Eylem ASLAN

Zeytinin insanlık tarihindeki önemine tüm kutsal kitaplarda, yaratılış ve kuruluş efsanelerinde yer verilmektedir. Klasik mitolojide her tanrıya belirli bir ağaç atfedilir ve bu atıflar incelendiğinde her zaman anlam yüklü oldukları ve ona karşılık gelen ağacın tanrının kimliği ile yakın ilişkili olduğu görülür.

Mısır müzesinde bulunan İ.Ö. 3000 yılından kalma bir kabartma, zeytinle ilgili bilinen en eski görsel malzemedir. Girit’te yaklaşık İ.Ö. 1600’lerden kalma birçok vazoda, duvar kabartmalarında zeytin ağacı, zeytin yaprağı ve yıldız biçimindeki zeytin çiçeği figürlerini görebiliriz.

İslamiyet’te zeytin ağacının kökeni Âdem’in yeryüzüne indiği günlere dek götürülür. Kısas-ı Enbiya’da anlatıldığı gibi, Âdem kendi teninde ağrı duydu ve Tanrı’ya yakındı. Bunun üzerine Cebrail zeytin ağacı indirdi ve buyurdu: “Bunun yemişini ye ve sık ki, bunu içinde bütün ağrılara şifa vardır.”

Kutsal ağaç

Efsaneye göre Atina kentinin koruyuculuğu için Olympos Tanrıları kendi aralarında anlaşamayınca hakemlik Tanrılar Tanrısı Zeus’a düşmüş. Zeus insanlığa en faydalı hediyeyi getirenin adını bu kente vereceğine ve bu yeni kentin koruyucu Tanrısı yapacağına söz vermiş. Denizler Tanrısı Poseidon üç çatallı mızrağını toprağa saplayınca heybetli bir at ortaya çıkmış. Ardından Zeus’un öz kızı, Bilgelik tanrıçası Athena mızrağını toprağa batırınca bir zeytin ağacı yeşermiş. Gümüşi yaprakları güneşte ışıldayan zeytin ağacını gören Zeus kentin sahipliğini tereddütsüz Athena’ya bırakmış.

Bu ağacın filizlerinden üretilen oniki zeytin fidanı Atina’da Akademi’nin bahçesine dikilmiş ve bu ağaçlardan Athena’nın kutsal zeytin ağaçları yetiştirilmiştir. Herodotos’un söylediğine göre moriae diye bilinen bu kutsal zeytin ağaçları özel yasalarla korunurdu. Öyle ki bu ağaçların tek bir dalını izinsiz koparmak bile ölümle cezalandırılırdı. Kutsal zeytin ağaçlarının dallarından örülen taçlar her dört senede bir, Tanrıça Athena’nın doğum günlerinde yapılan Panathinakos oyunlarında kazananların başına ödül olarak takılırdı ve bu atletlere Tanrıca Athena’nın ağaçlarından toplanan zeytinlerden sıkılan zeytinyağı ile doldurulmuş amforalar verilirdi.

Eski çağlarda Artemis kültünün en önemli merkezi olan Efesliler, Apollon ile Artemis’in altında doğdukları zeytin ağacının kendi şehirlerinde olduğunu iddia ederlerdi.

Zeytinciliği insanoğluna öğreten Aristaeus’tur. Deliceleri aşılayıp ıslah etmeyi, toprağı sürmeyi, zeytin tanelerini hasat etmeyi öğreten ve ilk yağ preslerini de icat edendir. Romalılar için de zeytin ağacı önemli bir yere sahiptir. Tanrı soyundan gelip Roma’yı kurduğuna inanılan Romus ve Romulus kardeşlerin de zeytin ağacının altında doğduğuna inanılır. Kuran-ı Kerim’in Tin Suresi'nde de “and olsun incire ve zeytine” denilerek, zeytin ağacı üzerine yemin ederek onurlandırılır.

6. yüzyılın zeytin merkezi Klazomenai Ege Bölgesi'ndedir. İlk zeytin ticaretinin kalıntıları İzmir’in Urla ilçesinde bulunmuştur. Önemli arkeolojik çalışmalar zeytinin tarihine yeni bilgiler kazandırmıştır. Mut’ta bulunan 1300 yaşındaki zeytin ağacı ve İzmir’deki zeytinyağı işlikleri gibi.

Ya da Zeus’un İlyada'da Küçükkuyu hakkındaki sözleri: “Ege’nin mavisi ve İda’nın yeşili arasında bir yer var, lezzetli zeytin çeşitleri ile güçlü kekik kokusunun olduğu bir atmosferde hiç bu kadar güzel bir kahvaltı yapmamıştım. O yerin adı GARGARA.”

Erythrai (Ildırı-Çeşme): M.Ö. 6. yüzyıldaki en önemli zeytinyağı ihraç merkezi olan antik kent.

