Hazırlayan/ Özde KOCA / Gökmen KÜÇÜKTAŞDEMİR

Anadolu efsaneler için verimli bir toprak gibidir. Doğusundan batısına, güneyinde kuzeyine içinde mitler taşıyan bu coğrafya, savrulup duran hikayeleri geçmişten geleceğe taşır. Kulaktan kulağa yayılan bu öyküler, belki bir gün bizi olduğu gibi sizi de arkasından sürükler. Yol, Tanrı Apollon'un Finike Kralı Agenor'un kızlarından birine aşık olup, kalbini çalmak için sevimli bir köpeğe dönüştürdüğü ana çağırırsa sizi, bilin ki siz bu iki sevgilinin doğan erkek çocuklarına verdiği ismi taşıyan ilçeye, Telmessos'a, yani Fethiye'ye gitmek üzeresiniz. Ve bilin ki tarihin, güneşin ve kumun turkuaz rengiyle buluştuğu o ilçede geçireceğiniz birkaç günü asla unutamayacaksınız. Eğer bugüne kadar Fethiye'yi görmediyseniz pandemi yasakları bittikten sonra gidilecek yerler listenize mutlaka alın.

İzmir'e Benzetiliyor

Antik çağlarda Telmessos, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise Makri ve Meğri adları ile anılan Fethiye, ismini ilk şehit Türk pilotu Fethi Bey'den alıyor. Fethiye veya antik ismi ile Telmessos kentinin geçmişi filolojik bazı tespitlere göre M.Ö. 3 binlere kadar gitmesine karşın o dönemleri teyid edecek eserlere henüz rastlanmış. Antik dönemden itibaren karşılaşılan pek çok deprem ve yeni yerleşim alanlarının kurulması o dönem yapılarının zaman içerisinde yok olmasına neden olmuş. Ancak modern kentin güneyindeki kayalıklara oyulmuş mezarlar ile şehrin çeşitli noktalarında yer alan lahit mezarlar antik çağdan günümüze ulaşabilmişler. Bölgedeki kaya mezarlarından en ünlüsü ve en görkemlisi hiç şüphesiz Kral Amyntas'ın mezarı. Son yıllarda müzenin yaptığı kazılarda ortaya çıkarılan, günümüz de yapılan restorasyon çalışmalarıyla bugün bin 500 kişinin kullanımına cevap verecek tiyatro kalıntısı, kentin antik dönemdeki yerleşimi ile teşkilatı hakkında bazı bilgiler vermektedir. Fethiye, özellikle Persler, Likyalılar, Kayralılar ve Romalılar'a ait eserleri ile tanınmış. Fiziki yapısı içinde barındırdığı körfezi nedeniyle yöreyi ziyaret edenler tarafından İzmir'e benzetiliyor.

Fethiye'de ziyaret edilecek yerler arasında ilk akla gelen, Ölüdeniz. Özellikle bu bölgede İngilizler çok sayıda ev ve arsa almış. 'Her şeyin fiyata dahil olduğu' cazip fiyat avantajlı tatil köyleri ya da oteller bölgeye çok sayıda yabancı turist çekiyor. Yıllarca yabancı turistlere 'yolunacak kaz' gözüyle bakan esnaf ise şimdi bu otellerden çıkmayan turistlerden dert yanıyor. Pandemi sürecinde ise esnaf eski günlerini mumla arıyor.

Saklıkent'in Buz Gibi Suyu

Yıllardır tanıtım afişlerinde boy gösteren doğa harikasına, son yıllarda bir de Saklıkent Kanyonu eklendi. Fethiye içinden minibüs ve özel araçlarla Fethiye-Kaş Karayolu'ndan ayrılarak ulaşılan Saklıkent Kanyonu'nda, yüksek duvarları andıran kaya aralığına nehir üstündeki asma yaya yolundan giriliyor. Kanyona ancak, dağların doruklarından eriyerek akan ve dizlerinize kadar gelen kar suyunu geçerek girebiliyorsunuz. Bu bölümü geçerken inanılmaz derecede soğuk olan suya rağmen oldukça zevk alıyorsunuz. 18 kilometrelik kanyon aralığının bir bölümünü yürüyenler, gökyüzünün görülmez, gölcüklerin ve setlerin aşılmaz olduğu bölümlerden geri dönerken, şifalı olduğu söylenen çamurları da yüzlerine sürmeyi ihmal etmiyorlar.

Saklıkent kanyonundan ayrılanların uğrak yerlerinden biri de kaplıca yöresi. Görkemli Tlos Antik Kenti'yle, ulu çınarların gölgesinde ve şelalelerin serin sularının arasında yemek yiyen ziyaretçilerine keyifli anlar yaşatan Yakapark, çevre gezilerine katılan turistleri memnun ediyor.

