Türk futbolu, son bir yıldır adeta bir krizler sarmalının içinde savrulurken, bu krizlerin en başat aktörlerinden biri olan Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un Kulüpler Birliği Vakfı başkanlığından istifa etmesi, beklenen ancak yine de deprem etkisi yaratan bir gelişme oldu. Özellikle Trabzonspor-Fenerbahçe maçında yaşanan ve sahalarda görmek istemediğimiz şiddet olayları sonrası başlayan süreç, Süper Kupa finaline U19 takımıyla çıkılması ve ardından maçtan çekilme kararıyla zirveye ulaşmıştı. Ali Koç, bu süreçte Türkiye Futbol Federasyonu'nu (TFF) sert bir dille eleştirmiş, diğer kulüplerin kendilerine yeterli desteği vermediğini ve haksızlıklar karşısında yalnız bırakıldıklarını defalarca dile getirmişti.
İşte bu fırtınalı atmosferde boşalan Kulüpler Birliği başkanlığı koltuğu için yapılan seçim, Türk futbolunun ne denli hassas bir denge üzerinde durduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Yapılan toplantının ardından, birliğin 14. başkanı olarak Trabzonspor Kulübü Başkanı Ertuğrul Doğan seçildi. Bu seçim, son dönemin en büyük krizinin fitilini ateşleyen Trabzonspor-Fenerbahçe geriliminin hemen ardından gelmesi nedeniyle, son derece sembolik ve manidar bir anlam taşıyor. Ertuğrul Doğan'ın, selefi Ali Koç'un en çok şikayet ettiği "birlik olamama" sorununu çözüp çözemeyeceği ve kulüpler arasında yeni bir diyalog köprüsü kurup kuramayacağı, yeni dönemin en büyük merak konusu.
Yeni kaptan köşkünde tanıdık bir isim: Ertuğrul Doğan
Kulüpler Birliği'nin yeni kaptanı Ertuğrul Doğan, Trabzonspor Kulübü'ndeki başkanlık göreviyle Türk futbol kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim. Kulübünün mali disiplinini sağlama ve sportif başarıyı dengede tutma çabasıyla bilinen Doğan, şimdi çok daha büyük ve karmaşık bir sorumluluğu üstlenmiş durumda. Artık sadece kendi kulübünün değil, Süper Lig'de mücadele eden tüm kulüplerin ortak sorunlarına çözüm bulmak, onların sesi olmak ve TFF karşısında kulüplerin haklarını savunmak gibi zorlu bir misyonu var.
Doğan'ın başkanlığa seçilmesi, bazı çevreler tarafından, gerilimi düşürmeye ve diyalog kanallarını yeniden açmaya yönelik bir adım olarak yorumlanıyor. Ancak, başkanlığını yaptığı Trabzonspor ile Fenerbahçe arasındaki tarihi rekabet ve son dönemde yaşanan olayların gölgesinde, tüm kulüpleri, özellikle de "Dört Büyükler" olarak anılan ezeli rakipleri aynı masa etrafında ortak bir hedef için birleştirmesi, onun en büyük sınavı olacak. Doğan'ın ilk açıklamalarında vereceği "birlik ve beraberlik" mesajlarının tonu ve samimiyeti, yeni dönemin şifrelerini de ortaya koyacak.
Masadaki 'ateşten' gündem: Doğan'ı bekleyen 5 büyük sınav
Ertuğrul Doğan, kelimenin tam anlamıyla bir "ateşten gömlek" giydi. Türk futbolu, yapısal sorunlarının biriktiği ve artık ertelenemez hale geldiği bir dönemden geçiyor. Yeni başkanın masasındaki dosyalar, acil ve radikal çözümler bekliyor.
-
TFF ile İlişkiler ve Hakem Sorunu: Belki de en acil ve en yakıcı sorun, kulüpler ile TFF arasındaki güvensizlik ve gerilim. Hakem atamaları, VAR kararlarındaki standart eksikliği, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'nun (PFDK) verdiği cezaların adil olup olmadığı tartışmaları, her hafta sonu futbolun önüne geçiyor. Doğan'ın, TFF Başkanı ve yönetimiyle yapıcı ama kararlı bir diyalog kurarak, kulüplerin bu konudaki endişelerini giderecek adımların atılmasını sağlaması gerekiyor.
