Ada nüfusu yaklaşık 20 bin. Coron’un derinliklerinde Amerikan uçakları tarafından batırılmış 10’dan fazla Japon gemisinin bulunması, bu bölgenin dünyada dalış konusunda nam yapmasını sağlamış.

Hazırlayan / İsmail Ragıp GEÇMEN

Manila Havaalanının İç Hatlar Terminalinden kalkan pırpırlı Coron uçağı, önce bir süre denizin üstünde yüzlerce irili ufak adanın üzerinden gittikten ve hayatım boyunca hiç bitmesini istemediğim nadir yolculuklardan birisini yaşadıktan sonra iyice alçalıyor ve Coron ‘un yemyeşil bir bitki örtüsüyle kaplı dağlarının arasına iyice sokuluyor. 'Napıyor la bu?' demeye kalmadan dağların tepelerin arasından sağa-sola keskin dönüşler yaparak bizi hayli korkuttuktan sonra nihayet Coron adasının orman içindeki küçücük ‘Coron Busuanga Francisco Reyes’ Havaalanına iniyor. (Cebu Pasific Air/ Manila-Busuanga Kişi başı 1250 Peso=25 $)

83
Alanın adının bu kadar afili olmasına bakmayın, evinizin salonu kadar bir alandan bagajlar tek tek elle getiriliyor. Yani bagaj bandı falan hak getire. Muhtemelen birkaç yıl içerisinde teknolojinin girmesiyle bunları da göremeyeceğiz. Çantalarımızı aldıktan sonra toprak zeminli alan dışına çıkıyoruz. Havaalanı çıkışında bizi küçük van tipi dolmuşlar bekliyor. Başka bir ulaşım aracı yok ama hiç olmazsa taksi değil toplu taşıma. 4-5 tane dolmuş, hepsi adanın başka bir yerine götürüyor yolcuları. Alan dışına çıkarken bir değnekçi abi sana nereye gideceğini soruyor, ona göre aracın birine yönlendiriyor. Ücret kişi başı 100 pezo, yaklaşık 5 $ yapıyor ki makul sayılır, sonuçta alandan ada merkezi Coron Town 40 dakikalık bir yol. Dolmuş kısa surede doluyor ve hareket ediyoruz. Yemyeşil tropik bitki örtüsü içinden ilerleyerek ada merkezine ulaşıyoruz.Coron.original
Bu ülkede isim konusu biraz karışık. Coron diye tanınan adanın ismi aslında ‘Busuanga’. Coron adası işte bu ‘Busuanga’nın karşısında yer alan ve içinde ünlü Kayangan Gölü’nün de yer aldığı, insanın yaşamadığı bir yabanıl ada. Ee öyleyse cümle alem niye Busuanga’ya Coron diyor? Karışıklık burada bitmiyor. Busuanga adasının merkezi sayılan kasabanın ismi ise başka isim kalmamış gibi Coron Town! Yani karar verici bir abi var ve o sanki ünlü Filipin Romunu çekip, isimlere öyle karar vermiş gibi. Küçük ve özel yerler hele bir de yüksek sezon zamanıysa talep fazla olduğundan pahalıdır. Üç kuruşluk eşeğin, beş paralık sıpası olur. Bizim de en ucuz bulduğumuz yer kasabanın dış kesimlerine yakın, merkeze uzak, liman tarafında bir aile pansiyonu. (Coron Diamond Lodge, 1100 Peso=22 $)

94KAFA DİNLEMEK İÇİN İDEAL
Geceliği belirlediğimiz bütçenin biraz üstünde ancak yapacak bir şey yok, Coron Adası da El Nido ve Boracay gibi son yıllarda yıldızı hızla parlayan dünya harikası bir yer. Tabi fotoğraflarda gördüğün güzellikleri yerinde görmek için bazen bu fedakârlığı göze alıyorsun. Neyse ki biz bazı batılı turistler gibi bir yerde 10 gün kalmadığımız için şanslıyız, sonuçta beğenmezsek ayrılıyoruz oradan. Coron için de 3 ya da 4 gün diye kabaca bir plan yaptık kafamızda, duruma göre 2 eksik 1 fazla olabilir.
Pansiyonumuza yerleşiyoruz, duştan sonra hava kararmaya başlar iken çıkıp kasabayı keşfetmeye çalışıyoruz. Şehir içinde havaalanı ulaşımını sağlayan mini van dışında sadece tuktuklar bulunuyor, başka bir ulaşım aracı yok. Ama gidilecek her yere elbette öncesinde pazarlık yaparak tuktuklarla oldukça ucuza gidebiliyorsunuz.
Coron Town’ın içinde denize girecek bir plaj bulunmuyor. O yüzden kasabaya varır varmaz mayoları giyip denize atlama gibi bir hayaliniz olmasın. Kasabanın zaten oldukça küçük bir merkezi var. Her yerde ufak kafeler, restoranlar turizmin gelişmeye başlamasının işareti. Fakirlik burada da aynı. Ama insanların hiç umurlarında değil. Havasından mıdır, suyundan mıdır herkes oldukça pozitif.
Gittiğiniz yerde barlardan, gece kulüplerinden çıkmayan biriyseniz, Coron bunun için doğru yer değil. Eğer eğlenmek niyetiniz varsa, sadece merkezde birkaç tane bar bulunuyor. Onlar da cıstak cıstak dans etmek isteyen değil genellikle kafa dinlemek isteyen turistlere hitap ediyor. Alışveriş için de burada sadece yerel küçük dükkânlar var. Pek bir şey beklemeyin, en fazla birkaç tane magnet veya el yapımı süs eşyaları alabilirsiniz.



