Efes, antik Roma İmparatorluğu döneminde önemli bir liman kenti olarak bilinir ve Meryem Ana'nın son günlerini geçirdiği yer olarak kabul edilir. Ancak Efes'in çevresi, sadece bu tarihi figürlerle sınırlı değildir. Bülbül Dağı'nın kuzey yamacında bulunan Yedi Uyuyanlar mağarası, bu bölgenin gizemli ve ilginç hikayelerinden birini barındırır.

Yedi Uyuyanlar Efsanesi

Yedi Uyuyanlar mağarasının hikayesi, hem Hristiyan hem de Müslüman kültürlerinde önemli bir yere sahiptir. Efsaneye göre, 250 yılında Roma İmparatoru Decius'un saltanatı sırasında, Hristiyan inancına sahip yedi genç adam, zulme uğramamak için Bülbül Dağı'nın eteklerindeki bu mağaraya sığınmıştır. Ancak buraya girdiklerinde dua ederken uykuya dalmışlar ve 309 yıl boyunca uyumuşlardır.

Bu olayın ardından, 431 yılında II. Theodosius zamanında Efes şehrinde yaşayan insanlar mağarayı keşfetmişlerdir. Yedi Uyuyanlar, bu uzun uykudan sonra uyanmış ve şehirde dolaşırken insanların büyük şaşkınlığına neden olmuşlardır.

Kuran-ı Kerim'deki İzleri

Yedi Uyuyanlar efsanesi, Kuran-ı Kerim'de de bahsedilen bir hikayedir. Kuran'a göre, gençler 309 yıl boyunca uykuda kalmışlardır. Bu, inanılmaz bir mucize olarak kabul edilir ve Yedi Uyuyanlar, Allah'ın büyük bir kudretini gösteren bir işarettir.

seven_sleepers

Mağaradan Kiliseye

Yedi Uyuyanlar'ın uyandığı bu olayın ardından, mağaranın üzerine Hristiyanlar tarafından bir kilise inşa edilmiştir. Bu kilise, Hristiyanlık inancının bu bölgedeki etkisini ve önemini gösteren tarihi bir anıttır.

Kazı Çalışmaları ve Keşifler

Yedi Uyuyanlar mağarası ve çevresi, son yıllarda yapılan kazı çalışmaları sayesinde daha fazla ışığa kavuşmuştur. Bu kazılarda, kilisenin yanı sıra çok sayıda mezar da gün yüzüne çıkartılmıştır. Bu mezarlar, bölgenin tarihi ve kültürel önemini daha da vurgulamaktadır.

Efes ve çevresi, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle dolu bir bölge olarak ön plana çıkmaktadır. Yedi Uyuyanlar mağarasının efsanesi, hem Hristiyan hem de Müslüman topluluklar için büyük bir öneme sahiptir. Mağaranın üzerine inşa edilen kilise ve yapılan kazı çalışmaları, bu hikayenin zenginliğini ve tarihini daha da gözler önüne sermektedir.

Eğer Efes ve çevresini ziyaret etmeyi düşünüyorsanız, Yedi Uyuyanlar mağarasını da göz ardı etmeyin. Bu eşsiz mekan, tarihi ve dini önemi ile sizi büyüleyecektir.


Derlenen Yedi Uyuyanlar Hikayesi şöyle:
 

Vakti zamanında Dakyanus adlı bir oduncu, her gün Efes Dağları'na gider, akşama kadar topladığı odunları satar, geçimini bu şekilde temin edermiş. Bir gün Dakyanus yerde bir yazılı taş bulmuş. İlgisini çektiği için onu yanına alıp kasabaya getirmiş. Kasabanın bakkalına götürmüş ve onu okumasını rica etmiş. Bakkal kitabeyi okuduktan sonra:

-Sen fakir adamsın, paraya ihtiyacın var. Bırak şu odunculuğu, bu dükkânı sana bırakayım. Yeter ki taşın çıktığı yeri bana göster, taş da senin olsun.

