20 milyar dolarlık fabrikanın ihalesiz Katar ordusuna tahsis edildiğini belirten Kılıçdaroğlu "Bunu söylediğimiz için dokunulmazlığı kaldıracağız diyorlar, kaldırmazsanız namertsiniz'' ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Bolu Abant Tabiat Parkı'ndaki bir otelde düzenlenen CHP TBMM Grubu'nun 27. Dönem 2. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı'nda konuştu.

Toplantının yapılacağı salonda jandarma tarafından bomba arama köpeği "Yıldız" ile güvenlik aramasının ardından, milletvekilleri ve partililer, içeri alındı.

Kılıçdaroğlu, toplantıda yaptığı konuşmada, hükümetin ekonomik politikasını eleştirerek, bu alanda eylül ayında milletvekillerinin 24 ilde kanaat önderleri, sivil toplum örgütleri, ticaret odaları, sanayi odaları, emekli dernekleri ve toplumun bilinen kesimleriyle yaptıkları araştırmaların sonuçlarını paylaştı.

Yaşanan ekonomik krizin bütün illerde derinden hissedildiğini öne süren Kılıçdaroğlu, "Arkadaşlarımızın vardıkları birinci sonuç bu. Paranın ağırlıklı olduğu yerlerde çiftçiler perişan oldu. Aldıkları borçları ödeyemiyorlar, yüklenen faizleri de ödeyemiyorlar. Bazen alacaklar erteleniyor ama her erteleme yeni faiz yükü getiriyor. Bu tablo bütün bölgelerde milletvekili arkadaşlarımıza anlatılmış durumda" diye konuştu. 

Kılıçdaroğlu, bazı illerde özelleştirilen fabrikaların kapatılması sonucu yeni işsizlik alanlarının oluştuğunu gördüklerini vurgulayarak, "Raporlara bunlar da yansımış durumda. Çorum'da çimento fabrikasının, Kilis'te tekel suma fabrikasının kapatılması, var olan işsizliği de birleştirmiş. İşsizlik bir taraftan derinleşirken, bu da aynı zamanda özelleştirmenin ne kadar gayriciddi yapıldığının göstergesi. Oysa özelleştirmenin amacı neydi? Daha fazla istihdam yaratmak, üretim sağlamak, büyütmekti ama tam tersi bir tablo ortaya çıktı. Bazı illerde Turizm Meslek Lisesi ve Endüstri Meslek Liselerine olan ihtiyaçlar da dile getirilmiş, özellikle ara eleman bulma konusunda" ifadesini kullandı.

Anadolu'daki illerin büyük kısmının üretimden koparıldığını, tüketen iller konumuna geldiklerini öne süren Kılıçdaroğlu, elektrik ve doğal gaza yapılan zamların kışın uzun sürdüğü Erzurum gibi illerde vatandaşın sırtında daha ciddi yük olarak ortaya çıkacağını söyledi. 

Bu illere tekrar gidip görüşeceklerini aktaran Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin bir çıkışa ihtiyacı var. Bütün bu tablo karamsar bir tablo, bunu biliyorum ama bizim karamsar tabloya teslim olma gibi bir durumumuz söz konusu değildir. Biz bunu aşmak zorundayız ve aşacağız. Birlikte aşacağız, halkla birlikte aşacağız. Siyasi görüşü ne olursa olsun geldiğimiz nokta Türkiye'nin bu karanlık süreci aşma noktasıdır. Aşma noktasında en çok güven duyacakları parti de hiç kimse endişe etmesin, onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi'dir" ifadelerini kullandı. 


"Hiç kimseyi inancından, yaşam tarzından ötürü ötekileştirmeyeceğiz"



Kılıçdaroğlu, toplumun her kesimine çözümlerini aktaracaklarını vurgulayarak, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Türkiye, zengin bir ülke. Türkiye'nin parası, imkanları var. Üç tarafta denizleri, temiz havası, olağanüstü güzel iklimi, bereketli toprakları var. Neden Türkiye bu halde? Bunları aşacağız. Neden? Çünkü Türkiye iyi yönetilmiyor. Biz Türkiye'yi gerçekten de insan gibi yöneteceğiz, adaletle yöneteceğiz. Hiç kimseyi inancından, yaşam tarzından ötürü ötekileştirmeyeceğiz, herkesi kucaklayacağız, bu bizim boynumuzun borcudur. Bunu, bütün herkesin bilmesini isterim. Ayrışmamamız, bölünmememiz lazım. Bizim bir şekliyle toplumun her kesimini kucaklamamamız lazım ama öyle bir noktaya geldik ki, içtiğimiz suda bile toplumu ayrıştırdılar. Oysa su azizdir, su bizim hayatımızın bir parçasıdır. Su üzerinden ayrışma olur mu? Özellikle AK Parti'li, ülkücü kardeşlerime sesleniyorum. Su üzerinden bir toplum ayrışır mı Allah aşkına? Su konusunda toplum ayrışır mı? Bu noktaya getirdiler toplumu. Biz bu noktadan toplumu alacağız, bir bütün haline getireceğiz."

