SAĞLIK

Organ bağışına güven kalmadı

Türkiye’de on binlerce hasta organ beklerken, bağış oranları yıllardır neredeyse yerinde saydı. Vatandaşın tereddüdü artık ‘dini çekinceler’ değil, devletin sağlık sistemine duyulan ‘güven kaybı’.

Abone Ol

3–9 Kasım Organ Bağışı Haftası. Türkiye’de 32 bin 500’e yakın hasta organ bekliyor. Ancak bağış oranları neredeyse yerinde sayıyor. Sorun artık çoğunlukla dini hassasiyetlerde değil, doğrudan “sisteme güven” meselesinde. Vatandaşların büyük kısmı, organ bağışının gerçekten “ihtiyacı olana mı” yoksa “parası olana mı” gittiğinden emin olamıyor. Hastanelerdeki öncelik sıralamaları, özel ve kamu hastaneleri arasındaki farklar, e-Devlet kayıtlarının şeffaflığına dair kuşkular… Tüm bunlar, Türkiye’nin bağış sisteminin önündeki en büyük duvarı oluşturuyor.

“Bağışlasam bile gerçekten ihtiyacı olana gideceğinden emin değilim.”

Organ nakli sürecinde öncelik sırasının hangi kriterlerle belirlendiği, toplumda en çok tartışılan sorulardan biri olmaya devam ediyor. “Zenginler mi önce nakil oluyor?”, “Bağışlar kamu sisteminde mi kalıyor, yoksa özel hastanelere mi yönlendiriliyor?” gibi sorular her yeni nakil haberinde yeniden gündeme geldi.

Sağlık Bakanlığı’na göre dağıtım Ulusal Koordinasyon Merkezi’nin puanlama sistemine göre yapılıyor. Ancak vatandaşlar bu sistemin şeffaf işlemediğini, “kim neden öncelikli” sorusunun kamuya açık yanıtlanmamasından endişeli.

Dijital sistem yeni kaygılar yarattı

Türkiye’de 32 bin 500’e yakın hasta organ bekliyor. Sağlık Bakanlığı’nın e-Devlet ve e-Nabız üzerinden başlattığı dijital organ bağışı sistemi, bürokratik kolaylık sunsa da, yeni endişeleri beraberinde getirdi. Artık bir tıkla bağış yapılabiliyor; ancak vatandaş “bir tıkla güven” duygusunu bulamıyor.
Sosyal medyada yapılan paylaşımlarda “Gerçekten sisteme işlendi mi?”, “Bilgilerim kötü niyetli kişilerin eline geçer mi?” soruları çokça paylaşıldı. Bağış yapmaktan çok, sistemin bağışçıyı koruyup koruyamayacağı tartışılıyor.

İzmirlilere sorduk: “Organlarınızı bağışlar mısınız?”

Organ bağışına dair güven sorununu anlamak için mikrofonumuzu İzmir sokaklarına uzattık.
Vatandaşlara, “Organlarınızı bağışlar mısınız?” diye sorduk. Yanıtlar farklıydı ama hepsinin ortak noktası aynıydı: Güven eksikliği.

Nigar Süzel tereddütlerini şöyle anlattı:


“Gerçekten ihtiyacı olan kişiye verileceğini bilsem, organlarımı bağışlamayı düşünürüm. Ama inanmıyorum, çünkü güven yok. İçimde hep şu korku var: ‘Ya benden alınıp başkasına parayla satılırsa?’ Bunu kimse açıklayamıyor, kimse güvence veremiyor.
Ben bir vatandaş olarak hayat kurtarmak isterim elbette. Ama içim rahat etmeden, o organın gerçekten ihtiyacı olan birine gideceğinden emin olmadan bunu yapmam.”

“Kızılay çadır sattıysa, ben neden güveneyim?”

Başka bir vatandaş, kurumsal güvenin yok oluşuna dikkat çekti:

“Organlarımı internet üzerinden ya da Kızılay üzerinden asla bağışlamam. Kızılay deprem bölgesinde çadırları satmış bir kurum. Bizim bağışlarımızla ayakta duran bir kurum, çadırları satıyor. Ben böyle bir kuruma nasıl güveneyim?
Bu zihniyetin hâkim olduğu bir yerde, ben organlarımı nasıl teslim ederim? Eğer bir kurum güven vermiyorsa, adı ne olursa olsun, o bağış da kutsal olamaz.”

Cansu Hanım, dijital sistemin kolaylığından ziyade, belirsizliğine dikkat çekerek “E-Devlet üzerinden olması da güvenimi tam sağlamıyor. Çok basitmiş gibi görünüyor ama bu kadar hassas bir konuda daha fazla denetim olmalı.
Şu an düşündüğüme göre, henüz organlarımı bağışlamadığıma göre demek ki çok da güvenmemişim.” Diye konuştu.

“Pandemiden sonra hiçbir hastaneye güvenim kalmadı”

Almira Yemen ise şöyle konuştu “Benim güvenim tamamen devlete karşı azaldı. Babam korona döneminde hastaneye kaldırıldı. Başta ‘korona’ dediler, sonra ‘teşhis koyamıyoruz’ dediler. Sürekli kan alıyorlardı, bize ‘kan lazım, ancak bu şekilde hayatta tutabiliriz’ dediler.
Bu bana hiçbir zaman normal gelmedi. Artık ne devlet hastanelerine ne de özel hastanelere güveniyorum. O yüzden organ bağışı yapmam.”

Selahattin Süzel, yıllardır organ bağışı kampanyalarını takip ettiğini söyleyerek güven eksikliğine dikkat çekti.
“Bizim ülkemizde organ bağışının ilerlememesinin tek nedeni güvensizlik. Hastaneye girdiğinizde doktora, sisteme, imkânlara güvenmek zorundasınız. Bunlar sağlanmayınca insanlar uzaklaşıyor.
Bir insanı yaşatmak kadar değerli bir şey yok. Ama bu güvensizlik, insanların kalbini de vicdanını da kilitliyor.”