Birliği mevzuatını; ülkemizde uygulanan hava kalitesi değerlendirme ve yönetimi yönetmeliğinde belirtilen sınır değerlerin çok üzerinde olduğunu biliyorum; özellikle de partikül madde değerleri. Bu durumu bu cihazlar için yetkili kurumun insan yaşamına ve çevreye karşı yaptığı büyük bir sorumsuzluk olarak değerlendiriyoruz."

Kınay da söz konusu istasyonlarda her kirleticinin ölçülmediğini ve istasyonların kurulduğu yerlerin yetersiz olduğunu düşünüyor. Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Birliği'nin kükürt dioksit, azot oksit, partikül madde, kurşun, benzen, karbon monoksit, ozon, arsenik, kadminyum, nikel ve benzo(a)piren gibi kirleticilerin ölçülmesini zorunlu tuttuğunun altını çizen Kıray, Türkiye'deki yönetmelikle ilgili olarak da, "Ülkemizdeki yönetmelikte de bu kirleticilerin ölçülmesi, değerlendirilmesi ve önlemler alınması zorunludur. Ölçüm verilerindeki eksiklikler ve istasyon yerlerinin kirletici ölçümlerini doğru yapacak yerlerde kurulmamaları nedeni ile hava kalitesi verilerinde yetersizlikler ile karşı karşıya kalınmaktadır" diyor.

İKİNCİ ÖNERGE MECLİS'TE

CHP İzmir Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Murat Bakan da konu ile ilgili 2019 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde Aliağa, Menemen, Yeni Foça ve Bozköy hava ölçüm istasyonlarının verilerine neden ulaşılmadığını sormuş, Kurum'dan "Hava Kalitesi İzleme İstasyonlarında ölçülen değerlerin, ‘havaizleme.gov.tr’ adresine veri aktarımı cihazı ve yönetim yazılımı hizmet alımı işi yürütülmekte olup söz konusu yazılımın temin edilmesinin ardından tüm veriler ilgili internet adresinden anlık olarak takip edilebilecektir" yanıtını almıştı. Bakan, Kurum'un yanıtından sonra istasyonlardan hala veri alınamaması ile ilgili olarak Kurum'a 7 Nisan'da bir kez daha önerge verdi. Önergede, istasyonlarda ölçülen değerlerin havaizleme.gov.tr adresine veri aktarım cihazı ve yönetim yazılımı hizmet alımı işinin tamamlanıp tamamlanmadığını, tamamlanmadıysa sebebini, hizmet alındıysa neden verilere hala ulaşılmadığını, verilerin ne zaman kamuoyu ile paylaşılacağını sordu.

Toprak, bitki ve su numuneleri alındı

Meslek odaları ve ilgili milletvekillerinin sorunun çözümüne ilişkin attığı adımların yanı sıra İzmir Büyükşehir Belediyesi sorumluluk alarak, bir durum tespit çalışması başlattı. Çalışmaya Ege Üniversitesi, TUBİTAK MAM, ilgili meslek odaları temsilcileri katılıyor. Aliağa'dan toprak, bitki ve su numuneleri alınan çalışma ile ilgili Soysal şu değerlendirmeyi yapıyor: "Açıkçası biz aşağı yukarı tahmin edebiliyoruz çıkacak tabloyu. İşte ondan sonrası önemli; Aliağa’da çözüm için güçlü bir irade ortaya koyabilmeliyiz. Biz Tabip Odası olarak buna hazırız. Bence ilk adım bölgede kurulmak istenen yeni kömürlü termik santral projelerinin iptali olabilir." İzmirlilere 1990 yılındaki büyük Gencelli eylemini hatırlatan Soysal, temiz hava hakkı için İzmirlilerin bir kez daha mücadele ederek çevre zaferi elde edebileceğini düşünüyor.

'Geri dönüşü olmayan zararlara yol açabilir'

Hava kirliliğiyle sık sık gündeme gelen Aliağa'da gemi söküm tesisleri de çevrecilerin tepkisini çekiyor. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İl Koordinasyon Kurulu, geçtiğimiz günlerde Brezilya Donanması’nda kullanıldıktan sonra hurdaya ayrılan Uçak gemisi NAe Sao Paulo’nun Aliağa’ya söküm için getirileceği iddiaları ile ilgili basın açıklaması düzenlemişti. TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aykut Akdemir, “Geminin içinde ne var bilmiyoruz, göstermiyorlar, ama TMMOB biliyor. Kamunun bir görevi var, bunu yapmasını istiyoruz. Hiçbir ülke bu gemiyi kabul etmezken bizim kabul etmemizin nedeni nedir? Türk karasularına bir çöplük giriyor” demişti. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay ise yapım yılı da göz önünde bulundurulduğunda, asbest ve radyoaktivite dahil olmak üzere önemli miktarda tehlikeli ve zararlı atık içerdiğini, söz konusu geminin savaş gemisi olması itibari ile nükleer denemelerde kullanıldığının iddia edildiğini söyledi. Kınay, bu gemi ile ilgili iddiaların doğru olması halinde, çevreye ve canlı yaşamına telafisi mümkün olmayan zararlar vereceğinin bilinen bir gerçek olduğunu ifade etmişti.

Hava kirliliği ve sağlık etkileri

Temiz Hava Hakkı Platformu, ‘Kara Rapor 2020: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri’ çalışmasını yayımladı. 2019 yılında, Türkiye’de hava kirliliği (PM10) yeterli veri olan 51 ilin yüzde 98’inde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün sınır değerlerinin üzerinde gerçekleşti. Son dört yıl boyunca düzenli olarak yüksek derecede kirli hava soluyan Iğdır, Düzce, Manisa, Bursa, Kahramanmaraş, ve Afyon’da hava kirliliği sorununun çözülemeyen kronik bir sorun haline geldiği gözlemleniyor. Türkiye’de hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü kılavuz değerine indirilseydi; 2019 yılında tüm ölümlerin yüzde 7.9’u (31.476 ölüm) ve 2018 yılındaki tüm ölümlerin yüzde 12.13’ü (45.398 ölüm) önlenebilirdi. 2017 yılından beri her yıl hava kirliliği trafik kazalarının 6 katından fazla ölüme sebep oluyor. İstanbul, 2017 yılından beri hava kirliliğine bağlı ölüm sayısının en yüksek olduğu il.