Zehir kelimesi, genellikle ölümle ilişkilendirilen bir terimdir ve insanlar için derin bir endişe kaynağıdır. Ancak toksinler ve zehirler hakkında daha derinlemesine bir bakış, bu konunun karmaşıklığını ve yanlış anlaşılmalarını ortaya koyar. Toksikolojinin kurucularından ve modern tıbbın öncülerinden olan Paracelsus'un dediği gibi, "Sola dosis facit venenum," yani Türkçesiyle "Zehri oluşturan dozdur." Yani, her şeyin zehir olduğu ve zehrin dozuna bağlı olarak tehlikeli hale geldiği bir gerçeklik vardır.

Toksinlerin Değerlendirilmesi

Bir toksini veya zehiri değerlendirirken, aktarım yolu (dolaşım, deri, solunum), LD50 değeri ve doz/kütle oranı büyük önem taşır. Bir canlının sadece "zehirli" olarak adlandırılması bilimsel açıdan yetersizdir çünkü bir canlı "zehirli" olabilir, ancak insanlar için zararsız olabilir. Bu nedenle, "tıbbi önem" terimi daha hassas bir açıklama sunar.

Ayrıca, İngilizce'deki "venom" (zehir) ve "poison" (zehir) kavramlarının Türkçe'de karşılıkları bulunmamaktadır. Bu iki terim Türkçede genellikle "zehirli" olarak kullanılır. Oysa "venomous" terimi, aktif bir saldırı sürecini tanımlar ve bu tür canlılar engerekler ve akrepler gibi toksinlerini ısırarak veya sokarak dolaşıma zerk ederlerken, "poisonous" terimi ise pasif bir savunma sürecini ifade eder ve kurbağalar gibi solununca, yenilince veya dokununca etki eder.

Türkiye'deki Toksinler

Türkiye gibi coğrafyalarda tıbbi önem taşıyan hayvan toksinlerinin sayısı oldukça sınırlıdır. Büyük memelileri avlayabilecek bir seçilim baskısı olmadığı için Türkiye'de tıbbi önem arz eden kertenkeleler bulunmamaktadır. Örneğin, çöl varanı (Varanus griseus) gibi nadir bir kertenkele türü, tıpkı yılanlar gibi özelleşmiş zehir bezlerine sahip olmasa da tükürüğünde toksin benzeri moleküller içerebilir, ancak insanlar için tehlikeli değildir.

Hayvanlarını otlatırken ayının saldırısına uğradı! Hayvanlarını otlatırken ayının saldırısına uğradı!

Türkiye'deki kurbağalar da derilerinden toksinler salgılarlar, ancak bu toksinler insanlar için zararlı değildir, yalnızca savunma amaçlı kullanılırlar.

Yılanlar ve Toksinler

Türkiye'deki yılan türlerinin sadece dörtte biri tıbbi önem arz eden toksinler içerir. Ancak bu yılanlar, genellikle insanlardan kaçmayı tercih ederler ve saldırıya geçmezler. İnsan türünün avları arasında yer almadığı için bu yılanlar, sadece provoke edildiklerinde veya kendilerine tehdit edildiğinde ısırabilirler.

Örümcekler ve Toksinler

Dünya genelinde neredeyse tüm örümcekler zehir bezlerine sahiptir, ancak insanlar için gerçek anlamda tehlikeli olan örümceklerin sayısı oldukça azdır. Türkiye'de tanımlanmış 370 cins örümcek içinde sadece karadullar (Latrodectus spp.), yalancı karadullar (Steatoda spp.) ve keşiş örümcekleri (Loxosceles spp.) gibi sadece 3 cinsin zehri tıbbi önem arz eder. Üstelik Türkiye'de hiçbir örümcek nedeniyle ölüm bildirilmemiştir. Tıbbi önem arz eden keşiş örümceği toksinlerinin ölüme sebep olmasa da deride nekroza (ölü doku oluşumu) neden olabileceği rapor edilmiştir.

Yanlış Bilgiler ve Medya

Ana akım medya ve sosyal medyada sıkça karşılaştığımız, "Dünya'nın en zehirli örümceği Türkiye'de görüldü!" gibi haberler maalesef çoğu zaman gerçek dışıdır. Bu tür yanlış bilgilendirmeler, toplumun yanlış korkularını tetikleyebilir ve doğal yaşamı anlamamıza engel olur. Uzmanlara danışmadan yapılan doğa haberlerinin, asıl "zehirli" olan şey olduğunu unutmamalıyız.

Ekosistem içindeki her canlının önemi vardır. Yılanların azalması, kemirici popülasyonlarının artmasına neden olabilir, örümceklerin azalması ise sinek popülasyonlarının artmasına yol açabilir. Doğayı kendi oyun bahçesi olarak görmekten vazgeçmeli ve diğer canlılarla birlikte yaşadığımız gerçeğini hatırlamalıyız.

Kaynak: HABER MERKEZİ