Mart ayında Türkiye’de ve dünyada yapılmış en ilginç ve önemli arkeolojik keşifleri bu listede derledik. Bu haberlerin en önemlilerinden birisi La Almoloya’da (Günümüz İspanya'sında İber Yarımadası'nın güneydoğu köşesinde bulunan bir arkeolojik SİT alanı) büyük bir pişmiş toprak kapta bir erkek ve bir kadının kalıntıları bulunmasıydı. Bu kalıntılar o dönemde kadınların da hükümdar olduğunu gösteriyor. Bunun yanı sıra İtalya'da bulunan gizemli kafatasının gizeminin çözülmesi de en dikkat çeken haberlerden birisiydi. Öte yandan ülkemizde de önemli gelişmeler yaşandı. Manisa’daki Sardes Antik Kenti’nde, oldukça ilginç özellikleri olan ve çok iyi korunmuş bin 500 yıllık bir ev ortaya çıkartıldı. Yunanistan’ın Midilli Adası'nda, Bizans yapıları ve Osmanlı döneminden kalma, Barbaros Hayreddin Paşa’ya ait hamamın bulunması da yine dikkat çeken haberlerdendi.

1 - 4 bin yıllık mezar, kadınların hükümdar olduğunu gösteriyor

La Almoloya’da büyük bir pişmiş toprak kapta bir erkek ve bir kadının kalıntıları bulundu. Gümüş bir taç da dahil olmak üzere süslü takılar koleksiyonu, yaklaşık 4 bin yıl önce günümüz İspanya’sında gömülen bir kadının, bir devleti komuta etmiş olabilecek çevredeki toprakların hükümdarı olduğunu öne sürüyor. Yönetici sınıfın kadınları, İber Yarımadası’nın güneydoğusunda MÖ 2200-1550 yılları arasında gelişen bir toplum olan El Argar’ın yönetiminde önemli bir rol oynamış olabilir. El Argar, varlığının son iki yüzyılı içinde, Batı Akdeniz’in ilk devlet örgütü haline gelmişti.

2- Mağarada bulunan 5 bin 600 yıllık kafatasının gizemi çözüldü

Araştırmacılar, Neolitik dönemde yaşamış kadının kafatasının, ulaşılması çok zor bir alana nasıl gelmiş olabileceğini çözdüler. 5 bin 600 yıl önce gerçekleşen ölümünden sonra, bir kadının kafatası, beklenmedik bir yolculuğa çıktı: Çamur ile su, kafatasını kadının gömüldüğü yerden sürükledi ve günümüz İtalya’sındaki dik bir mağaranın sarp kayalıkları arasına taşıdı. Kafatasının arkeologlar tarafından keşfedildiği sırada çukur mağaranın içinde bulunduğu nokta, ulaşılması o kadar zor bir noktaydı ki yalnızca bir arkeolog, kaya tırmanışı ekipmanlarını kullanarak kafatasını kurtarabilirdi. Daha sonraki bir incelemede araştırmacılar kafatasının çiziklerle dolu olduğunu gördüler; ilk başta, bu eski kadına ne olduğuna dair hiçbir fikir yürütemediler.

3 - İsrail’de 10 bin 500 yıllık dokuma sepet bulundu

Yahudiye Çölü’nde 10 bin 500 yıl öncesine tarihlenen ve mükemmel derecede korunmuş büyük bir dokuma sepet ortaya çıktı. Sepet boş ve kapağı kapalı olarak bulundu. İçinde sadece az miktarda toprak vardı ve araştırmacılar, sepetin içinde ne olduğunu tanımlamaya yardımcı olacağını umuyorlar. Araştırmacılar bu sepetin muhtemelen türünün en eski örneği olduğuna inanıyor. Bulgu, Yahudiye Çölü’ndeki bir mağarada gün yüzüne çıkarıldı. Sepeti tarihlemek için dört farklı kısmından numuneler analiz edildi. Araştırmacılar, nesnenin yaklaşık 10 bin 500 yıl önce Çanak Çömlek Öncesi Neolitik (PPN) dönemde üretildiği sonucuna vardı.

