ATİLLA KÖPRÜLÜOĞLU

Bugün “Şair Ceketli Çocuk” diye ünlenen Karadeniz’in hüzünlü sesi Kazım Koyuncu’nun henüz 33 yaşında aramızdan ayrılışının 17.yılı. Kansere kurban verdik onu. Ama o türkülerde, yüreklerde, Türkiye’nin her yerinde yaşamayı sürdürüyor.

Koyuncu’nun şarkılarıyla Karadeniz’e has iki saz kemençe ve tulum’u tanıyıp, çok sevdik. Konserlerinden de Horon’u! Karadeniz’i yaşadı, yaşattı bize… O verdiği röportajlarda, ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim. Ve gerçekten doğru bildiğim bir şeyi en azından zorlanırsam ortaya koymaktan çekinmem” diyendir.

Bütün dünyanın, bütün toprakları hepimizindir.

Bütün şarkılar dünyadaki tüm insanlarındır.

Tüm topraklarda memleketimizdir.”

''Sevgi bin kilometre ötede bile olsa, gelir dokunur bize.''

"Barış içinde bir dünyayı, bütün insanlığa dilemek isterim."

"Birbirimizi anlamamız için, aynı dili konuşmamıza gerek yok, ezildikten sonra hepimiz aynı şarabız." dedi...

"Şarkılarla geçtim aranızdan, Yalnızlar gibi susup uzun uzun, Düşlüyorum bu kenti, Ahh, bir aşk gibi"yi söyledi...

***

"Türk'üm dedim

Faşist dediler. Kürt'üm dedim,

'hadi lan bölücü' dediler.

Laz'ım dedim, 'hadi lan devşirme

Rum' dediler.

Alevi'yim dedim, 'dinsiz kızılbaş' dediler!

Ben dedikçe onlar da birşeyler dedi.

'İnsanım' diyecektim ama;

İnsanlığa ait her şeyi yok ettiler!"

Dedi!..

***

Sonra...

Sonra "Teşekkürler" etti Dünya''ya;

"Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne,

günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar’a, ateş hırsızlarına, Ernesto 'Çe' Guevara’ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz (...)

Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik.

Teşekkürler dünya.”

***

"Ben çok fiyakalı bir hastalığa yakalandım Baba"yla kansere meydan okudu, ardından unutulmaz şu tespiti yaptı;

"Hayatım boyunca Türkiye'deki sistemle mücadele ettim.

Sonunda fark ettim ki sistemle kanser aynı şey."

***

Devam etti;

"İşte gidiyorum, bir şey demeden

Arkamı dönmeden, şikayet etmeden

Hiçbir şey almadan, bir şey vermeden

Yol ayrılmış, görmeden, gidiyorum

Ne küslük var ne, pişmanlık kalbimde

Yürüyorum sanki, senin yanında

Sesin uzaklaşır, her bir adımda

Ayak izim, kalmadan, gidiyorum"..

**

"Yerim yurdum yoktur benim. İşte bir yerindeyim" dediği Dünya'dan,

"İşte gidiyorum"la, 16 yıl önce -tam da bugün- aramızdan ayrıldı.

Sevdiklerini/sevenlerini yüreğinden vurdu

Kâzım Koyuncu!

***

O, Karadeniz'in dalgalarının kıyıyla buluşmasında, hırçın derelerin akışında yaşar.

O, birbirinden zarif şarkılarında yaşar!..

O, mücadelesiyle gönlümüzde yaşar!

O, omuzdaşı Umay Umay'ın

"Güneşe çıkardım kalbini, Kazım.

Yine de seni hayatta tutmayı başaramadım." dizelerinde yaşar, hepimize de "hüzündür bize yakışan" dedirtir!

O, "Birbirimizi sevmemiz için birbirimize benzememiz gerekmez" diyebilen sevgi adamıdır!

***

Sesiyle, sözüyle, umuduyla, gençliğiyle, cesaretiyle, ışığıyla bizi aydınlatan... Karadeniz müziğini Rock'la harmanlayıp özgün tarzını oluşturan... "Şair Ceketli Çocuk" tanımının pek yakıştığı... ''Güzel gülüşlü"... "Bordo-Mavi", "Trabzonspor" isimleri geçince heyecandan yerinde duramayandır; “Trabzonspor’u tutmak, sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir davranış değildir. Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali bir kahramandı. Öyle bir kahramandı ki statüyü bile devirmişti…”

Düzene; "Sizin için ucuz olan nükleer enerji değil, insan hayatıdır!"la kafa tutan "devrimci"dir

Kâzım Koyuncu!..

xxxx

Torosların Bilgesi” Yaşar Kemal, nehir romanı “Akçasazın Ağaları”nda kullandığı bir söz verdir, günümüzde de çok tutulan; “O güzel insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler…”

Aslında denmemeli!

