CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Hiç kimse 'her şeyi ben bilirim' diyemez. Derse o memleketin sonu felakettir' diyen Kılıçdaroğlu hükümetin dış politikasını eleştirerek 'Suriye'ye karşı çıktığımda en ağır eleştirilere maruz kaldım. Biri cevap versin. Bizim ne çıkarımız oldu?' diye sordu.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle;

-Sen çalışmazsan üretmezsen, dışardan emir almaya başlarsın. 'Savaşı kazandık tamam' Ekonomik savaşı kazanmalısın. 

-Cumhuriyet'in ilk yıllarında Demir, Şeker fabrikalarımız vardı. Uçak dünyada uçak üreten 5 ülkeden birisiydi. 1940'lı yıllarda. Ne oldu? Kıbrıs çıkarmasına kadar hepsini kapattık. Oradaki vatandaşlarımıza sahip çıktık. Amerika dedi ki: 'Bir dakka'. Benim iznim olmadan yapamazsın...

-Demokrasi olmazsa bir ülkede gelişme olmaz. Demokrasi bir anarşi değildir. Seçmen oyunu kullanır baktı ki çalışmıyor başka bir partiye verir. Takım tutar gibi parti tutulmaz.

-Bir toplumda farklı düşünceler olmazsa o toplum gelişmez. Ama 'sen neden bunu dedin?' diye eleştiremeyiz.

-Demokrasi seçimle gelenlerin gücü elinde tutan rejimin adıdır. Seçimle gelmişlerdir.

-Her gelen politikacı muhtarlarla ilgili güzel şeyler söylemiştir. Çünkü oy almak niyetindedir.

Kılıçdaroğlu'ndan öz eleştiri

-Eski siyaseti bir tarafa bırkmamız lazım. 'CHP olarak biz her zaman doğruları yaptık' demiyorum. Bizim de yanlışlarımız oldu. Hata vatandaşın ayağına gitmeyen siyasetçide.

-Kadının başörtüsü sorununu getirdik. Türkiye'nin bir numaralı sorunu haline getirdik. Yanlışa her zaman yanlış diyeceğiz.

-Türkiye'ye ilk demokrasi muhtarlık seçimiyle gelmiştir.

-Muhtarlık kanunu olması gerek. Teklifi biz hazırladık. Her derneğe de gönderdik. 'Bakın bakalım. Yanlışımız da olabilir. Bildirin biz düzeltelim' dedik.

-Birleşik oy pusulanız yok. Niye yok? Yıllardır şikayet edilir. Niçin çözmüyorlar? Masraf mı olur? Ben düşünüyorum bunu sizin de düşünmeniz gerek.

-Her muhtarın bir büro görevlisinin olması gerek. Bu aynı zamanda istihdam da sağlar. 

-Sosyal yardımların mutlaka muhtarla birlikte yapılması gerek. Muhtar 'şunlar yoksul ailelerdir' diyecek. Muhtarlığında bütçesi olması gerek. Nereden bulacağız bütçeyi? Her mahallede binalar var. Emlak vergisi ödeniyor. Belediyenin aldığı emlak vergisinden yüzde biri muhtarlara verilse ne olur? Muhtar o parayı yasaya göre mi harcıyor? Bunun da kontrol edilmesi gerek.

-Muhtarların hem oy hem söz hakkı olmalı. Mahalle hakkında karar alıyorsunuz muhtarın haberi yok. Belediye karar aldığında bunu muhtara iletecek, birlikte karar alınacak. Bu demokrasinin de güçlenmesi demektir.

-Niye Türkiye muhtarlar birliği yok? Bütün muhtarlar oraya üye olur. Sorunlarını dile getirirler. Ve 50 binden fazla muhtarın olduğu bir yerde onların dediği olmuyorsa orada bir demokrasi eksiği var demektir. Israrla dile getirdik sonra aylık bağlandı.

-Oy verirsiniz vermezsiniz o ayrı. Ben bunları yapmak zorundayım. Sizin doğru düzgün oturacak yeriniz de yok. Muhtarlar için özel yerler yapılıyor ama bunlar bizim belediyelerin yaptığı şeyler. Bunu bütün belediyeler yapmalı. Neden yapılmıyor?

-Biz oturduk dedik ki sorunları biz dillendirelim.

Bu parayla geçinilir mi?

-Kişi başına aylık geliri 673 liranın altında olan kişi sayısı 8 milyon 600 bin kişi. Bir düşünün bu parayla geçinilir mi?