TUKTUK MACERASI

Sabah için vakit kaybetmeden ada turu bulmalıyız. Resiflerin, adaların ve de Kayangan Gölü’nün olduğu turu yapmaya karar veriyoruz. Birbirinden farklı 2 tane tur var. A ve B paketi.
Kasaba merkezindeki -zaten sadece 2 ana sokakta bulunan- birkaç yere baktıktan sonra nihayet bir acenteden sabah için en çok görmek istediğimiz Kayangan Gölü, Baraccuda Gölü, Twin Lake, Banol Beach’in olduğu tur satın alıyoruz (Tur B/ 1500 Peso =30 $).
Sabah acenteden bizi alan tuktuk limana götürecek. Anlatması biraz zor ama tuktuk şöyle birşey: Türkiye’den de bildiğiniz Çin malı motorsikletleri düşünün. Bunun üstüne gelecek şekilde üretilmiş kapalı bir yolcu kabini var, oluyor sana bir yolcu taşıma aracı. Bu araç 8-10 Filipinliyi rahat rahat taşıyor. Biz yabancılar Filipinlilere göre hayli iri kıyım olduğumuzdan zor sığıyoruz tuktuka. Bekleşen grubumuzu limana götürmek için zorlanarak ve büyük gürültüyle hareket ediyor zavallı araç. Daha bismillah, 150 metre gitmeden tuktukumuz arıza yapıyor, zor sığdığımız motordan inip durumun komikliğine şoförümüzle birlikte gülüyoruz. Motoru tamir edemeyeceği için başka bir motorcuyu durdurup ona bindiriyor bizi abi. Böylece toplasan 500 metre etmeyen yolu 2 ayrı motor marifetiyle tamamlıyoruz.
Teknede olmadığı için binmeden önce herkes gibi biz de şnorkel kiralıyoruz. Oraya kadar gidip resiflere dalamazsam, dünyam başıma yıkılabilir. Teknemiz yola revan oluyor. Hava sıcak ama hafif rüzgâr serinletiyor. Bütün tekneler, basit bir sistem sayesinde deniz üzerinde özellikle dalgada dengede kalabiliyor. Teknenin her iki yanına kalın kütük ve bambu çubuklar destek olarak takılıyor, böylece hangi taraftan gelirse gelsin, dalga geldiğinde tekne yatmıyor. Bu sayede adaları ve resifleri gezerken dalgadan pek etkilenmeden suyun üzerinden kayarak gidiyorlar ve yanlarda bulunan bu bambular sayesinde dengede kalabiliyorlar.

95

KAYANGAN GÖLÜ

Yanımızdan geçip giden adacıklar, kumsallar ve güneşin denizle yaptığı ışık oyunları harika. Gördüğümüz manzaralar karşısında iyi ki gelmişiz diyoruz. Teknemiz çeşitli koylarda durup, bize dünyadaki cennetleri gösteriyor. Hemen hepsinde yüzme molaları veriliyor, suya atlayıp deniz altının muhteşem zenginliğini görmek müthiş keyifli. İnsanın sudan hiç çıkası gelmiyor. Envai çeşit renklerden mütevellit (bu da işte o şahane kelimelerden biri) deniz canlılarını, balıkları görüp, peşlerinden yüzüyoruz. Nihayet, uzun zamandır hayalini kurduğum yere, Kayangan Gölü’ne gitmek üzere yeniden yol alıyoruz. Koya girerken zaten geldiğinizi tekne kalabalığından anlayabiliyorsunuz. Sahilde inip, yaklaşık 300 basamak çıkarak adanın gözetleme noktasından tarifsiz bir manzaraya şahit olmayı hak ediyoruz.
Onca zaman gezi dergilerinin kapaklarına konu olan bu manzaraya bakıp bakıp ah çektikten sonra buraya gelip aynı manzaranın karşımda olmasının heyecanını tarif edemem. Edemiyorum zaten.

