1990’ların en iyi aşk filmleri hangileriydi? Bu sorunun cevabını bulmak için sizler için bir liste hazırladık. İşte içerikleriyle birlikte, yapay zekaya göre 1990’ların en iyi 10 aşk filmi:

Can Ozan'dan yeni şarkı: Ağlama Ben Ağlarım Can Ozan'dan yeni şarkı: Ağlama Ben Ağlarım

p20056_v_h10_ab10. Titanic (1997)

James Cameron’un destansı filmi, tarihin en büyük deniz felaketinin ortasında yaşanan tutkulu bir aşkı anlatıyor. Jack (Leonardo DiCaprio) ve Rose (Kate Winslet), farklı sınıflardan gelen iki gençtir. Titanic’in ilk ve son yolculuğunda tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Ancak geminin buzdağına çarpmasıyla hayatta kalmak için mücadele etmek zorunda kalırlar. Titanic, görsel efektleri, müzikleri ve oyunculuklarıyla izleyicileri büyüledi ve 11 Oscar kazandı.

prettywoman9. Pretty Woman (1990)

Garry Marshall’ın komedisi, yasal ama acımasız bir iş yapan bir adamın (Richard Gere), bazı sosyal etkinlikler için güzel bir fahişe (Julia Roberts) kiralamasını ve ona aşık olmasını konu alıyor. Film, büyük hayatlar ve milyon dolarlık spor sözleşmeleri gibi abartılı unsurlar içerse de, aslında tipik bir Hollywood seyirci filminden çok dürüst, gerçekçi bir karakter çalışması gibi duruyor. Jerry Maguire’ın en güçlü çatışması, büyük kavgalar ve dışsal problemlerden çok yanlış anlaşılmalar ve haksız beklentilerle dolu sessizce sarsılan bir aşktır. Marshall, ilginç karakterler ve dinamik diyaloglarla dolu akıcı bir senaryo yazdı - ve popüler dile pek çok akılda kalıcı replik soktu.

MOVED9912__256008. Before Sunrise (1995)

Richard Linklater’ın nazik dramı, iki yabancının (Ethan Hawke ve Julie Delpy) Viyana’da spontane bir günlük randevuya çıkmasını anlatıyor. Filmde esasen hiçbir olay yoktur, sadece iki çekici oyuncunun Avusturya’nın başkentindeki güzelliklerin tadını çıkarırken düşünceli sohbetleri vardır. Before Sunrise’ın gerçek çekiciliği merkezdeki aşktır, ki bu aşk her zaman organik görünür ve diyalog zorlama olmadan ebeveynlikten sekse, ruhaniyete kadar her konuya geçer. Delpy ve Hawke arasında mükemmel bir uyum vardır, bunun çok büyük bir kısmı da birbirlerine doğal olarak gülümseme ve kahkaha atma yeteneklerine dayanır - bu da ilişkilerini eşsiz bir şekilde gerçekçi ve samimi kılar. Before Sunrise, kötü şeylerin iyi insanlara neden olduğunu açıklamasa da, iyi insanların ilahi adalet bulabileceğini bize güvence vermeye çalışır. Bazıları aşkın her şeyi - hatta cinayeti bile - nasıl yenebildiğini görmekten hoşlanabilir.

chungking-express7. Chungking Express (1994)

Wong Kar-wai’nin stil sahibi filmi, Hong Kong’un kalabalık sokaklarında yaşanan iki ayrı aşk hikayesini anlatıyor. İlk hikayede, uyuşturucu kaçakçısı bir kadınla (Brigitte Lin) ilişkisi biten bir polis (Takeshi Kaneshiro) tesadüfen tanışır. İkinci hikayede, yalnız bir polis (Tony Leung) fast food çalışanı bir kadına (Faye Wong) aşık olur. Chungking Express, renkli görüntüleri, hareketli müzikleri ve sıradışı karakterleriyle izleyicileri büyülerken, aynı zamanda yalnızlık, tesadüf ve kader gibi temaları ustaca işliyor.

Mississippi-Masala6. Mississippi Masala (1991)

Mira Nair’in dramı, Uganda’dan sürülen Hintli bir ailenin Mississippi’de yeni bir hayat kurmasını ve kızlarının (Sarita Choudhury) siyahi bir halı temizleyici (Denzel Washington) ile yaşadığı yasak aşkı anlatıyor. Film, ırkçılık, göçmenlik ve kimlik gibi ciddi konulara değinirken, aynı zamanda sıcakkanlı, komik ve duygusal bir film olmayı başarıyor. Mississippi Masala, Hintli ve Afrikalı kültürlerin zenginliğini ve çeşitliliğini gözler önüne sererken, farklı kökenlerden gelen iki insanın nasıl birbirine yakınlaştığını gösteriyor.