Urla: 6. yüzyıldan kalma zeytinyağı işliği ve M.Ö. 2000-3000 yıllarına ait zeytin depolama tesisi

İzmir: İlyada Destanı’nda M.Ö. 1199’da Homeros’un zeytin ağaçlarının gölgesinde hikayelerini okuduğu ve arkadaşlarını yemekte ağırladığı şehir.

Miletos: Thales meteorolojik çalışmaları ile bir sonraki yılın zeytin rekoltesini tahmin ediyordu.

Kaş Uluburun batığında bazı zeytin kalıntıları bulundu. Mut’ta 1300 yaşında ve halen hayatta olan zeytin ağacı vardır.

Hatay: Zeytinin anavatanı. Türkiye’deki en eski ikinci zeytin ağacı buradadır, gövde çapı 110 cm’dir.

Ağrı: Nuh’un gemisine zeytin dalları götüren takalar yıllarca barışın simgesi olmuştur.

Antalya: 2017 yılında arkeologlar, Antalya’da bugüne kadar Anadolu’da bilinen en eski 2000 yıllık zeytin presinin olduğu ve bir kadın tarafından işletilen zeytinyağı tesisini bulmuşlardır.

Zeytin ağacının yaprağı çok eski yıllardan beri tedavilerde kullanılmaktadır. “Doktorun İbni Sina olsaydı, reçeten ne olurdu?” derseniz; Zeytin ve Zeytinyağı, mide sıkıntısından sindirim rahatsızlıklarına, böbrek taşının tedavi edilmesinde etkin rol üstlenmektedir. Zeytin yaprağı çay olarak tüketilebilmektedir. Hipertansiyona karşı koruyucu ve tansiyon dengeleyicidir. Antioksidan özelliği sayesinde de zeytin yaprağı yaşlanmanın etkilerini geciktirir ve vücutta bulunan zararlı maddelerin atılmasını sağlayarak vücuda kuvvet verir.

Zeytin ve edebiyat

“Önde zeytin ağaçları arkasında yar / Sene 1946… Mevsim sonbahar!”

Zeytin deyince aklıma hep Bedri Rahmi’nin bu dizeleri gelir. Niye “zeytin ağaçları”nın arkasındadır yar acaba? Çünkü zeytin kadının en çarpıcı güzelliğinin, gözünün simgesidir. Nice öyküye, romana, şiire konu olmuştur zeytin. Efsanelerde de yerini almıştır, dini kitaplarda da. Tarihin en ücra köşelerinde rastlarız ona. Mısır’da, Roma’da, Hititler’de, Bizans’ta, Osmanlı’da, Türkiye’de, İtalya’da, İspanya’da, Akdeniz’de. Fransız yazar Georges Duhamel çok güzel özetlemiştir zeytinin coğrafyasını: “Zeytin ağacının vazgeçtiği yerde Akdeniz biter.” Geçmişten geleceğe hakimdir zeytin, tarihin tanığıdır. Bir hikayedir, şiirdir, ağıttır, acıdır, hüzündür ve mutluluktur.

Zeytini ne güzel anlatmış Mehmet Başaran: “Ağaçların bilgesi, zeytindir kuşkusuz… En çelimsizi bile kendini kabul ettiren bir ağırbaşlılık, bir suskunluk içinde… Yaşlarını bilen yok. Roma’nın, Bizans’ın izlerini taşıyor bazıları… Zamanlar geçmiş, sahipler değişmiş ama onlar kendi ölümsüzlüklerinde… Gene kendi kendilerinin.”

İşte şiire zenginlik katan zeytin üzerine birkaç şiir;

Zeytin İlhan Berk’te bir parça deniz mavisidir:

“Her akşam seninle / Yeşil bir zeytin tanesi / Bir parça mavi deniz / Alır beni”

Nâzım Hikmet, 1947’de “Yaşamaya Dair”de zeytin ağacı üzerine şu dizeleri yazar:

“Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, / Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, / Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, / Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, / Yaşamak yanı ağır bastığından.”

Melih Cevdet Anday’ın “Yağmur Altında” şiirinin dizelerine bakalım;

“Ah acımasızdır uykusuz soru / Delice zeytin yerdi atamız Homeros / Biz yemezdik, aşılı zeytindi bizimki / Suskun arpa, uyur uyanık harlı toprak / Ama yüzyılımız hamdı, delice idi.”

Senden önce ve senden sonra

Yemelere doyulur da belki yazmalara doyulmaz. Tadı da dilden düşmez adı da. Tanesi ayrı, damlası ayrı sevinç. Efsaneye göre, Ege kıyılarını gezerken yorulan Homeros, bir zeytin ağacı gölgesine oturur. Zeytin ağacı dile gelir ve Homeros’un kulağına şunları fısıldar: ‘Herkese aidim ve kimseye ait değilim. Sen gelmeden önce buradaydım ve sen gittikten sonra da burada olacağım.'”