Oduncu kabul etmez ve

-Ben senin dükkanını falan istemem. Eğer okuyacaksan bunu oku, yoksa bırak başkasına okutturayım. deyince;

Bakkal kitabeyi okur ve der ki:

-Sakın taşı kimseye verme, sen cahilsin, bu taşın çıktığı yerde üç küp altın bulacaksın. Zengin olup ilerde kral olacak ve hatta tanrılığını ilan edeceksin.

Oduncu gülmüş ve işine devam etmiş. Fakat söylenen sözleri de düşünmeden edememiş.

Oduncu ertesi gün taşın çıktığı yerleri deşmeye başlamış. Açılan delikte bir tuğlanın altından toprak kayarak deliği büyütmüş ve bir mahzende gerçekten üç küp altın bulmuş. Altınları hemen götürmeye çekinmiş ve her gün peyderpey onları taşımaya başlamış. Oduncu çok iyilik seven bir insan olduğu için fakirlere yardım etmeye ve kasabaya bir hayrat yapmaya karar vermiş.

Derken dönemin kralı ölmüş. O zamanlar kralları halk seçermiş. Kimi kral seçelim derken akla Dakyanus gelmiş. Halk,

-fakirlere yardım ediyor, devlet bütçesine ihtiyacı yok.

Bu düşünce kabul görmüş ve Dakyanus kral seçilmiş.  Dakyanus zamanla çok ünlü bir kral olunca kendini büyük görmeye başlamış ve tanrılığını ilan etmek istemiş. Bir gün vezirlerini toplamış ve bu kararını ilan etmek üzereyken bir sinek musallat olmuş. Sinek kralın kulağına, gözüne, burnuna, ağzına konmuş.

Buna rağmen kral:

- Arkadaşlar! Bir sinek konuşmama mâni oluyor, kısa kesmek isterim. Ben tanrılığımı ilan ediyorum.

Bunu duyan vezirlerden altısı hemen yerinden fırlayarak;

-Fakat bizim tanrımız var. O varken ikinci bir tanrıya inanmamız güçtür.

Kral Dakyanus sinirlenmiş ve onları huzurundan kovmuş. Daha büyük bir kötülük yapmasından korkan altı vezir sarayı terk ederek şehirden kaçarmışlar. Şimdiki Kızlar Cimnazı'nın (Kızıl Gedik) bulunduğu yere gelince, orada köpeği ile bir çoban görmüler ve hadiseyi anlatmışlar. Çoban:

-Benim efendim de aynı şekilde iddialarda bulunuyor, ben de kaçmak istiyorum. Sizinle beraber geleceğim.  

Hepsi beraber şimdiki Yedi Uyuyanlar Mağarası’na girerek derin bir uykuya dalmışlar.

illüstrasyonÖzlem Mengilli

Askerler Efes Dağları'nı aramışlar, fakat onları bulamamışlar. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra uyandıkları zaman çok acıktıklarını hissetmişler ve içlerinden biri şehre ekmek almaya inmiş. O zaman Dakyanus ölmüş ve yeni krallar bu zengin kralın hazinelerinin nerede olduğunu merak eder dururlarmış. Bu bakımdan halka verilen bir emirle kimde o devre ait olan bir para bulurlarsa yakalayıp saraya getirmeleri tembih edilmiş. Fırıncı o devrin parasını görünce, adamın saç, sakal ve kıyafetinden şüphelenerek durumu saraya haber vermiş. Zabıtalar hemen adamı yakalayarak geldiği yeri göstermelerini emretmişler. Fakat geldiklerinde mağaranın kapısı tanrının emriyle tekrar kapanmış ve bir daha açılmamış.

Rivayet edilir ki, sonradan Eshab-ı Kehf denen ve mağarada 300 yıl kaldıkları düşünülen yedi uyurların kaç yıl uyudukları şöyle anlaşılmış: Yanlarında bulunan çoban köpeği her yıl tüy değiştirirmiş. Onun yattığı yer bulunmuş ve üst üste duran tüylerden anlaşılmış.

Kaynak: HABER MERKEZİ