İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ve kentin siyasi atmosferinde deprem etkisi yaratan yolsuzluk operasyonuna ilişkin detaylar gün yüzüne çıkmaya başladı. Soruşturma dosyasının merkezinde yer alan ve gözaltı kararlarının temelini oluşturan iddialara karşı, eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in, daha önce Mülkiye Müfettişlerine verdiği savunması, operasyonun kilitlendiği noktaları aydınlatıyor.

"İhaleye fesat karıştırma" ve "nitelikli dolandırıcılık" gibi ağır suçlamaların gölgesinde ortaya çıkan ifadeye göre Soyer, kentsel dönüşüm projelerinde yaşanan tıkanıklığı, modelin nedenini ve işleyişini madde madde anlattı. Soyer'in savunmasının temelini, piyasa koşullarının yarattığı "zorunluluk" ve halka verilen sözleri yerine getirme "sorumluluğu" oluşturuyor.

Altında Sert Yükseliş
Altında Sert Yükseliş
İçeriği Görüntüle

Tunç Soyer, ifadesinde, Örnekköy, Aktepe-Emrez ve Uzundere gibi kritik kentsel dönüşüm alanlarında, hak sahipleriyle uzlaşma sağlanıp tapular belediyeye devredildikten sonra, kat karşılığı yapım ihaleleri açtıklarını ancak "piyasa koşullarına bağlı olarak teklif alınamadığını" belirtti. Müteahhitlerin, artan maliyetler nedeniyle ihalelere girmediğini ve bu durumun, evleri yıkılan ve yeni konutlarını bekleyen binlerce vatandaşı mağdur etme riski taşıdığını anlatan Soyer, bu tıkanıklığı aşmak için yasal bir çözüm arayışına girdiklerini ifade etti. Çözümün ise, 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'un belediye iştiraklerine verdiği yetkiyle, işin belediye şirketi İZBETON'a devredilmesi olduğunu savundu.

Bu sürecin, kendi şahsi kararıyla değil, konuyu Belediye Meclisi'ne sunarak ve meclisten oy birliğiyle karar aldırarak, tamamen şeffaf bir şekilde yürütüldüğünü vurgulayan Soyer, İZBETON ile protokol imzalanmasının ardından inşaatların başladığını belirtti. Soyer ayrıca, inşaatların denetiminin de yine belediyenin görevlendirdiği teknik personel tarafından yapıldığını, "ruhsata aykırı veya eksik uygulamalar rapor edildiğinde hemen gereğinin yapıldığını ve eksikler giderilmeden inşaatın devamına müsaade edilmediğini" söyleyerek, denetim görevini eksiksiz yerine getirdiklerini iddia etti.

'Müteahhit bulamadık, 40 firma ile görüştük'

Soruşturmanın kilit isimlerinden ve o dönem İZBETON A.Ş.'nin Genel Müdürü olan Heval Savaş Kaya'nın Mülkiye Müfettişi'ne verdiği ifade ise, sürecin operasyonel detaylarını ve "kooperatif" modeline nasıl gelindiğini daha net bir şekilde ortaya koyuyor. Kaya, belediyenin, hak sahiplerine taahhüt ettiği konutları bir an önce yapma amacıyla, 2016-2018 yılları arasında kat karşılığı inşaat sözleşmeleri yaptığını ancak öngörülemeyen ekonomik gelişmeler nedeniyle bu sözleşmelerdeki oranların müteahhitler için cazibesini yitirdiğini anlattı.

"Hatta yüzde 54 ile bile müteahhitlerle anlaşmaya çalışsak talipli bulunamıyordu. Bu yüzden de belediye işi ihale edemiyordu" diyen Kaya, bu nedenle Belediye Meclisi kararıyla işin İZBETON'a devredildiğini belirtti. Ancak asıl zorluğun bu noktadan sonra başladığını ifade eden Kaya, "İZBETON olarak biz arayışa geçtik. Yaklaşık bir sene süren arayışlarımız sonucunda ciddi ve kabul edilebilir bir müteahhit bulamadık. Hatta 40'ın üzerinde müteahhitle temas ettiğimizi söyleyebilirim" diyerek, piyasadaki tıkanıklığın boyutunu vurguladı.

İşte tam bu noktada, "kooperatif" fikrinin ortaya atıldığını belirten Kaya, "Bir süre sonra Ticaret Odası'nda bulunan kentsel dönüşümle ilgilenen arkadaşlarla görüşmeler esnasında kooperatif fikri ileri atıldı. Bu fikri geliştirdik. En önemli nokta finans sorunuydu. Kooperatif modeliyle yürürsek, aidatların düzenli akışı olduğu takdirde sorun yaşamayacağımız fikri bana mantıklı geldi" dedi. Bu fikri, dönemin başkanı Tunç Soyer ve diğer ilgili bürokratlarla paylaştığını ve işin daha fazla gecikmemesi için "bu şekilde yürüyebiliriz" şeklinde olumlu görüş aldıklarını anlattı.

'Belediyenin kasasından tek kuruş çıkmadı, kamu yararı var' iddiası

Heval Savaş Kaya'nın savunmasının en can alıcı bölümünü ise, "kamu zararı" iddialarına verdiği yanıt oluşturdu. Sistemin, belediyeye mali bir yük getirmediğini, tam tersine gelir sağladığını iddia eden Kaya, şunları söyledi:

"Burada belediyenin kasasından çıkan bir para yoktur, belediyeye yük gelmemektedir. Aksine, şirkete yapılan sözleşme veya protokollerle ilave gelir getirilmektedir."

Bu modelin, hak sahiplerinin ödediği aidatlarla kendi kendini finanse eden bir yapı olduğunu savunan Kaya, işi sağlama almak için kooperatiflerden "teminat" dahi aldıklarını, kötü niyeti olsa böyle bir şeye gerek duymayacağını belirtti. Kaya, "Bilinmesini istediğim en önemli hususlardan biri, bizim kooperatiflerle yaptığımız protokolün, belediye ile İZBETON'un yaptığı protokolün hemen hemen aynı olmasıdır" diyerek, arada bir çıkar veya usulsüzlük olmadığını savundu.

Kaya, kooperatiflerin, işi hangi alt yükleniciye yaptırdığı konusunda ise, İZBETON'un hukuki bir sorumluluğu veya müdahale hakkı olmadığını, bunun tamamen kooperatifin kendi ticari kararı olduğunu belirtti. "Ben hiçbir zaman, hiçbir şirketi bunlara tavsiye etmedim, etmem de. Çünkü işin karı, zararı ve sorumluluğu kooperatife aittir" diyen Kaya, ifadesini, "Şunu samimiyetle ve açıklıkla söylemek isterim ki, ortada hiçbir kamu zararı söz konusu değildir. Bilakis kamunun faydasına işler yapılmıştır. Yaptığım ve yaptırdığım hiçbir iş kanuna aykırı değildir" sözleriyle tamamladı.

Kaynak: HABER MERKEZİ