Güzel insanlar gitmemeli, gitmemeli! Kazım Koyuncu gibi güzel insanlar gitmiş olsalar da, o güzel atlarıyla dönüp gelmeliler…

Sen "nerden bilecektin ki ölümün ince belli bir bardak çayla dudak arasında olduğunu!.."

Koyverdin gittin bizi, koyverdin!..

Fotoğrafın asla silinmeyecek yüreğimizden Kazım Koyuncu!

Emeğine, bıraktığı izlere ve müziğinle.

Sözünle, yorumunla, yiğitliğinle, sevginle.

Bu Dünya'ya eklediğin renklere saygıyla...

-------------------------------------------------------------------------

KARDEŞİ VE SANATÇI DOSTLARI ANLATIYOR

Müziğine de yansıyan protest ruhunu hayatının sonuna dek yaptığı her şeye yansıtan Koyuncu, Karadeniz'in kadim müzikal geleneğini ve dillerini kendi tarzıyla buluşturup geniş kitlelere ulaştırdı. Çok erken yaşlarda başladığı müzik hayatında kurduğu ya da içinde yer aldığı gruplarda ve solo kariyerinde, hem Lazcanın, Hemşincenin, Türkçenin en güzel bazı şarkı ve türkülerini söyledi, hem de özgürlüğü, temel insan haklarını, kültürel çeşitliliği ve doğayı savundu. Koyuncu'yu, dostları ve onunla ilgili çalışmalara imza atan isimlerle konuştuk.

NİYAZİ KOYUNCU: “Biz yıllardır her 25 Haziran’da abimin kabrinin başında oluyoruz. Ona olan özlemimizi ifade ediyoruz. Şarkılar söylüyoruz, şiirler okuyoruz, dualar ediyoruz. Herkese bir şekilde içindeki Kazım’ı anlatma fırsatı doğuyor. Abim hayatımda yok ve haliyle bu özlem her sene daha da kat kat artıyor. Ama bir şekilde abimin yakınları, dostları, sevenleriyle bu acıyı paylaşmak, nasıl anlatayım, merhem oluyor. Bugün Türkiye’nin pek çok yerinde Kazım Koyuncu etkinlikleri yapıyor birçok insan. Bazıları tek başına yapıyor bunu, bazıları belediyelerle yapıyor, bazıları bir dernek adıyla yapıyorlar. Onlara da ailemizin adına teşekkür ederim."

UMAY UMAY: “Ben öncelikle kardeşimi, hakiki dostumu kaybettim. Yığılıp kalıyorum güldüğümüz, kavga ettiğimiz ve hastanede-evde çektiğimiz şaşkınlığın üstüne. Şimdilerde mutfağımda asılı fotoğrafına geçerken 'N'aber?' diyebiliyorum. Alıştım ama kolumu, kanadımı kendim kıra kıra. Büyük bir eksiklik, evet de, benim için sadece Kazım'ın saçlarını savura savura kahvaltıya gelişi eksikliği..."

İLKAY AKKAYA: “Sanki her zaman sizinleymiş gibi hissettiğiniz dostlar vardır. O’nun uzaklarda olması ya da bu dünyadan göçmesi de engel olmaz böyle hissetmenize. Kazım işte öyle bir dost benim için. Düştüğümüz yolların, geçtiğimiz yılların hatırası her geçen gün çiçekleniyor. Özlemek, bu sanırım.”

ÜMİT KIVANÇ: Hazırladığı 'Şarkılarla Geçtim Aranızdan' belgeselinde Kazım Koyuncu'nun dünyasına, Koyuncu'nun çektiği görüntüleri ve konuşmalarını da kullanarak büyük bir ışık tutan Ümit Kıvanç;

Filmi yaparken, çeşitli farklı ortamlarda, farklı bağlarla, farklı ilişkiler içinde bulunduğu insanlarla görüştüğümde, videolardan halini tavrını gözleyip incelediğimde hem birçok bakımdan kendime yakın bulmakta yanılmadığımı anladım hem de onun özgün yanlarını daha berrak görebildim. Ama daha önce, öldüğünü öğrendiğimde bütün gece içip ağlamıştım. Niye? Tanımıyordum bile! Ama arkadaşımı kaybetmişim gibi yanıyordum.”

HÜSEYİN TURAN: “Geleneksel müziği modern bir tarzda icra ederek aslında ne denli önemli bir kültürel köprü vazifesi de gördü. Kazım Koyuncu müziğiyle, hem geleceği korudu hem de geleneği. Ardında bıraktıklarını doğru algılayıp geliştiren birçok müzisyen, geldiğimiz noktada bu işi kotarıp Kazım’a esaslı bir selam gönderiyorlar kanımca.”

(Mahmut Çınar-DUVAR)