Her dilden şarkılar seslendirebilen Orkestra Allegra’nın konser verdiği salonlarda pistler her zaman çılgınca dans eden konuklarla doluyor.

Röportaj / Engin YAVUZ

Orkestra Allegra’nın belki de en iyi ve en farklı yanı izleyiciler ile sahne öncesinden başlayan bir iletişim yeteneğinin olması.

Orkestra Allegra, özel ve resmi davetlerin aranılan ve sevilen orkestrası. Her biri konservatuvar mezunu yetenekli gençlerden oluşan bu grup Türkçe, İngilizce, İspanyolca, Portekizce, Fransızca, Almanca, Rusça ve Yunanca şarkıları seyircisini de coşkuya dahil edip birlikte seslendiriyor. Orkestra Allegra’nın konser verdiği salonlarda pistler her zaman çılgınca dans eden konuklarla doluyor. Bu grubun repertuarında pop, jazz,Latin, napoliten, arya, düet, soul, oldies ve türküler var ama her zaman en kaliteli olanlarından…
Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Devlet Konservatuvarı öğretim görevlisi tenor Aydın Uştuk ile aynı okulun öğretim görevlisi Efe Sezer’in yolları Uştuk’un 2011 yılında kurduğu Orkestra Allegra’da kesişti. İki yetenekli sanatçı, her biri konservatuvar mezunu müzisyenlerden oluşan ve konser, özel etkinlik ve festivallerde en beğenilen gruplardan biri haline gelen Orkestra Allegra adına Gazete 9 Eylül’ün sorularını yanıtladı.
Önce Orkestra Allegra’nın kurucusu, tenor Aydın Uştuk’a yönelttik sorularımızı…


ALLEGRO11Aydın bey, bize kendinizden bahseder misiniz? Müzikle ilginiz ne zaman başladı, nasıl gelişti?

Müziğe babam sayesinde çok küçük yaşlarda mandolin ve gitar çalarak başladım. Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi’ni bitirdim. Okulun son yılında açılan opera sınavını kazandım ve böylece İzmir Operası’nda korist olarak çalışmaya başladım. İki yıl içerisinde solistlik sınavını da kazanarak solist oldum. İtalya’da Accademia d’arte Lirica e Corale’de yüksek lisans yaptım ve son derece önemli maestrolarla çalışma fırsatı buldum. İtalya’da bulunduğum süre içerisinde çok sayıda konser ve temsil gerçemleştirdim. Ülkeme döndükten sonra hem yurtiçinde hem yurtdışında 40’ın üstünde başrol oynadım.  Bu arada Dokuz Eylül Üniversitesi Konservatuvarı’nda öğretim görevlisi olarak birçok öğrenci yetiştirdim, yetiştirmeye devam ediyorum.

PİRİŞTİNA DÖNEMİNDE

Sizi İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası’ndan tanıyoruz, bu dönemi okuyucularımız da bilmek ister, anlatabilir misiniz?

Ahmet Piriştina’nın belediye başkanlığı yaptığı dönemde İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası kuruldu. Kurulduğundan itibaren konserlerinde yer aldım. İzmir halkına açık, ücretsiz ve son derece faydalı konserlerde yer alarak toplumun büyük kesimi tarafından tanındım. Pop, halk müziği, latin, jazz gibi müzik türlerinin yanında opera sanatından birçok eserin tanınmasını sağladım. Bu tür popüler konserler sayesinde opera ve bale izlemeyen birçok kişi bu sanatlar ile tanışma fırsatı bulmuş oldu. İzmir’in en yetenekli solistleri ve müzisyenleri bu konserlerde kendilerini gösterdiler.

Böyle bir orkestrayı kurma düşüncesi nasıl gelişti?

Uzun zamandır popüler ama kaliteli bir orkestra kurma isteğim vardı. Orkestra Allegra sayesinde kaliteli müzik dinlemeyen kitlelere kendi müziğimizin de kaliteli bir şekilde sunulabileceğini gösterdik. Çoksesli düzenlemeler ile seslendirdiğimiz türkülerimiz, halk tarafından büyük beğeni topladı. Bunun yanında pop-tenor hitlerini seslendirerek şan tekniği ile ne kadar güzel müzik yapılabileceğini de ispatlamış olduk. Çok sesliliğin karmaşa değil armoni olduğunu gösterdik.

İLK KONSER 2011’DE

Orkestranın çok yetenekli, eğitimli gençlerden oluştuğunu biliyoruz. Bize orkestranızı tanıtır mısınız?

Orkestra Allegra, 2011 yılı Kasım ayında Ahmed Adnan Saygun Kültür Merkezi salonunda verdiği ilk konser ile yolculuğuna başladı. Her biri yetenekli müzisyenlerden oluşan ekip, konser, özel etkinlik, festival ve senfonilerle gerçekleştirdiği konserler ile kendini ispatladı. Farklı müzik türlerini bir araya getiren performanslarda, halkın en sevdiği parçaların yanında kaliteden ödün vermemek Orkestra Allegra’nın en önemli önceliklerinden birisi haline geldi. Hayranlarımızın sayısı her geçen gün artarken, özel günler ve etkinlikler için aranan bir orkestra olduk.

ALLEGRO08

Efe Sezer, bize kendinizi tanıtır mısınız? Müzikle ilginiz nasıl başları, ailenizde müzikle ilgilenen büyükleriniz var mıydı?