4- Altamura Neandertali, dişlerini üçüncü eli olarak kullanıyordu

130 bin yıl kadar önce bir obruğa düşüp açlıktan ölen Altamura Neandertali’nin dişleri büyük ihtimalle ‘üçüncü bir el’ görevi görüyordu. 130 bin yıl kadar önce, Güney İtalya’daki Altamura şehrinin yakınlarında bulunan bir obruğa düşüp açlıktan ölen Altamura Adamı’nın kemikleri binlerce yıl boyunca gün yüzüne çıkmayı bekledi. Araştırmacılar, antik akrabalarımızın ön dişlerini adeta bir “üçüncü el” olarak, et keserken eti veya deri hazırlarken deriyi tutmak için kullandıklarını söylüyor. Altamura Adamı’nın dişlerindeki izler bu tarz bir aktiviteye işaret ediyor olabilir.

5 - Eski ‘hobbit’ türlerinin gerçek kimliği bulunmuş olabilir

Araştırmalara göre, hobbitler olarak da bilinen Homo floresiensis türü, aslında şimdiye kadar bulunamayan güney Denisovalıları olabilir. Antropologlar, 50 bin yıl önce Güneydoğu Asya adalarında yaşayan en az iki eski küçük insan türünü biliyorlar. Bu soyu tükenmiş insanların kökeni bilinmiyor, ancak yeni araştırmalar onların Denisovalılar ve Neandertallerle ve dolayısıyla modern insanlarla daha önce düşünülenden daha yakından ilişkili olduklarını öne sürüyor. Araştırma, modern insanlar (Homo sapiens) ile soyu tükenmiş iki kısa boylu insan türü arasında hiçbir çiftleşme kanıtı bulamadı. Bu kısa boylu insan türlerinden biri Homo floresiensis (genellikle Flores Adası “hobbitleri” olarak bilinir) ve Homo luzonensis (Filipinler’de bulundu).

6 - Firavun Tutankamon’un babasının yüzü canlandırıldı

Kral Tutankamon’un babası olabilecek eski bir Mısır firavununun yüzü, dijital rekonstrüksiyon ile yeniden canlandırıldı. Yapılan çalışma, adamın bugüne kadarki en doğru şekilde yapılmış rekonstrüksiyonu olsa da, kimliği hakkında uzun süredir devam eden sorular hâlâ cevapsız. Mezarın keşfinden bir asırdan fazla bir süre sonra yapılan genetik analiz, içindeki iskeletin Kral Tutankamon’un biyolojik babasına ait olduğunu ileri sürdü ve mezardaki diğer ipuçları, adamın MÖ 1353’ten MÖ 1335’e kadar hüküm süren ve Mısır’da tektanrıcılığı tanıtan ilk kral olan Akhenaten olduğunu gösterdi. Bununla birlikte, bazı uzmanlar, bireyin gerçek kimliğinin hala belirsiz olduğunu iddia ederek bu sonuçlara itiraz ettiler.

7- Antik Genomlar İskitlerin kökenini ve çöküşünü anlatıyor

Genellikle sert atlı savaşçılar olarak düşünülen İskitler, Avrasya tarihinde önemli bir rol oynayan, Avrasya bozkırlarını yöneten kalabalık Demir Çağı kültürleriydi. Science Advances’da yayınlanan yeni bir çalışma, MÖ ilk bin yıllardan itibaren Orta Asya Bozkırlarını kapsayan 111 antik bireye ait genom verilerini analiz etti. Sonuçlar, bozkırların efsanevi İskitlerinin kökenleri, gelişimi ve düşüşüyle ilgili genetik olaylara yeni bakış açıları ortaya koyuyor. Yapılan yeni çalışma, Orta Asya bozkırlarındaki İskitlerin İskit olmayan arkeolojik kültürlerinin 111 antik genomu ile İskitlerin tarihini aydınlatmaya yardımcı oluyor. Bu çalışmanın sonuçları, önemli genetik değişimlerin, uzun süren Tunç Çağı yerleşik gruplarının düşüşü ve Demir Çağı’nda İskit göçebe kültürlerinin yükselişi ile ilişkili olduğunu ortaya koyuyor.

