Bunu hiç beklemiyordum... İstiyordum, umut ediyordum ama hiç beklemiyordum. 

Kitap okumayan bir toplum olduğumuz yadsınamaz bir gerçek. Wattpad yazarlarını, influencer ve fenomenlerin proje kitaplarını bir kenara koyalım. Tarım, ekonomi, üretim, tüketim vs. gibi 'sıkıcı' konularda yazılan kitapların akademik çalışma yapanlar dışında okunmadığını hepimiz biliyoruz. Ama Türkiye'nin tek Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım'ın üç hafta önce raflarda yerini alan kitabı 'Üretme Tüket - İthalat-Siyaset-Rant Kıskacında Tarım' kısa sürede yakaladığı başarı ile doğruları söylediğinizde toplumun buna duyarsız kalmadığını gösterdi. 'Üretme Tüket' kısa sürede üç baskı yaptı ve dördüncü baskının da yolda olduğunu öğrendim. Umarım hayatını tarım gazeteciliğine adayan, bu alanda Türkiye'nin tek otoritesi olan sevgili Ali Ekber Yıldırım'ın yazdıkları at gözlüğü ile yaşamaya alışmış kesimlerin de aydınlamasına vesile olur. Zira artık yavaş yavaş Türk tarımının sonuna yaklaşıyoruz. İş işten geçmeden bir an önce içinde bulunduğumuz aymazlıktan sıyrılıp, 'kendi kendine yetebilen' ülkeler ligine dönmemiz gerekiyor. 

***

Türk tarım ve hayvancılık sektörünün içine sürüklendiği vahameti görmek, size, bize gösterilmeyenleri, anlatılmayanları anlamak için Ali Ekber Yıldırım'a kulak vermekte fayda olduğunu düşünüyorum. Yıldırım kitabında, “Üretimden uzaklaştırılan Türkiye, tarımda hemen her ürünü ithal eder duruma geldi. Kendine yeterli olabilecekken tarımda kendi kendini adeta imha ediyor. Bu nedenle ithalat bağımlısı oldu. Tarıma verilen desteklerin, kredilerin de önemli bölümü ithalata, yani başka ülkelerin çiftçilerini desteklemeye harcanıyor... Türkiye’de yüksek girdi fiyatlarıyla üretim yapan çiftçi, ürününü çoğu zaman maliyetin altında satmak zorunda bırakılıyor. Üreticide ucuz olan tarım ürünü, tüketiciye pahalıya satılıyor. Üretici ile tüketici karşı karşıya getiriliyor. Birileri üreticinin ve tüketicinin üzerinden para kazanıyor. Tarımı ve kırsalı bekleyen en büyük tehlike, üreticilerin bu vasıflarını yitirerek tüketici konumuna geçmeleri. Bugün köylerde, kırsalda çiftçiler üretimden çekiliyor. Şehirdekiler gibi tüketici konumuna geçiyor. Türkiye ne yazık ki bu sürece girdi” diyor. Yıldırım, kırsaldaki çözülmeyi ve oluşan yeni yapıyı, uygulanan politikaların yarattığı tahribatı, ithalatı, ürün bazında değerlendirmeleri, gıda, GDO, organik tarım, hayvancılık, kooperatifçilik, iklim değişikliğinin etkileri gibi çeşitli konulardaki gelişmeleri yazıyor ve doğru tarım politikalarının nasıl olması gerektiğine işaret ederken ilgili herkesi uyarıyor. 

***

Üretme Tüket derken aklıma Türkiye'nin vergi rekortmenleri geldi. Hatırlıyor musunuz son vergi rekortmenlerimizi? Geçtiğimiz Kasım ayında açıklanan verilere göre 2018'in Kurumlar Vergisi rekortmenlerinin ilk 10'u şöyle: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Ziraat Bankası, Garanti Bankası, Türkiye İş Bankası, Türkiye Petrolleri AO, İskenderun Demir ve Çelik AŞ, Ereğli Demir ve Çelik TAŞ, Türkiye Vakıflar Bankası, Yapı ve Kredi Bankası ve Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü. Dikkatinizi çeken bir şey var mı? Rekortmenlerin 6 tanesi banka! Bu liste tüketim kültürünün nasıl derinleştiğinin/derinleştirildiğinin bir göstergesidir. 

Sizi, bizi, şirketleri borçlandırıp faiz gelirlerinden, kredi komisyonlarından, dosya masraflarından (o da ne demekse artık!) para kazanan, kazandığı parayı başka insanların/firmaların borçlandırılması için harcayan ve onlardan da para kazanan, günün sonunda reel olarak üretime hiçbir katkısı olmayan bankaların nasıl vergi rekortmeni olduklarını sorgulamaya başladığımız gün yeniden üretime odaklanacağımız gündür.

Bu potansiyel bu topraklarda var. Ve bizim hala umudumuz var.