Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), son günlerin en hararetli ve en tartışmalı gündem maddelerinden birine sahne oldu. Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) milletvekilleri tarafından hazırlanan ve kamuoyunda kısaca "zeytin yasası" olarak bilinen torba yasa teklifi, Meclis Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu'nda masaya yatırıldı. Komisyon Başkanı ve AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank'ın yönetiminde gerçekleşen görüşmeler, yaklaşık 26 saat sürerek adeta bir maratona dönüştü. Muhalefet partileri, sivil toplum kuruluşları ve çevre aktivistlerinin sert tepkilerine rağmen, teklif 19 Haziran 2025'te komisyondan geçerek Meclis Genel Kurulu'na sevk edilme hakkı kazandı.

Görüşmeler sırasında tansiyon bir an olsun düşmedi. Teklifin görüşüleceği toplantıya, zeytinliklerini korumak için aylardır mücadele eden Muğla Akbelen'den gelen köylülerin ve çevre aktivistlerinin alınmaması, komisyonda AK Partili ve muhalif vekiller arasında arbede yaşanmasına neden oldu. Salona giremeyen çevreciler ise Meclis kapısında oturma eylemi başlatarak tepkilerini dile getirdi. Bu anlar, teklifin sadece teknik bir düzenleme olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir yara açtığını da gözler önüne serdi.

Sadece bir ağaç değil, bir cumhuriyet mirası: 1939'dan günümüze zeytin yasası

Bugün tartışmaların odağında olan zeytinlik alanların korunması meselesi, aslında Cumhuriyet'in kuruluş felsefesine dayanan derin bir geçmişe sahip. Bizzat Mustafa Kemal Atatürk'ün tarıma ve üretici köylüye verdiği önemin bir nişanesi olarak, Türkiye tarihinde ilk kez bir ürün için özel bir koruma kanunu çıkarılmıştı. 26 Ocak 1939'da kabul edilen ve 7 Şubat 1939'da yürürlüğe giren 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun, zeytin ağacını ve zeytinlik sahaları devlet güvencesi altına alıyordu.

Bu tarihi yasa, zeytinlik alanların daraltılmasına, bu alanlarda başka bir faaliyete izin verilmesine kesin olarak engel teşkil ediyordu. Kanunun amacı, Türkiye'nin en önemli tarımsal ve kültürel miraslarından biri olan zeytinciliği korumak, geliştirmek ve Türk çiftçisini kalkındırmaktı. Yıllar boyunca bu yasa, zeytinliklerin sanayi tesisleri, maden ocakları veya imar faaliyetleri karşısında en büyük yasal zırhı oldu. İşte bugün Meclis'e getirilen yeni teklif, 86 yıllık bu tarihi koruma kalkanını delmeyi amaçlaması nedeniyle büyük bir tepkiyle karşılanıyor.

Yeni teklif ne getiriyor, neleri değiştiriyor?

Kamuoyunda "Maden Yasası" olarak da bilinen yeni torba teklif, mevcut zeytin yasası üzerinde köklü değişiklikler öngörüyor. Teklifin en can alıcı maddesi, zeytinlik alanların "kamu yararı" gerekçesiyle madencilik ve enerji yatırımlarına açılabilmesinin önünü açması. Düzenlemeye göre, bir projenin enerji üretimi için kritik olduğu ve başka bir alanda yapılmasının mümkün olmadığı bilimsel raporlarla kanıtlanırsa, zeytin ağaçlarının "taşınmasına" geçici olarak izin verilebilecek. Ancak çevre örgütleri, binlerce zeytin ağacının taşınmasının ekolojik olarak imkansız olduğunu ve bunun aslında bir "kesim izni" anlamına geldiğini savunuyor.

Teklifin getirdiği diğer kritik değişiklikler ise şunlar:

  • MAPEG'e Geniş Yetki: Özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, SİT alanları gibi koruma altındaki yerlerde yapılacak madencilik faaliyetleri için Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) tek yetkili kılınıyor. MAPEG'in ilgili kurumlardan istediği görüş 4 ay içinde gelmezse, izin verilmiş sayılacak.

    Altay'ın başı icralarla dertte
    Altay'ın başı icralarla dertte
    İçeriği Görüntüle
  • ÇED Süreçlerinde Hızlanma: Şirketlerin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçlerini hızlandırması ve bu süreçte diğer izinleri de alabilmesi sağlanıyor.

  • Kaçak Madenlere Af: Ruhsatsız olarak işletmeye açılmış enerji yatırımlarından bu belgeler istenmeyecek, haklarındaki yıkım kararları ve cezalar uygulanmayacak.

  • Acil Kamulaştırma: Stratejik ve kritik madenler için "acele kamulaştırma" kararı alınabilecek ve bu kararlar tapu niteliği taşıyacak.

'Enerji arz güvenliği' ve 'çevre katliamı' tartışması

Komisyon görüşmeleri boyunca iki zıt görüş kıyasıya çarpıştı. Teklifi savunan AK Parti milletvekilleri ve hükümet temsilcileri, düzenlemenin Türkiye'nin enerji arz güvenliği için zorunlu olduğunu, yerli kaynakların kullanımını artıracağını, bürokratik süreçleri kısaltarak yatırım ortamını iyileştireceğini savundu.

Buna karşılık muhalefet partileri ve TEMA, WWF-Türkiye, Doğa Derneği gibi sivil toplum kuruluşları, teklifin kamu yararından çok belirli şirketlerin çıkarlarına hizmet ettiğini öne sürdü. Bu düzenlemenin sadece zeytinlikleri değil, ormanları, meraları ve koruma altındaki tüm doğal alanları geri dönülmez bir şekilde madencilik faaliyetlerine açarak büyük bir çevre katliamına yol açacağı belirtildi. Akbelen'den gelen İkizköy Muhtarı Nejla Işık'ın, "Bu kadar kolay değil insanların emeğine, alın terine, toprağına, ağacına çökmek. Şirketlerin çökmesine izin vermek bu kadar kolay olmasın" sözleri, yerel halkın yaşadığı endişeyi ve isyanı özetliyordu.

Danıştay'ın iptal kararı neden önemli?

Aslında zeytinlikleri madenciliğe açma girişimi yeni değil. Hükümet, benzer bir değişikliği ilk olarak Mart 2022'de Maden Yönetmeliği'nde bir değişiklik yaparak hayata geçirmeye çalışmıştı. Ancak bu düzenleme, "normlar hiyerarşisi" ilkesine aykırı olduğu, yani bir yönetmeliğin bir kanundan üstün olamayacağı gerekçesiyle sivil toplum kuruluşları tarafından Danıştay'a taşınmıştı. Yüksek Mahkeme, Temmuz 2024'te bu yönetmelik değişikliğini iptal ederek zeytinlikleri koruyan 3573 sayılı kanunun geçerliliğini teyit etmişti.

Kaynak: haber merkezi