-
Yayın İhalesi ve Ekonomik Kriz: Türk futbolunun gelirlerinin can damarı olan yayın ihalesi, son yıllarda kan kaybetmeye devam ediyor. Yayıncı kuruluşun ödediği rakam, döviz kurundaki artış ve yüksek enflasyon karşısında eriyerek, kulüplerin en önemli gelir kalemini zayıflatıyor. Doğan'ın liderliğindeki Kulüpler Birliği, yeni yayın ihalesi sürecinde, ligin marka değerini artıracak ve kulüplerin kasasına daha fazla para girmesini sağlayacak bir anlaşma için mücadele etmek zorunda.
-
Yabancı Kuralı Kaosu: Yıllardır bir çözüme kavuşturulamayan yabancı kuralı, kulüplerin transfer planlamasını ve uzun vadeli stratejilerini felç ediyor. TFF'nin sık sık değiştirdiği kurallar, kulüpler arasında da görüş ayrılıklarına neden oluyor. Doğan'ın, tüm kulüplerin üzerinde uzlaşabileceği, hem rekabeti artıracak hem de yerli oyuncuların gelişimine olanak tanıyacak istikrarlı bir modelin oluşturulması için öncülük etmesi bekleniyor.
-
Kulüplerin Borç Sarmalı: Türk kulüplerinin büyük bir kısmı, devasa borçlar ve mali fair-play kuralları baskısı altında eziliyor. Sürdürülemez hale gelen bu borç yapısı, kulüplerin sportif başarısını da doğrudan etkiliyor. Kulüpler Birliği'nin, Bankalar Birliği ile yapılan borç yapılandırma anlaşmalarının revize edilmesi, yeni gelir kaynakları yaratılması ve mali disiplini sağlayacak ortak kurallar getirilmesi gibi konularda bir "ortak akıl" üretmesi gerekiyor.
-
Saha İçi ve Dışı Şiddet: Trabzon'da yaşanan saha olaylarından, hakeme atılan yumruğa kadar artan şiddet olayları, Türk futbolunun imajına onarılması zor zararlar veriyor. Doğan ve yönetiminin, TFF ve Adalet Bakanlığı ile birlikte çalışarak, 6222 sayılı "Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun"un daha etkin uygulanması ve caydırıcı cezaların getirilmesi için baskı oluşturması şart.
Kulüpler birliği'nin gücü ve sınırları
Kulüpler Birliği Vakfı, yasal olarak TFF üzerinde bir yaptırım gücüne sahip değil. Yani, kararları tavsiye niteliğinde. Ancak birliğin asıl gücü, adından da anlaşılacağı üzere, "birlik" olabilmesinden geliyor. Süper Lig'deki tüm kulüpler, ortak bir sorun karşısında tek ses olup aynı tavrı sergilediğinde, TFF ve diğer paydaşlar üzerinde ciddi bir kamuoyu baskısı oluşturabiliyor.
Ancak geçmiş tecrübeler, bu birliği sağlamanın ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Genellikle büyük kulüplerin çıkarları ile Anadolu kulüplerinin beklentileri farklılık gösterebiliyor. Ali Koç'un istifasının temelinde de bu "birlik olamama" sitemi yatıyordu. Ertuğrul Doğan'ın başkanlık dönemindeki başarısı, işte bu dağınık yapıyı ne kadar toparlayabildiğiyle ölçülecek. Eğer kulüpleri, kendi anlık çıkarlarını bir kenara bırakıp, Türk futbolunun genel menfaatleri için ortak hareket etmeye ikna edebilirse, Kulüpler Birliği'ni tarihinde hiç olmadığı kadar güçlü ve etkili bir konuma getirebilir.
Bu görev, sadece diplomatik bir beceri değil, aynı zamanda tüm kulüp başkanlarının güvenini kazanmış, adil ve vizyoner bir liderlik gerektiriyor. Ertuğrul Doğan'ın önündeki yol, en az şampiyonluk yolu kadar zorlu ve engellerle dolu. Türk futbolunun kaderi, büyük ölçüde onun bu zorlu yolda sergileyeceği performansa bağlı olacak.