Durgun, Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği karnesi değerlendirildiğinde 81 ilin ortalama skorunun 0,471 olduğunu, 43 ilin ortalama skorun altında kaldığını, Türkiye’nin en eşitlikçi ilinin ise Muğla olduğunun altını çizdi.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1977 yılında 8 Mart’ı “Kadın Hakları ve Dünya Barışı Günü” olarak ilan etti. Tüm dünyada kadınların mücadele ve dayanışmasının kutlandığı gün olarak kabul edilen 8 Mart, insan hakları ve temel özgürlükler bağlamında, her türlü ayrımcılığın reddedildiği bir tarih olarak da ön plana çıktı. Medicana International İzmir Hastanesi Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim-Strateji Uzmanı Sibel Durgun, kadın ve insan haklarının birbirinden ayrı tutulamayacağını, “kadın hakları” diye bir tabirin ise yersiz olduğunu belirtti. Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında en başarılı olunan alanın “sağlık sektörü” olduğunu kaydeden Durgun, üretim ve eğitim sektörünün sağlık sektörünün çok gerisinde kaldığını söyledi. Durgun, Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği karnesi değerlendirildiğinde 81 ilin ortalama skorunun 0,471 olduğunu, 43 ilin ortalama skorun altında kaldığını ve Türkiye’nin en eşitlikçi ilinin ise Muğla olduğunu ifade etti.

Türkiye’nin en başarılı olduğu alan sağlık

Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında küresel konumu değerlendirildiğinde, G-20 ülkeleri ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’ndeki 2019 performanslarına ait verilerine göre en başarılı olduğu alanın, sağlık sektörü olduğunu belirten Durgun, “Dünya Ekonomi Forumu Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporu 2020 TEPAV verilerine göre, Türkiye’nin G-20 ülkelerinin performansına yaklaşması için kadınların iş gücüne katılımını destekleyecek politikalara öncelik vermesi gerekiyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı İnsani Gelişme Raporu (1990-2018) ve Dünya Ekonomi Forumu Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporu (2006-2020) incelendiğinde uluslararası endekslerdeki pozisyonumuz, Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik atması gereken yeni adımların olduğunu gösteriyor. Özellikle üretim faaliyetlerine katılım alanı öncelikli alan olarak öne çıkıyor, ikincil alan eğitim iken sağlık göstergelerinde görece iyi bir performansımız var” diye konuştu.

“Toplumsal cinsiyet eşitliğinde sınıfta kaldık”

Toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemeye yönelik politikaların tasarımı aşamasında Türkiye’nin 81 ilinin toplumsal cinsiyet eşitliği açısından birbirlerinden çok farklı performanslara sahip olduğunu ve 2014 yılından itibaren TEPAV tarafından ikişer yıllık düzenli aralıklarla “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karnesi” çalışmaları gerçekleştirilmeye başladığını vurgulayan Durgun, “81 ilde Türkiye’nin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karnesi değerlendirildiğinde, 81 ilin ortalama skorunun 0,471 olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin 43 ili, Türkiye’nin ortalama değerinden daha düşük bir toplumsal cinsiyet eşitliği performansına sahipken, 38 ilin Türkiye’nin ortalama değerinden daha iyi bir değere sahip olduğu anlaşılıyor. Türkiye’nin en eşitlikçi ili 0,542 değeri ile Muğla olurken, ikinci sırayı 0,532 değeri ile İzmir ve üçüncü sırayı da 0,531 ile Yalova almaktadır” ifadelerini kullandı.

Kadınların yüzde 11,3 çalışıyor

TEPAV tarafından yapılan çalışmalara göre Türkiye’de cinsiyetlere göre çalışan nüfusun ortalama oranının kadınlarda yüzde 11,3, erkeklerde ise yüzde 28,8 olduğunun altını çizen Yönetim ve Strateji Uzmanı Sibel Durgun, “Ekim 2019 SGK verileri değerlendirildiğinde kadınların yüzde 76’si hizmet sektöründe, yüzde 20’si imalat, yüzde 2’si inşaat yüzde 1’i tarım ve diğer alanında istihdam edilmekte. Kadınların işgücü piyasasındaki katılımı halen düşük düzeydedir. Bu durumu geliştirmek için kadınların toplumdaki rollerine ilişkin geleneksel fikirler, kadınların düşük eğitim düzeyi, çocuk, özürlü ve yaşlı bakım imkanlarının yetersizliği ve düşük düzeyli işlerde ödenen düşük ücretlere geliştirilmelidir” sözlerine yer verdi.

Covıd-19 ev işi paylaşımını artırdı

2019 yılı sonlarında ortaya çıkan Covid-19 salgınının acil sağlık krizi olmasının ötesinde küresel bir değişime yol açtığının altını çizen Durgun, “Çoğu gelişmiş ülkede kadınların iş gücüne katılımı erkeklere yakın ya da eşit olsa dahi yemek yapma, temizlik gibi ev işleri ve çocuk bakımı kadınların sorumluluğundadır. Dolayısıyla COVID-19 kadınların mesleklerinden kaynaklı iş yükünü daha da artırdı” diye konuştu. Durgun, pandeminin ekonomik etkilerinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini artıracağına dair görüşler yaygın olmasına karşın evde daha eşit bir iş bölümünün, çocuk bakımının ortak sorumluluk alanı haline gelmesi, sosyal normlarda ve rol modellerdeki değişiklilerle birlikte toplumsal cinsiyet eşitliğini artırma durumunun da yaşandığını belirterek şöyle devam etti: “Salgın nedeniyle erkeklerin çocuklarla zaman geçirme ve ev işlerine yardım etme imkânları arttı. Ayrıca erkeğin ev işlerine daha fazla katılımı, kadınların işgücü piyasasına katılımını teşvik edeceğinden bu durumun kadınların ekonomiye katkıları üzerinde önemli etkileri vardır. Evden çalışma kadın ve erkek arasında aile sorumluluğunun daha iyi paylaşılmasına imkân sağlayabilir.”