Sağlıkta fatura yurttaşa kesildi
Sağlıkta fatura yurttaşa kesildi
İçeriği Görüntüle

Kış mevsiminin etkisini hissettirmesiyle birlikte hastane acillerini ve poliklinikleri dolduran vakaların büyük çoğunluğunu viral kaynaklı solunum yolu hastalıkları oluşturuyor. Genellikle burun akıntısı, halsizlik ve ateş ile başlayan bu süreç, pek çok kişi tarafından "birkaç gün dinlenir geçerim" düşüncesiyle hafife alınıyor. Ancak enfeksiyon hastalıkları ve göğüs hastalıkları uzmanlarının son dönemdeki klinik gözlemleri ve uyarıları, durumun sanılandan çok daha ciddi olduğunu gözler önüne seriyor. Özellikle viral enfeksiyonlar sadece o anlık yaşam kalitesini düşürmekle kalmıyor, uzun vadede telafisi mümkün olmayan organ hasarlarına zemin hazırlıyor. Uzmanlar, akciğerlerin yaşlanma sürecinin enfeksiyonlarla hızlandığı konusunda birleşiyor.

Gençlik sermayesi yirmibeşten sonra eriyor

İnsan vücudunun gelişim süreci tamamlandıktan sonra başlayan doğal yaşlanma evresi, hayati organlarda belli oranlarda kapasite kaybına neden oluyor. Bu konuda çarpıcı veriler paylaşan İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, akciğerlerin biyolojik takvimine dair önemli bir gerçeği hatırlattı. Tıbbi verilere göre, bireylerin akciğer kapasitesi 25 yaşını doldurduktan sonra her yıl düzenli olarak yüzde 1 oranında azalma gösteriyor. Bu durum, sağlıklı bir birey için bile kaçınılmaz bir fizyolojik süreç olarak kabul ediliyor.

Ancak asıl tehlike, bu doğal azalmanın dış faktörlerle birleştiğinde ortaya çıkıyor. Prof. Dr. Şener, özellikle sigara kullanımı ve hareketsiz yaşam tarzının bu kaybı hızlandırdığını belirtirken, tekrarlayan enfeksiyonların süreci dramatik bir şekilde kötüleştirdiğini vurguluyor. Basit bir grip gibi görünen hastalıklar, akciğerdeki hava kesecikleri olan alveollerde sönmeye neden olabiliyor. Sık sık hasta olan kişilerde bu sönmeler, akciğer dokusunda sertleşmeye ve esneklik kaybına yol açarak, kişinin gelecekteki solunum rezervini erkenden tüketmesine neden oluyor.

Ciğerlerdeki sessiz yıkımın adı fibrozis

Virüslerin vücuda giriş yaptıktan sonra izlediği yol haritası, hasarın boyutunu belirleyen en önemli faktör. İnfluenza, RSV ve son yıllarda hayatımıza giren Kovid-19 gibi virüsler, sadece üst solunum yollarında sınırlı kalmayıp alt solunum yollarına inme eğilimi gösteriyor. Prof. Dr. Şener, virüslerin alveollerin içinde sıvı toplanmasına neden olduğunu, bu durumun da hastalarda balgamlı ve inatçı öksürük nöbetleri yarattığını ifade etti. Ancak bazı vakalarda bu sıvı, alveolleri de aşarak akciğerin asıl hava dolan bölümü olan parankim dokusuna sızıyor.

Bu aşamada ortaya çıkan tablo, tıp literatüründe "fibrozis" olarak adlandırılan ve akciğer dokusunun sertleşerek fonksiyonunu yitirmesi anlamına gelen duruma evrilebiliyor. Oluşan bu hasarın geri dönüşü maalesef mümkün değil. Özellikle KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) tanısı olan bireyler için bu süreç çok daha riskli ilerliyor. Tekrarlayan her enfeksiyon atağı, hastayı solunum cihazına bağımlı hale gelme ihtimaline bir adım daha yaklaştırıyor. Akciğerde oluşan bu kalıcı izler, iyileşme periyodundan aylar sonra bile efor kapasitesinde düşüklük ve nefes darlığı olarak kendini hissettirmeye devam ediyor.

Geçmeyen öksürük krizleri uykuyu haram ediyor

Viral hastalıkların akut dönemi geçse bile, bıraktığı etkiler hastaların sosyal ve fiziksel yaşamını haftalarca, hatta aylarca ipotek altına alabiliyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Türk Toraks Derneği Başkan Yardımcısı ve İzmir Ekonomi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç, uzamış öksürük şikayetlerinin altında yatan mekanizmayı açıkladı. Kılınç'a göre, virüslerin bronşlarda yarattığı hassasiyet, hastalığın üzerinden uzun zaman geçse bile devam edebiliyor.

Özellikle sigara içenlerde veya geçmişten gelen bronşiyal hassasiyeti olanlarda bu durum çok daha şiddetli seyrediyor. Tedavi edilmediği takdirde aylarca sürebilen öksürük krizleri, hastaların gece uykularını bölüyor, gün içindeki konsantrasyonunu bozuyor ve genel yaşam kalitesini ciddi oranda düşürüyor. Vücudun savunma mekanizması olan öksürük, uzadığı takdirde tahriş edici ve yorucu bir döngüye dönüşüyor.

Aşı kalkanı ile korunmak mümkün

Uzmanlar, tüm bu karamsar tablodan korunmanın en etkili yolunun bağışıklık sistemini güçlendirmek ve spesifik koruma sağlayan aşıları ihmal etmemek olduğunu belirtiyor. Hem Prof. Dr. Şener hem de Prof. Dr. Kılınç, viral yükü azaltmak ve hastalığın akciğerlere inmesini engellemek için grip aşısı uygulamasının hayati önem taşıdığını vurguluyor. Aşılanma, sadece hastalığa yakalanma riskini düşürmekle kalmıyor, hastalık kapılsa bile sürecin çok daha hafif atlatılmasını ve akciğerlerde kalıcı hasar oluşma riskinin minimize edilmesini sağlıyor.

Özellikle risk grubunda yer alan 65 yaş üstü bireylerin, herhangi bir kronik rahatsızlığı olmasa dahi mutlaka aşılanması gerektiği belirtiliyor. Bununla birlikte, 18 yaşın üzerinde olup şeker, kalp, tansiyon veya astım gibi kronik hastalığı bulunan kişilerin de aşı takvimini aksatmamaları öneriliyor. Kış mevsiminin tam ortasında olduğumuz şu günlerde, aşı için hala geç kalınmış değil. Uzmanlar, akciğer kapasitesini korumanın ve gelecekte rahat bir nefes alabilmenin yolunun, bugün alınacak basit ama etkili tedbirlerden geçtiğini hatırlatıyor.

Kaynak: AA