Kılıçdaroğlu, toplantının 2. oturumunda yaptığı konuşmada ise, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra sivil darbe yapıldığını, KHK ile binlerce kişinin işine son verildiğini öne sürdü.

O günün atmosferinde belki bunu olağan gördüklerini ancak aradan yılların geçtiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Artık haklıyla haksızı ayırmamız lazım. Kim haklı, kim haksız? İnsanlar düşüncelerini açıklamak istiyorlar. Haksızlığa uğradıklarını söylemek istiyorlar. Bu haksızlık karşısında bir şeylerin olması gerektiğini ifade ediyorlar ama aradan uzun süre geçmesine karşın diyorlar ki 'Hayır, KHK ile ihraç edildin, artık bundan sonra sana devlette yer yok.' Niçin? Eğer haklıysa hakkında bir dava açılmamışsa hatta açılan davadan beraat ediyorsa, bunun hakkını teslim etmek gerekmez mi?" diye konuştu.

Askeri öğrencilerin hapiste olmasını eleştiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tutuklayacaksan komutanını tutukla, öğrencinin ne günahı var. Bütün bunların üzerinde duracağız. FETÖ'cü olarak suçlananların kardeşlerinin işine son verildi, hatta yedi göbeği devletten çıkarıldı. 'Olur ya kardeşin böyledir, o zaman sizin bütün sülalenizi çıkarıyorum' dediler ama bazılarına gelince kardeşlerini büyükelçi tayin ettiler. Neye göre, kıstas ne? Birisi hapse birisini kamudan at, açlığa mahkum et ama öbürünün kardeşini büyükelçi tayin et. Barış Bildirisi imzaladı diye üniversite hocalarını işten at, ayakkabı kutusunda rüşvet aldı, 'Bakara makara' diye dalga geçeni de Kur'an-ı Kerim'le dalga geçeni de büyükelçi tayin ediyor.

Buna itiraz etmeyecek miyiz, geniş kitlelere aktarmayacak mıyız, vicdan sahibi her vatandaşa söylemeyecek miyiz? Burada bir haksızlık var, adaletsiz var, demeyecek miyiz? Biz diyeceğiz. Sesimizi kesmek isteyecekler ama biz yine kararlı duruşumuzla bunları ifade edeceğiz. Neden? Çünkü adalet herkes için geçerli kavramdır. Dolayısıyla bizlerle onlar arasında temel fark vardır, biz onlar gibi değiliz. Biz devlet yönetiminde adalet isteriz, onlar devlet yönetiminde adalet değil, sadakat isterler."


"Takdir vatandaşa aittir"

Kılıçdaroğlu, demokrasinin vatandaşın bilgeliğine, oyuna, vicdanına seslenmek olduğunu vurgulayarak, "Gidersiniz vatandaştan oy istersiniz, vatandaş tercihini yapar, kurallarını koyar, Anayasamız vardır. O kurallar içinde birisi gelir, iktidar olur, diğerleri muhalefet olur. Parlamentoda oturulur, konuşulur. Takdir vatandaşa aittir. Vatandaşa saygı duyacaksınız ama 'Hayır ben gitmem, benim dışımda eğer birisi kazandıysa ona kin duymam, ona öfke duymam, ondan intikam almam lazım.' diyor. Kime? Bizim belediye başkanlarına. 'Nasıl, niçin kazandılar orayı?' diyor" değerlendirmesini yaptı.

Yeniden seçim yapıldığına ve yeniden kazandıklarına değinen Kılıçdaroğlu, "Çünkü biz bu milletin vicdanına, ferasetine güveniyoruz, milletimize saygı duyuyoruz. Milletimiz vicdan sahibidir. Tekrar kazandık ama intikam ve kin duygusu bitmiş değil" dedi.

