Balıkesir'in Sındırgı ilçesi ve çevresi, 10 Ağustos'ta yaşanan 6,1 büyüklüğündeki büyük depremin ardından adeta bir artçı sarsıntı fırtınasının ortasında kaldı. Bölgede yaşayan vatandaşlar, büyük korku ve paniğe neden olan ana şokun üzerinden 10 gün geçmesine rağmen, yerin altındaki hareketliliğin bir an olsun durmamasıyla teyakkuz halinde yaşamaya devam ediyor. Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, bölgede yaptıkları incelemelerin ardından yaptığı açıklamada, ana şoktan bu yana geçen sürede yaklaşık 4 bin civarında artçı depremin yaşandığını kaydetti. Bu rakam, bölgedeki fay hattının ne kadar enerjik olduğunu ve yer kabuğunun dengesini bulmasının zaman alacağını gözler önüne seriyor. Sürekli devam eden sarsıntılar, halkın psikolojisini olumsuz etkilerken, hasarlı binalara girme korkusunu da canlı tutuyor. Uzmanlar, bu sürecin bir "deprem fırtınası" şeklinde geliştiğini ve aktivitenin birkaç hafta daha sürmesinin beklendiğini belirtiyor.

Avrupa yolcularına dev kampanya: 9 euroya bilet fırsatı!
Avrupa yolcularına dev kampanya: 9 euroya bilet fırsatı!
İçeriği Görüntüle

Bilim konuştu: 12 kilometrelik fay kırıldı, gelenbe fayı 'bariyer' oldu

Peki, Sındırgı'yı ve tüm Türkiye'yi endişelendiren bu deprem fırtınasının arkasındaki bilimsel gerçek ne? Prof. Dr. Hasan Sözbilir, yaşananların doğrudan Sındırgı Fayı üzerinde meydana gelen bir kırılma olduğunu belirtti. Yaptıkları saha çalışmaları ve analizler sonucunda, depremin kuzeybatı-güneydoğu uzanımlı ve yaklaşık 10-12 kilometre uzunlukta bir fay parçasının kırılmasıyla oluştuğunu söyleyebildiklerini ifade etti.

Prof. Dr. Sözbilir, depremin dinamiklerine ilişkin ilginç bir tespiti de paylaştı. Sındırgı Fayı'nın hemen batısında yer alan ve kuzey-güney uzanımlı olan Gelenbe Fayı'nın, bu depremde bir nevi "bariyer" görevi gördüğünü belirtti. Bu jeolojik yapı sayesinde, faydaki yırtılmanın batıya doğru ilerlemesi engellenmiş ve tüm enerji doğuya doğru yönelmiş durumda. Bu durum, depremin etki alanının belirli bir bölgede yoğunlaşmasına neden oldu. Sözbilir, "Yapılan çalışmalar deprem etkinliğinin yavaş yavaş azaldığını gösteriyor. Belli zamanlarda bir deprem fırtınası şeklinde gelişiyor. Birkaç hafta içinde bu deprem aktivitesinin iyice azalması bekleniyor" diyerek, bölge halkına bir nebze de olsa umut verdi.

'Panik havasından çıkın ama tedbiri elden bırakmayın'

Art arda yaşanan binlerce artçı sarsıntı, doğal olarak bölge halkı arasında büyük bir paniğe neden olurken, Prof. Dr. Hasan Sözbilir'den bu konuda önemli bir uyarı geldi. "Vatandaşın panik yapmaması gerekiyor" diyen Sözbilir, yaşanan deprem fırtınasının normal bir süreç olduğunu ve artçı sarsıntıların büyüklüğünün 5'i aşmasının beklenmediğini vurguladı. Bu büyüklükteki depremlerin, sağlam binalarda yıkıma neden olmayacağını belirten Sözbilir, "Dolayısıyla halkın panik havasından çıkması gerekiyor" mesajını verdi.

Ancak bu "panik yapmayın" çağrısı, "tedbiri elden bırakın" anlamına gelmiyor. Prof. Dr. Sözbilir, yaşanan büyük depremin ardından, kırılan fayın komşu faylar üzerindeki stresi değiştirebileceğine dikkat çekti. Bu "stres transferi" sonucunda, Gelenbe Fayı üzerinde veya Akhisar, Kırkağaç ve Balıkesir taraflarındaki diğer fay segmentlerinde küçük ölçekli depremlerin gelişebileceğini belirtti. Bu, büyük bir deprem beklentisi anlamına gelmese de, bölgedeki sismik hareketliliğin bir süre daha farklı noktalarda devam edebileceğini gösteriyor. Öte yandan, Sözbilir, Sındırgı'daki bu depremlerin, kamuoyunda sürekli gündemde olan İstanbul'daki fayları tetikleyeceği yönündeki endişelerin yersiz olduğunu ve bu iki fay sisteminin birbirinden bağımsız olduğunu da özellikle vurguladı.

'Deprem değil, bina öldürür' gerçeği sındırgı'da bir kez daha yüzümüze vurdu

Sındırgı'da yaşanan 6,1 büyüklüğündeki deprem, Türkiye'nin acı bir gerçeğiyle bir kez daha yüzleşmesine neden oldu: Deprem değil, çürük ve dayanıksız binalar öldürür. Prof. Dr. Hasan Sözbilir, yaşanan depremin büyüklük olarak tam "yıkım sınırında" olduğunu, yani biraz daha şiddetli olması durumunda çok daha büyük bir felakete yol açabileceğini belirtti. "O yüzden fazla bina yıkılmadı. Sadece bir tane bina yıkıldı biliyorsunuz. Ama hasar gören bina sayısı 1000'i bulmuş durumda" diyen Sözbilir, bölgedeki bina stokunun kalitesizliğine dikkat çekti.

Özellikle kırsal kesimdeki köy evlerinde hasarın çok daha fazla olduğunu gözlemlediklerini belirten uzmanlar, yörede yaygın olan "yığma yapı" tipinin, deprem sarsıntılarına karşı ne kadar dayanıksız olduğunu bir kez daha gördüler. Buna karşın, son yıllarda inşa edilen yeni yapıların ve özellikle TOKİ konutlarının depremden hasarsız veya hafif hasarlı bir şekilde çıkması, doğru mühendislik ve denetimin ne kadar hayat kurtarıcı olduğunu kanıtladı. Bu tablo, kentsel dönüşümün ve özellikle kırsal bölgelerdeki eski bina stokunun güçlendirilmesinin ne kadar acil ve hayati bir ulusal güvenlik meselesi olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Kırsal için 'çelik direkli' güçlendirme önerisi

Prof. Dr. Hasan Sözbilir, sadece sorunu tespit etmekle kalmadı, aynı zamanda özellikle kırsal kesimdeki dayanıksız yığma yapılar için pratik ve uygulanabilir bir çözüm önerisini de gündeme getirdi. Bu tür yapılar için Türkiye genelinde yeni bir güçlendirme modelinin başlatılabileceğini belirten Sözbilir, "O evlerde sadece kenarlara çelik direkler çıkacak şekilde belli bir dayanımı arttırıcı, güçlendirici nitelikte bazı önlemler alınabilir diye düşünüyorum" dedi.

Kaynak: HABER MERKEZİ