Babadağ'dan Atlayış

Şimdi sırada Ölüdeniz ve yamaç paraşütünün yapıldığı Babadağ var. Gün boyu ziyaretçi akınına uğrayan Ölüdeniz'deki Belcekız Plajı'nda, yılın 12 ayı denize girilebiliyor. Ölüdeniz sahilinde yamaç paraşütü hizmeti veren acenteler var. Rezervasyon yapıp çıkış saati bekleniyor. Sigortalanan yolcular, pilotlarla beraber 4x4'lere biniyor üste de paraşütler yükleniyor. Ölüdeniz çıkışından 1965 metre yükseklikteki Babadağ'a 1978 yılında yangın kulesi için açılmış olan 25 kilometrelik orman yolu ile tırmanılıyor. Yol toz, toprak ve engebeli. Yolculuk, yaklaşık 50 dakika sürüyor. 1200 metrelerde ağaç cinsleri de değişim gösteriyor ve anıtsal gövdeli, 200-300 yıllık nadir türlerden Sedir ormanlarına rastlanıyor.

Bin 700 metrede uçuş pistine ulaşanları her ihtimale karşı bir ambulans hazır bekliyor. Eğer rüzgar uçuş için uygun değilse, daha elverişli olan 1900 metreye çıkılıyor. Acente tarafından kendilerine verilen tulum ve kasklarını giyenler, önce paraşütleri yere açıp rüzgara bırakıyorlar. Şişince de koşmaya başlıyorlar ve kendilerini dik yamacın bir yerinden gökyüzünün boşluğuna bırakıyorlar. Keyiften mi, heyecandan mı, yoksa adrenalin salgısından mı bilinmez önceleri çığlıklar duyuluyor. Sonra uzaklaşıyorlar ve doyumsuz bir manzara seyrederek Belcekız Plajı gerisindeki iniş pistine konuyorlar.

Bu arada Kumburnu sahillerinde denizin tadını çıkaranların bir bölümü, sahilden kalkan ve 5 kilometre uzaklıkta bulunan Kelebek Vadisi'ne düzenlenen tekne turlarına katılıyorlar. Ölüdeniz yakınlarında bulunan kilise kalıntılarının görüldüğü Ayanikola Adası ve Gemile Koyu da en az diğer gezi yerleri kadar ilgi görüyor. Fethiye'nin içinde ise durum daha farklı... Kent içinde kalıp günübirlik tekne turlarına katılarak tatil yapanlar, akşamlarlı sahil boyunca dizili çay bahçelerinde oturup kıyı bandında dolaşıyorlar. Fethiye, küçük bir ilçeden çok aslında gezip görüldükçe, anlatılan öyküleri dinledikçe insanın içine sığmayan bir doğa harikası bölge. Eğer şimdiye kadar görmediyseniz mutlaka gidip görün.

Buraları Görmeden Tatili Bitirmeyin

12 ADALAR

Birbirinden güzel sayısız koylarla süslü Kapıdağı Yarımadası ve adalardan oluşan, balıkçıların "Karanlık İçi" olarak tanımladıkları bölge mavi yolculukların vazgeçilmez uğrak yerlerinden biridir. Fethiye ve Göcekten düzenlenen günübirlik turlarla da ulaşılabilen Yassıca Adalar, Hamam Koyu, Kurşunlu Koyu, Yavansu, Bedri Rahmi Koyu, Tersane Adası, Göbün Koyu, Boynuzbükü, Göcek Adası, Domuz Adası, Zeytin Adası, Kızıl Ada yörede "12 Adalar" olarak da anılmakta ve önemli bir çekim alanı özelliğini taşımaktadır. Adaları gezerken Hamam Koyu'nda bir Bizans manastırı olan, bugün deniz altında kalmış kalıntılar arasında serinlemek, Yavansu'da kısa bir yürüyüşten sonra tepedeki antik kent Lydas'ı dolaşmak, Tersane ve Göbün adalarında kendinize balık ziyafeti çekmek bu mavi yolculukla yaşayacağınız serüvenlerden bir kaç tanesidir.

Kaya Köy

Kuruluşu kesin olarak bilinmeyen ve depremler sonucu birkaç ev tipi mezarı dışında bütünüyle yok olan antik Karmillassos'un üzerinde 14. yüzyıldan başlayarak kurulmuş bir Rum yerleşimidir. Eski adı Levissi'dir Yaşamı boyunca çevresindeki beş Türk köyünün halkı ile bütünleşen ve dostluk, kardeşlik, barış kavramları üzerinde insanlık dersleri veren Kaya Köy bölgemizin gurur kaynaklarından biridir. 1922 yılında Türk ve Yunan hükümetleri arasında imzalanan bir "nüfus değişimi" anlaşması uyarınca, Kaya Köy'ün Rum ahalisi ile Batı Trakya'da yaşayan Türk halkı karşılıklı olarak yer değiştirmiştir.

Kelebekler Vadisi

Bu ilginç kanyon, adını temmuz-eylül aylarında bölgeye gelen "Jersey Tiger" adlı kelebeklerden almış. Kelebeklerin bir arada bulunduğu bir açık hava müzesini andıran vadi, yaz-kış akan şelalesi, geniş kumsalı, denizi ve pembe zakkum çiçekleriyle küçük bir yeryüzü cennetini andırıyor.