Hükümete su konusunda eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, şu görüşlerini paylaştı:

"Sultan Abdülhamit'in İstanbul'a kazandırdığı Hamidiye suyunu nasıl kullanmayız?' Bakın, düşüncede, devlet yönetiminde ayrılık değil, insanın içtiği suya ayrılık, farklılık getirilir mi? Suya parti rozeti takacaklar, Allah akıl fikir versin, gerçekten Allah akıl fikir versin. Su ya su, herkesin içtiği su ya... Bütün canlıların, ağacından kuşuna kadar herkesin kullandığı su. Suya parti rozeti takıyorsun, 'Madem ki bu kaynak suyunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalıştırıyor, satıyor, o zaman biz bunu almayalım.' Niçin? 'İstanbul Büyükşehir'i cezalandıracağız' diye ve bunlar da devlet yönetiyor. Acı olan bu zaten. Suda ayrım olur mu? Biz yaralıya, susuza da su veririz, 'Su gibi aziz ol.' deriz. Nereye geldik? Suda toplumun ayrıştığı noktaya geldik."

Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada, devleti yasalara göre yönetmek istediklerini belirtti. Tank Palet Fabrikası ile ilgili kararnameyi anımsatan Kemal Kılıçdaroğlu, fabrikanın Avrupa'nın en büyük tank entegre tesisi olduğunu, değerinin ise 20 milyar dolar olduğunu, fabrikada üretilen ürünlerden ve tesisin özelliklerine kadar ayrıntılara değinerek, Fırtına obüslerinin de burada üretildiğini anlattı.

Kılıçdaroğlu, 9 Kasım 2018'de BMC firmasına tank yapmalarının söylendiğini belirterek, yapılan anlaşmaya göre Mayıs 2020'de BMC'nin ilk tankı Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim etmesi gerektiğini kaydetti.

BMC firmasına üretim için Sakarya'nın Karasu ilçesinde 2 bin 220 dönümlük arazinin münferit yatırım olarak tahsis edildiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Tank Palet Fabrikası'nın arazisinden daha büyük bir arazinin BMC'ye verildiğini öne sürdü.

Kılıçdaroğlu, daha sonra büyük teşvik ve desteklerin bu firmaya verildiğini iddia etti.

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ASFAT A.Ş.'nin meydana geldiğini aktaran Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle ASFAT'ın özelleştirme kapsamına alınmasının istendiğini vurguladı.

Bunun üzerine kendilerinin kıyameti kopardıklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Kıyameti koparınca 'Bu özelleştirme değil' dediler. Senin kararnamen var. Senin imzan var. Resmi Gazete'de yayımlanıyor. 9 soru sorduk. Dedik ki 'Bu fabrikayı buna veriyorsun da ihaleyi ne zaman yaptın? Değer tespitini ne zaman yaptın? Bunları bilmiyoruz. Hangi gazetede ilan ettin, kaç firma katıldı. Bunları bilelim. Hala tık yok. Kendisine ülkücü diyen bütün kardeşlerime, vicdan sahibi bütün AK Parti'li kardeşlerime sesleniyorum, bana dünyada kendi silah fabrikasını, ordusunun silah fabrikasını, başka bir orduya peşkeş çeken ikinci bir devlet gösterin. Bana milliyetçilik dersi vermek isteyenlere de kapak olsun. Milliyetçilik budur, kendi vatanına, ordusuna, vatanına, bilgisine, onuruna sahip çıkmaktır" diye konuştu.


"Dünyada sınırlı sayıda var"

Özelleştirme Kanunu'nun ikinci maddesine işaret eden Kılıçdaroğlu, milli güvenlik ve kamu yararının gerektirdiği durumlarda özelleştirme yapılamayacağını savundu. Tank Palet Fabrikası'nın Türkiye'de tek olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Dünyada sınırlı sayıda var, Türkiye'de tek bir kurum, tek bir fabrika var, tank palet üretiyor, milli güvenlik için çok önemli ama siz kalkıp bunu özelleştiriyorsunuz" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, özelleştirmenin tekelleşmeye yol açmaması gerektiğini belirtti.