8 - Midilli Adası’nda Osmanlı hamamı bulundu

Yunanistan’ın Midilli adasında, Bizans yapıları ve Osmanlı döneminden kalma, Barbaros Hayreddin Paşa’ya ait hamam bulundu. MS 6. yüzyıl ve 7. yüzyıla kadar uzanan bulgular, Midilli adasındaki hayata, özellikle de o dönemdeki adanın savunmasına yeni bir ışık tutuyor. Eski Eserler Müdürü Pavlos Triantaphyllides, bulguların erken Bizans tarihi boyunca Midilli Kalesi’nin ve bir bütün olarak Midilli’nin savunma mimarisi için özel bir önem taşıdığını belirtiyor. Epano Skala’dan kaleye girildiğinde, uzmanların “çok iyi durumda” olduğunu söylediği 16. yüzyıldan kalma bir Osmanlı hamamı bulundu. Hamam, aslen Midilli doğumlu olan Barbaros Hayreddin Paşa’ya aitti.

9- Neolitik mezardaki insanlar ayrım gözetmeden öldürülmüş

6 bin 200 yıl önce bir çukura gömülen 41 kişi, iklim krizinin ve nüfus patlamasının bir sonucu olarak ayrım gözetmeksizin öldürülmüş olabilir. Kalıntıların yeni analizine göre, yaklaşık 6 bin 200 yıl önce, Hırvatistan’da bulunan 41 kişi öldürüldü ve bir toplu mezara gömüldü, ayrıca onları kendi toplumlarının üyeleri öldürmüş olabilir. Yetişkin erkekler ve kadınlar ölüler arasındaydı, ancak grubun yaşları 2 ile 50 yaş arasında değişiyordu ve iskeletlerin yaklaşık yarısı çocuklara aitti. Bilim insanlarının yeni bir araştırmasına göre, öldürücü darbelerin çoğu arkadan inen kafatasına yapılan darbelerdi ve kol kemiklerinde kurbanların kendilerini saldırganlardan korumaya çalıştıklarını gösteren hiçbir iz yoktu.

10- Sardes’te sıradışı dekorasyonu olan bir ev ortaya çıktı

Manisa’daki Sardes Antik Kenti’nde, oldukça ilginç özellikleri olan ve çok iyi korunmuş bin 500 yıllık bir ev ortaya çıkartıldı. Ev, göz yanıltıcı duvar resimleri ve tabandaki pişmiş toprak kiremitlerde yavru köpek patisine ait izler ve tavuk süslemeleri ile dekore edilmişti. Araştırmacılar, evin askeri ile ilgili kişiler tarafından kullanılmış olabileceğini belirtiyor. Araştırmacılar, fırınlanmadan önce kurumaya bırakılmışken bu kiremitlerin üzerinde hayvanların yürüdüklerini söylüyor. Taban kiremitlerinin üzerinde tavuk veya ördeği tasvir ediyor olabilecek çizimler de bulundu; Gallart Marqués, “kiremitler fırınlanmadan önce bunlar parmakla çizilmiş.” diyor.

11- Bodrum’daki antik kent satılığa çıkarıldı

Muğla’nın Bodrum ilçesinde Pedasa Antik Kenti’nin bir bölümünü de içine alan 170 dönümlük arazinin hissedarları tarafından 35 milyona satışa çıkarıldığı bildirildi. Leleg Medeniyeti’nin 3 bin yıllık yerleşim yeri olan, içerisinde önemli arkeolojik kalıntıların yer aldığı antik kentteki arazi, bir emlak portalında satışa sunuldu. Yayınlanan ilanda yer alan arazi ile ilgili tanıtım metninde şu ifadeler kullanıldı: “Bodrum Konacık Pedasa’da 170 dönüm içinde kagir ev var. İçi temiz, oturmaya uygun, evin güneş enerjisi var. Zeytinli tarla olarak geçiyor. 1. Derece SİT alanı.” Athena Tapınağı başta olmak üzere, karakol binası, sur duvarları, nekropol ve yerleşim yerlerine ait tarihi yapı kalıntılarının bulunduğu Pedasa Antik Kenti’nde 13 yıldır aralıklarla kazı çalışmaları yapılıyor. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı ve Pedasa Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Adnan Diler öncülüğünde, öğretim görevlileri ve öğrencilerden oluşan 20 kişilik ekiple geçen yıl da bölgede kazı yapılmıştı.