İzmir’de doğdum, ilk müzik eğitimimi piyanist olan babam ve hem viyolonsel hem de flüt çalan ablamdan aldım. 1994 yılında Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nı kazandım, 2004 yılında da İzmir Devlet Konservatuvarı’ndan mezun oldum. Aynı yıl Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Ana Sanat Dalında öğretim elemanı olarak 22 yaşında göreve başladım. İki yıl süren Uludağ Üniversitesi deneyimimden sonra kadrolu olarak Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Devlet Konservatuvarı’na geçtim ve çalışmalarımı halen bu kurumda sürdürmekteyim. Babamın piyanist olması doğal olarak ailenin müzikle iç içe olmasına neden oldu ve ben de tıpkı ablam gibi bu ortamın içine doğdum diyebilirim.

ÇOK RENKLİ HAYAT

Akademisyen olarak okulda, maestro olarak sahnede olmak neler hissettiriyor?

Tabii ki bu iki alanın hem aynı olduğu hem de taban tabana zıt olduğu anlar oluyor. Yani İzmir - Bursa - Adana - Antalya Devlet Senfoni Orkestraları ile Orkestra Allegra olarak ortak konserlerimiz olduğu zaman bu noktada akademisyen ya da klasik müzik sanatçısı bir piyanist kimliğimle orkestranın bir parçası olurken, diğer tarafta örneğin bir otelin balo salonunda özel bir organizasyon, kongre, düğün ya da dinleti yapılacağı zaman o tarz müziğe entegre olabilen bir piyanist olmak hem özel hem de zor bir durum. Bazen “ bu akşam ne çalıyoruz yahu?” diye bir dakika düşünmüyor değilim… Ve tabii ertesi sabah üniversitedeki odanızda tekrar klasik müziğe, öğrencilerinize, derslerinize dönmek zorundasınız. Bu arada sayın Aydın Uştuk ve orkestra arkadaşlarım kızmasın ama en kutsalı ve beni en mutlu edeni de o taraf, yani üniversitem, esas mesleğim olan piyanistlik ve tabii ki öğrencilerim… Buna zor ama renkli bir müzikal hayat diyebiliriz. Aslında tüm bunlar Orkestra Allegra’nın değerli kurucusu, beyni Aydın abi (Uştuk) için de geçerli. Onun hem Allegra’da büyük bir görevi var, hem de birincil olarak İzmir Devlet Opera ve Balesi solist sanatçısı. Ayrıca konservatuvurda ders veriyor, öğrenci yetiştiriyor. Bence onun işi daha karmaşık ve zor.

ALLEGRO02

HER DİLDEN MÜZİK

Her dilden ve her türden şarkılar seslendirmek Orkestra Allegra’ya mı özgü? Yurt dışından örnek aldığınız gruplar oldu mu?

Aslında ülkeler arasındaki fiziki sınırların bile neredeyse ortadan kalktığı, üretimin ve doğal olarak tüketimin hızlı ve sınır tanımaz hale geldiği küresel dünyada direkt olarak “yurtdışından örnek aldığımız gruplar” demesem bile, sistemin bize zorunlu olarak sunduğu ve hatta belki dayattığı bir takım müzik türleri ve bu türleri yapan grup ya da şarkıcıların müziklerini repertuvarımıza aldığımız oluyor. Bu da zamanla her dilden müzik yapmamızı beraberinde getiriyor. Dinlerkitlemizin sosyal medya üzerinden ya da konser/dinleti anlaşması yapılırken taleplerini de göz önünde bulunduruyoruz. Tabii ki orkestra elemanları olarak oturup kendi aramızda toplantılar yapıp repertuvar belirleme durumumuz da söz konusu. Yani yine de her tür müziği çalmayı tercih etmiyoruz. Bir kırmızı çizgimiz, bize uyan ya da uymayan türleri konuştuğumuz ayırd ettiğimiz ve ortak karar verdiğimiz özel alanımız her zaman var.

Sahneyi bu denli canlı tutmanıza seyirci nasıl tepki veriyor?
Orkestra Allegra’nın belki de en iyi ve en farklı yanı izleyiciler ile sahne öncesinden başlayan bir iletişim yeteneğinin olması. Müziğin kendine özgü sihrini kullanmayı da bildikten sonra insanlar o sihir içinde capcanlı bir halde kendilerini müziğe, yani bize bırakıyorlar. Eh sonrası da zaten bizim işimiz… Başta Aydın bey olmak üzere o kadar değerli ve kıymetli müzisyenler var ki grubumuzda, ben bile bazen çalarken onları ilk defa dinliyormuş gibi odaklanıyorum. Mesela Sılay Erman’ı internetten araştırın, dinleyin.

Bize hedeflerinizden söz eder misiniz?

Aslında açık konuşmak gerekirse şu hayatta işim ve eşim Alev Sezer (kendisi de aynı kurumda piyanist öğretim görevlisidir) en büyük mutluluğum. Hiç koymadığım hedeflerin tam da en üzerinde buldum kendimi tanrıya şükürler olsun. Müzikal anlamda ise zaten iyi müzisyenler için piramidin en üstündeki nokta diyeceğimiz yer senfoni orkestralarıdır. Aydın beyin öncelikle bireysel kalitesi, ismi sayesinde Allegrayı’da o platformlara taşıdık ve taşımaya da devam ediyoruz. Ama daha fantastik düşünürsek Paris Olympia… Neden olmasın?