Yaklaşık beş aylık bir aranın ardından özgürlüğüne kavuşan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, ayağının tozuyla partisinin genel merkezinde kameraların karşısına geçti. Sözlerine, demir parmaklıklar ardında bıraktığı isimlere selam göndererek başlayan Özdağ, kendi tahliyesinin "buruk bir sevinç" olduğunu ifade etti. Türkiye'de bir "düşman ceza hukuku" uygulandığını savunan Özdağ, "Silivri Cezaevi'nde kalanlara ayrı ayrı selamlarımı yolluyorum. Ekrem İmamoğlu Bey'e, Buğra Bey'e, hiç içeride olmaması gerektiğini düşündüğüm Ayşe Barım Hanım'a selamlarımı iletiyorum. Düşman ceza hukuku çerçevesinde içeride tutulan herkese selamlarımı yolluyorum," dedi.
Gerçek sevincin, ancak ülkede tam anlamıyla bir hukuk devleti tesis edildiğinde ve bağımsız bir yargı sistemi oluşturulduğunda yaşanabileceğini vurgulayan Özdağ, bireysel sevinçlerin sorumluluk makamında oturan siyasetçiler için yeterli olmaması gerektiğinin altını çizdi. Basın özgürlüğüne de özel bir parantez açan Zafer Partisi lideri, "İnşallah Türkiye'de siyasetçiler basından korkarlar ama basın siyasetçilerden korkmaz," diyerek, demokrasinin temel direklerinden biri olan basının üzerindeki baskıya dikkat çekti ve ideal bir düzende gücün denetlenmesi gerektiğini belirtti.
Yeni anayasa masasına şartlı 'evet'
Son dönemde iktidar tarafından sıkça gündeme getirilen yeni anayasa tartışmalarına ilişkin kendisine yöneltilen soruyu yanıtlayan Ümit Özdağ, bu konuda net bir tavır ortaya koydu. Yeni bir anayasa yapma talebinin samimiyet testinin, öncelikle mevcut anayasaya gösterilecek saygıdan geçtiğini belirtti. İktidarın, yeni bir toplumsal sözleşme arayışına girmeden önce, yürürlükteki anayasanın amir hükümlerini, özellikle de yüksek mahkeme kararlarını eksiksiz bir şekilde uygulaması gerektiğini söyledi.
Bu konudaki eleştirilerini somutlaştıran Özdağ, "Yüksek tansiyonlu bir toplum olmaktan hızla çıkmamız gerekiyor. Bunu düşürmek de çok kolay. AYM (Anayasa Mahkemesi) kararlarını, AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) kararlarını uygulayın. Yeni anayasa çalışmalarına başlamadan önce mevcut anayasanın gereklerini yerine getirin ki yeni anayasa talebinin haklılığı ve meşruluğu olsun," ifadelerini kullandı. Bu sözler, özellikle Can Atalay kararında olduğu gibi uygulanmayan yüksek yargı kararları üzerinden süren siyasi ve hukuki krize doğrudan bir gönderme niteliği taşıyordu. Özdağ'a göre, anayasal kurumların kararlarını tanımayan bir siyasi iradenin, yeni ve daha demokratik bir anayasa yapma iddiası inandırıcılıktan uzaktı.
'Bir millete tek hukuk olur': adalet sistemine sert eleştiri
Konuşmasında Türkiye'deki adalet sistemine yönelik sert eleştirilerde bulunan Ümit Özdağ, hukukun herkese eşit uygulanmadığını, bir "çifte standart" yaratıldığını savundu. Hukukun, vatandaşların bir kısmını korurken, diğer bir kısmını cezalandırmak için bir araç olarak kullanıldığını iddia etti. "Sadece AYM ve AİHM kararlarının uygulanması bile düşman ceza hukuku uygulamasından vazgeçilmesi anlamına gelir," diyen Özdağ, mevcut durumu şu sözlerle özetledi: "Anayasa ve yasalar bizi korumuyor ama aynı yasalar vatandaşların bir bölümünü, iktidara yakın olan bölümünü koruyor. Bu adil ve doğru değil. Bir millete bir hukuk olur."
Bu ifadelerle, hukukun üstünlüğü ilkesinin zedelendiğini ve adaletin kişilere göre farklı işlediği bir düzenin toplumsal barışı tehdit ettiğini vurguladı. Özdağ, adil bir toplumun temelinin, istisnasız herkese eşit şekilde uygulanan tek bir hukuk sistemi olduğunu belirtti. Bu eleştirisi, sadece kendi tutukluluk sürecine değil, ülkede son yıllarda yaşanan ve kamuoyu vicdanında tartışma yaratan birçok davaya da bir gönderme olarak yorumlandı.