91.Coron-adasi-için-cennet-gibi-demistim
Tepede fotoğraflarımızı çektikten sonra, tepenin arka kısmında yer alan göl kısmına doğru iniyoruz. Burası da 100-150 basamakla inilen dağların ortasında saklı bir göl. İşte asıl Kayangan Gölü burası. Ama yukarıdaki fotoğraf çekilen bölgeden manzara daha güzel göründüğü için, asıl gölün olduğu bu kısım daha az biliniyor. Filipinler’in ve belki de dünyanın en temiz ve en gizli gölü olarak biliniyor burası. Kayangan Gölü sadece dünyanın en temiz gölü değil en güzel manzaralarından da birine sahip. Gölün kenarına gelir gelmez iskeleden göle atlıyor, yaklaşık 1 saat doya doya yüzüyor yüzüyor yüzüyorum. Bir yandan da su altı yaşamını görüntüleyebilmek için özellikle yanıma aldığım Çin malı çakma go-pro ile çekim yapıyorum. Çakma ama 4K görüntü çekiyor ha, çok da şey etmeyelim yani.

93
Suyun altı da üstü kadar güzel. Manzara muhteşem… Derin bir nefes alıp, doğaya, hayata, yaşadığıma ve yaşadıklarıma bir kez daha şükrediyorum.
Öğlen yemek arası veriliyor. Her yerde çekik gözlü turistlerin gereksiz kahkahaları ve gürültüleri… Normalde bütün dünyada turlarda verilen yemekler baştan savma hazırlanır ama bu tur ve hatta Filipinler’deki hemen hemen bütün turlarda verilen yemekler muhteşem. Ülkenin yemek kültürü çok da başarılı sayılmaz aslında ama şu adalarda verilen yemekler tarifsiz.

Coron-(3)DİNDAR FİLİPİNLER
Kayangan’dan sonra Baraccuda, Twin, Banol adasını da aynı muhteşem duygularla doya doya geziyoruz. Akşam çökerken bitmesini hiç istemeyerek dönüş yolundayız. Rüzgâra aldanarak fark etmemiş, güneşten çok fena yanmışım, omuzlarım, sırtım her yerim acıyor. Bu gece uyku yok bana.
Acentenin yanındaki lokantada bir şeyler atıştırdıktan sonra tuktukların bizi ezmemesi mucize olan sokaklardan dönerek pansiyonumuza varıyoruz. Sokaklardaki en büyük ve en şatafatlı binalar tabi ki kiliseler. Burada da ışıklandırılmış büyük bir kilise olan St. Augustine Kilisesi'nin yanından geçiyoruz. Filipinler, sonradan ve zorla din değiştirilmiş bütün az gelişmiş ülkeler gibi son derece dindar. İspanyol sömürgecilerinin dinini kabul eden Filipin insani Katolikliğini her fırsatta gösteriyor. Araçların hemen hepsinin üstünde Meryem Ana ve Hz. İsa resimleri, bazılarında 'My Lord Jesus' (Efendim İsa) yazıları hemen göze çarpıyor.
İkinci günümüzde planımız birer motor kiralayarak adayı dolaşmak. Ama zaten motor kiralayan sadece birkaç yerde de kiralık motor kalmamış olduğunu görünce günümüzü aylaklıkla geçirmeye karar veriyoruz. Kasaba merkezinde dolaşalım, sahil kenarında oturalım, mahallelerin içlerine dalıp fotoğraf çekelim. Aynı zamanda daha uygun fiyata bir yer bulursak hem pahalı hem de kötü olan pansiyondan ayrılıp yeni yer bulalım fikriyatındayız
Önce kasabanın gitmediğimiz liman tarafına doğru yürüyoruz. Burada birkaç pansiyona baktıktan sonra denize uzanmış kendine ait iskelesi ve huzur verici çardağıyla rüya gibi bir pansiyon buluyoruz. Denizin üstündeki kazıklara sazlardan inşa edilmiş 5 odalı küçücük şipşirin sıcacık bir yer. Odada otur, pencereden bak, doğrudan açık deniz manzarası. Fiyatı da çok uygun (Birang Guesthouse 600 Pezo = 12 $). Tek sorun tek büyük yatağının olması. Ama ‘isterseniz yere yatak koyarım’ diyor abla. Kimin nerede yatacağı konusunda bugüne kadar hiç sorun yaşamadık Ercan abiyle, bazen nerede yatacağını o seçer, bazen ben.

Uzakdoğu (1) Malezya

Uzakdoğu (2) Penang ,Malezya

Uzakdoğu (3) Phnom Penh, Kamboçya

Uzakdoğu (4) Sihanoukville, Kamboçya

Uzakdoğu (5) Kamboçya

Uzakdoğu (6) Samloem, Kamboçya

Uzakdoğu (7) Vietnam

Uzakdoğu (8) Vietnam

Uzakdoğu (9) Vietnamın Cennet Köşeleri

Uzakdoğu (10) Can Thao, Vietnam

Uzakdoğu (11) Ho Chi Minh City , Vietnam

Uzakdoğu (12) Hoşçakal Vietnam

Uzakdoğu (13) Manila, Filipinler