İzmir'de, özellikle Buca, Karşıyaka ve Çiğli gibi metropol ilçelerde yaşanan ve halk sağlığını tehdit eden boyutlara ulaşan çöp krizi, siyasetin de en hararetli gündem maddesi haline geldi. Konuyla ilgili bugüne dek detaylı bir açıklama yapmaktan kaçındığını belirten İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, düzenlediği basın toplantısında hem birikmiş sorulara yanıt verdi hem de kent kamuoyunun aklını karıştırdığını iddia ettiği bilgilere açıklık getirdi. Konuşmasına, "Bu konunun siyasete malzeme edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Siyaset üstü yapılması gerekiyor," diyerek başlayan Tugay, sorunun temelini ve yetki paylaşımını net bir dille ortaya koydu. İzmir'de günde ortalama 5 bin 500 ton evsel atık çıktığını belirten Başkan, atık yönetiminin üç aşamalı bir süreç olduğunu ifade etti: Toplama, transfer ve bertaraf.
Bu üç aşamadaki sorumluluk dağılımını herkesin doğru anlaması gerektiğini vurgulayan Tugay, "Çöpleri toplama aşaması, kanunla ilçe belediyelerine verilmiştir. Her ilçe belediyesi kendi sınırları içerisindeki her atığı toplamakla yükümlüdür. Bu konu, Büyükşehir Belediyesi'nin sorumluluğu değildir," diyerek, sokaklardaki çöp yığınlarının ilk sorumlusu olarak, grevler nedeniyle hizmet veremeyen ilçe belediyelerini işaret etti. Transfer ve bertaraf konusunun ise Büyükşehir'in yetkisinde olduğunu belirten Tugay, "Çöplerin ilçeden alınıp nereye götürülecekse oraya götürülmesi, yani transferi ve nihai olarak bertaraf edilmesi İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin sorumluluğundadır. Herkesin bu ayrımı aklında doğru oturtması lazım," diyerek yetki karmaşasına son noktayı koydu.
Harmandalı neden kapandı?
İzmir'in yıllardır kanayan yarası olan ve kentin tek düzenli depolama alanı olarak hizmet veren Harmandalı tesisinin statüsü, krizin en kritik noktasını oluşturuyor. Tugay, 1992 yılında depolama alanı olarak belirlenen Harmandalı'nın, o yıllarda çevresinde yerleşim alanı olmadığı için sorunsuz kullanıldığını, ancak zamanla kentin büyümesi ve atık miktarının artmasıyla birlikte bir sorun yumağına dönüştüğünü anlattı. Asıl kırılma noktasının ise 2020 yılında açılan bir dava olduğunu belirten Başkan Tugay, "Harmandalı’nın çöp depolama ve bertaraf alanı olarak kullanılmasıyla ilgili bir sonuçlanmış bir dava var. Buna herkesin bakması lazım, bu bölgenin kullanılmasıyla ilgili neden dava açıldı. 2020 yılında heyelan riski nedeniyle açılmış bir dava var. 2023 yılında mahkemenin kararı var ama 25 Haziran 2025’te bu karar kesinleşti, Danıştay onadı. Bu alanı kullanamamaya başladık" diyerek, mevcut krizin temelinde yatan hukuki zorunluluğu açıkladı.
Ancak Tugay, bu karara rağmen, sahadaki acil durum nedeniyle geçici bir çözüm bulduklarını da ifade etti. Danıştay kararında, alanda depolama faaliyetine devam edilebilmesi için bir rapor hazırlanması ve bunun Bakanlıkça uygun bulunması gerektiğinin belirtildiğini söyleyen Tugay, "Danıştay’ın onayladığı kararda, ‘Yürütülen çalışmalar neticesinde sahada depolama faaliyetinde buzlanabileceğine yönelik rapor tanzim edilmesi, bunun Bakanlıkça uygun bulunması halinde tesiste depolama faaliyetine devam edilmesi gerektiği’ yazıyor. Biz buna binaen bahsi geçen alanda bir kayma olup olmadığına ve bu alanda depolama yapılıp yapılmayacağına dair analiz raporu hazırlattı, üniversiteden de onaylandı bu rapor. Bununla birlikte Bakanlığa başvurduk. Bakanlığın değerlendirmesi sonrasında 31 Ekime kadar izin verildi. İzBB’ye bazı şartlar getirildi ve biz bu sorumluluğu aldık" dedi.
'Başvuru yapılmadı iddiası doğru değil':
Başkan Tugay, basın toplantısında "Büyükşehir yeni bir tesis için hiçbir adım atmadı" şeklindeki eleştirilere de sert bir dille yanıt verdi. Geçmiş dönemlerde İzmir'in farklı noktalarında yeni katı atık bertaraf tesisleri kurmak için birçok girişimde bulunulduğunu, ancak bu girişimlerin çeşitli nedenlerle durdurulduğunu iddia etti. "Herhangi bir başvuru yapılmadı iddiası doğru değil," diyen Tugay, somut örneklerle süreci anlattı:
"Şu anda Bergama ve Ödemiş’te 2 tane entegre çöp tesisi için izin alındı, 2015 yılında Yamanlar için İzBB ÇED başvurusu yaptı ve bu süreç bir miktar ilerledi. ÇED sürecinde DSİ, İzBB’den susuzlaştırma projesi istedi, bu rapor hazırlandığı zaman büyük zorluklar içerdiği anlaşıldı, çok noktadan suyu çekerek susuzlaştırma yapılabileceği, bunun masraflı ve zahmetli bir iş odluğu anlaşıldı. Diğer öngörülen alan belediyeye ait değil, bu süreç durdu, mülkiyet problemleri var"
Tugay, sadece Yamanlar'la sınırlı kalmadıklarını belirterek, "Olgunlaşmış başvurular, ilerletilmiş süreçler var. Menderes Gölova'da 2020 yılında ilerletilmiş bir süreç var. Tire Karateke'de, Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi'nde, Menemen'de ilerlemiş süreçler var. Bu başvuruların hepsi değişik nedenlerle durduruldu," dedi. Bu süreçlerin neden durdurulduğuna dair ise çarpıcı bir iddiada bulunan Tugay, "Bazıları siyasete malzeme edildi, bazıları da bürokratik süreçlerde durduruldu. Örneğin, Kemalpaşa’daki evsel atık yakma tesisinin neden durdurulduğunu bilmiyoruz," diyerek merkezi hükümetin bürokrasisini ve siyasi engellemeleri işaret etti.
Çözümün adresi bakanlık: 'Ruhsatı biz veremiyoruz'
Başkan Cemil Tugay, sorunun kalıcı çözümünün çağdaş ve modern bertaraf tesislerinin kurulmasından geçtiğini, ancak bu konuda Büyükşehir Belediyesi'nin elinin kolunun bağlı olduğunu söyledi. "unun en doğrusu çağdaş modern tesislerle gerçekleştirilmesi.. İzmir Büyükşehir Belediyesi nerede zorlanıyor. Bu alanları belirlemek için ya bizim bir alanımız olmalı ya da uygun gördüğümüz bazı alanları kimse o alanın sahibi ondan istememiz lazım. Şu anda 11 tane ön etütle incelediğimiz alanlar belediyeye ait değil. Çünkü İzmir Büyükşehir Belediyesinin böyle bir alanı yok. Bunların bir kısmı maden alanı bir kısmı orman bir kısmı mera alanı" diyerek arazi bulma konusundaki zorluklara dikkat çekti.