MV5BNmZjNGVmYmItZWFmNi00ODQ1LThmZTUtMzYzMGJlMjZjMGFiXkEyXkFqcGdeQXVyMTQxNzMzNDI@._V1_FMjpg_UX1000_5. But I’m a Cheerleader (1999)

Jamie Babbit’in komedisi, lezbiyen olduğunu fark eden ve ebeveynleri tarafından cinsel yönelim değiştirme kampına gönderilen bir ponpon kızın (Natasha Lyonne) hikayesini anlatıyor. Kampın amacı onu heteroseksüel yapmak olsa da, o burada başka bir kızla (Clea DuVall) aşık olur. But I’m a Cheerleader, cinsel kimlik ve toplumsal baskı gibi konulara mizahi bir bakış atarken, aynı zamanda tatlı ve dokunaklı bir aşk filmi oluyor.

p18775_p_v8_aj4. One Fine Day (1996)

Michael Hoffman’ın komedisi, bekar ebeveyn olan iki rakip gazetecinin (George Clooney ve Michelle Pfeiffer) çocuklarını yanlışlıkla karıştırması sonucu yaşadıklarını anlatıyor. Bir gün boyunca çocuklarıyla ilgilenmek zorunda kalan ikili, hem iş hem de özel hayatlarında sorunlarla karşılaşırlar. Ancak bu süreçte birbirlerine karşı duygular beslemeye başlarlar. One Fine Day, romantik komedi türünün klasiklerinden biridir. Film, Clooney ve Pfeiffer’ın arasındaki kimyayı, zekice diyalogları ve New York’un güzelliğini başarıyla yansıtır.

8abb5a83318adc526e80dc5a948647fc96d4b40f7b4c7b11c9739df679e8be913. Dilwale Dulhania Le Jayenge (1995)

Aditya Chopra’nın romantik dramı, Londra’da yaşayan Hintli bir ailenin kızı olan Simran’ın (Kajol) Hindistan’da kendisine seçilen damatla evlenmek üzereyken, Avrupa gezisinde tanıştığı Raj’a (Shah Rukh Khan) aşık olmasını anlatıyor. Raj, Simran’ın ailesini ikna etmek için Hindistan’a gider ve onunla kaçmaya çalışır. Dilwale Dulhania Le Jayenge, Hint sinemasının en sevilen ve en uzun süre gösterimde kalan filmlerinden biridir. Film, geleneksel değerler ve modern yaşam arasındaki çatışmayı, müzikal numaraları, komik sahneleri ve duygusal anlarıyla harmanlar.

MV5BNmRiZDZkN2EtNWI5ZS00ZDg3LTgyNDItMWI5NjVlNmE5ODJiXkEyXkFqcGdeQXVyMjQwMjk0NjI@._V1_2. The Bridges of Madison County (1995)

Clint Eastwood’un dramı, evli bir kadın olan Francesca’nın (Meryl Streep) kocası ve çocukları evde yokken, kasabaya gelen bir fotoğrafçı olan Robert’a (Clint Eastwood) aşık olmasını anlatıyor. Dört gün boyunca yaşadıkları tutkulu ilişki, onların hayatlarını değiştirir. The Bridges of Madison County, iki usta oyuncunun performanslarıyla izleyicileri etkilerken, aynı zamanda sadakat, pişmanlık ve seçim gibi konulara dokunur.

p22928_p_v13_aq1. Notting Hill (1999)

Roger Michell’in komedisi, Londra’da küçük bir kitapçı işleten William’ın (Hugh Grant) dünyaca ünlü bir film yıldızı olan Anna’ya (Julia Roberts) aşık olmasını anlatıyor. İki farklı dünyadan gelen bu çiftin ilişkisi basın, hayranlar ve eski sevgililer gibi engellerle karşılaşır. Notting Hill, romantik komedi türünün en başarılı örneklerinden biridir. Film, Grant ve Roberts’ın arasındaki uyumu, eğlenceli senaryosu ve unutulmaz replikleriyle izleyicileri hem güldürür hem de duygulandırır.

Kaynak: haber merkezi