Özelleştirme işlemlerinin değer saptaması da dahil olmak üzere, tüm sürecin aleniyet içerisinde yürütülmesinin esas olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, "1105 sayılı kararname çıkardılar, gizli. İyi ki bu memlekette Cumhuriyet Halk Partisi var. O gizli kararnameyi bulduk ve meydana koyduk. Şimdi ben yine ülkücü kardeşlerime sesleniyorum, yine vicdan sahibi bütün AK Parti'li kardeşlerime sesleniyorum. Katar ordusuna bu fabrikayı tahsis ederken niye aleniyete uymadınız, niye milletten gizliyorsunuz, hangi gerekçeyle gizliyorsunuz, kim size gizleyin dedi? Sırf ben konuşmayayım, ben bilgi sahibi olmayayım diye gizli kararname çıkardılar. Ben yeri geldiğinde uçan kuşun kanadından da haber alırım." diye konuştu.

Ülkesini, bayrağını, vatanını, güvenlik güçlerini sevdiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Düne kadar 'beka beka' diyorlardı. Devasa fabrikayı götürüp Katar ordusuna teslim ettiler, nerede bu beka, nerede? Biz bunları gittiğimiz her yerde anlatacağız. İster fabrika, ister park, ister tarla ister sokak, her yerde anlatacağız bunları." dedi.

Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin kuruluşunda şehit kanlarının ve gazilerin olduğunu kaydetti.


"Dokunulmazlığımı kaldırmazsanız namertsiniz"


Özel tekel yaratıldığını iddia eden Kılıçdaroğlu, sürecin takipçisi olacağını ve tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunacağını söyledi.

Kemal Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle tamamladı:

"Bunu söylediğim için rahatsızlar ben biliyorum. Bunu söylediğim için beni susturmak istiyorlar biliyorum. Bunu söylediğim için tehdit ediyorlar, ben biliyorum. Bunu söylediğim için 'dokunulmazlığınızı kaldıracağız' diyorlar. Dokunulmazlığımı kaldırmazsanız namertsiniz. Her yerde bunu söyleyeceğim. Vatan sevgisi sıradan bir sevgi değildir. Vatan sevgisi eşittir hayattır. Biz yeri geldiğinde canımızı hayatımızı, vatanımız ve çocuklarımız için veririz. Vatan bir askeri fabrikanın, bir yabancı orduya peşkeş çekildiği bir alan değildir. Biz buna isyan ediyoruz. O nedenle konuşmamı engelleyecekler, istedikleri kadar engellesinler. Biz her yere, herkese ulaşmak ve anlatmak zorundayız."

"AKP yöneticileriyle bu kamp öncesinde tam üç defa görüştüm"


Öte yandan, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay da düzenlediği basın toplantısında, CHP'nin TBMM tatile girdiği hafta 4-5-6 Ekim tarihlerinde Abant'ta Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu olarak kamp yapacağını kamuoyuyla paylaştığını belirterek, AK Parti'nin de aynı tarihlerde Kızılcahamam'da kampta olacağını açıkladığını belirtti. 

Siyasetin hem müzakere hem de münakaşa olduğunu öğretemediklerini vurgulayan Altay, "AK Parti yöneticileriyle bu kamp öncesinde tam üç defa görüştüm. Tarihler çakıştığı için Sayın Genel Başkanların basına açık konuşmalarının örtüşmemesi noktasında bizim her türlü özveriye de hazır olduğumuzdan bahisle onların saatini alıp, kendi saatimizi de onların saatine göre uyarlayalım anlayışı içerisinde AK Parti Grup Başkanvekili ile temas ettim" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 10.45-12.00 saatlerinde kürsüde olacağını, kamptan sorumlu genel başkan yardımcısının da teyidiyle kendisine bildirildiğini aktaran Altay, şunları söyledi:

"Bir gün sonra ben tekrar bir daha teyit ettim. Bir değişiklik yok, Sayın Erdoğan 10.45-12.00 arasında konuşacak. En kötü 10.30'da başlar, erken başlasak bile söylendi. Bugün bizde ona göre Sayın Genel Başkanımızın basına açık konuşmasını saat 10.00'a aldık fakat üzülerek, ibretle gördük ki Sayın Genel Başkanımız kürsüye çıktıktan sanıyorum üç dakika sonra Sayın Erdoğan kürsüye çıktı. Bu bir korku işaretidir. Bu Türkiye'nin ikinci büyük partisinin Genel Başkanı'nın başta Türkiye ekonomisi olmak üzere Türkiye'nin içinde bulunduğu hali, Türkiye'nin içinde bulunduğu halden çıkış önerilerinin 82 milyon ile paylaşmanın, paylaşmasının endişesi ve paniğini yaşayan bir AK Parti ile ve bir Erdoğan ile karşı karşıyayız."