-Açlık sınırının altında emekli aylığı alanlar var. 2019'un ilk 9 ayında elektrik borcunu ödeyemediği için elektriği kesilen hane sayısı; 3 milyon 365 bin 784. Doğalgazı kesilen abone sayısı; 710 bin 364 hane. Kişi başına gelir 10 bin dolar oldu diyorlar. 10 bin doları geçelim, bu saydıklarımın kişi başına geliri 1000 dolar bile değil. 

-'Kişi başına düşen milli gelir 10 bin dolar oldu' diyorsunuz.10 bin doların hesabı nasıl yapılıyor? Gelir dağılımında bozukluğumuz var. Bunu gidermek için üretim yapmanız lazım. Alın teri dökmeniz lazım.

-5 yıl  önce gelip 'Türkiye yakında saman ithal edecek' deseydim hepiniz bana gülerdiniz. Şimdi saman, hayvan, buğday ithal ediyoruz. Şunu soracağız. Toprağımız mı yok?, suyumuz mu yok, çalışmak isteyen gencimiz mi yok? Hepsi fazlasıyla var. E neden yapamıyoruz. Sorun devleti yönetenlerde. Hollanda şunun için kazanıyor. Hepsini planlamış. 1 yıl sonra kaça alacağımızı da biliyorsunuz. Biz de planlama yok. Eskiden bir Devlet Planlama Teşkilatı vardı. Kapattılar. Kim plan yapacak.

-Elin oğlu 50 yıl sonrasını düşünüyor biz yarını bile düşünemiyoruz.

-Sizin bir demiryolu sorununuz var. Yıllardır çözülmüyor. Bütün mesele planlamadan geçiyor. Bir devletin ürettiğini satması gerekiyor. Daha hızlı büyümesi için. Anadol marka otomobilimiz vardır. Niye geri kaldık? Hangi gerekçeyle? Sandığa giderken düşünmek zorundayız. Karımın yüzüğünden evimde ki tabloya kadar hesabımı verdim. Benim verilmeyecek hesabım yok. Elin oğlu kalkınıyor da biz neden kalkınamıyoruz.

Bizim ne çıkarımız oldu? Biri bana açıklasın

-Suriye'ye karşı çıktığımda en ağır eleştirilere maruz kaldım. Bizim ne çıkarımız oldu? Biri bana açıklasın.. 40 milyar dolar para harcadık. Ve yenileri geliyor. Kendi ülkelerine göndermemiz gerektiğimizi de söyledim. Yine eleştirildim.

-Barış gücü olasun dedim. 'Hafter tarafını BM tanımıyor'muş. Gelsin konuşalım Müslüman kanı akmasın. Bizim dış politikamızı kim belirliyor? Putin belirliyor. Suriye'yi de Putin mi belirliyor? Evet. Ya böyle miydi Türkiye? Bunu dediğim için her türlü hakaret geliyor. Ama emin olun ben doğruyu söylüyorum.

-Şimdi Libya'da kavga ediyorlar. BM var, onların barış gücü var. O barış gücü gitsin iki tarafı barıştırsın. Barış gücü olasun dedim. Hafter tarafını BM tanımıyormuş. Gelsin konuşalım Müslüman kanı akmasın. Bizim dış politikamızı kim belirliyor? Putin belirliyor. Suriye'yi de Putin mi belirliyor? Evet. Ya böyle miydi Türkiye? Bunu dediğim için her türlü hakaret geliyor. Ama emin olun ben doğruyu söylüyorum.

-Suriye'de yangın bize sıçradı. Bakana sordum çatışmaların önüne geçilmezse Libya'da göç gelir mi diye. Evet dedi. Suriye'den sonra Libya başlıyor.

4 aşamalı bir stratejiyle bu sorunların hepsi çözülür;

-İlk kuralımız din vicdan özgürlüğünün olması...

-ikinci kuralımız üretmektir.

Üçüncü kuralımız güçlü bir sosyal devlettir.

-Dördüncü kuralımız bunun sürdürülebilirliğidir.

-Hiç kimse 'her şeyi ben bilirim' diyemez. Derse o memleketin sonu felakettir.

-Gelişmiş ülkenin tanımı da değişti. Küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülke gelişmiş ülkedir. Her alanın ahlaki kuralı vardır. Ahlaki kuralların olmadı tek bir birim vardır o da siyaset. Bunun birinci yolu siyasetçinin hesap vermesidir.