Uluslararası güvenlik politikalarının nabzını tutan, dünyanın en saygın düşünce kuruluşlarından Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü (SIPRI), küresel güvenlik durumuna ilişkin yıllık değerlendirme raporunu kamuoyuyla paylaştı. 2025 Yıllığı'nın bulguları, insanlığın on yıllardır süren nükleer silahsızlanma umutlarının sona erdiğini ve yerini çok daha tehlikeli, çok daha öngörülemez yeni bir silahlanma yarışına bıraktığını acı bir şekilde gözler önüne seriyor. Rapor, Ukrayna'dan Gazze'ye uzanan jeopolitik gerilimlerin ve büyük güçler arasındaki artan güvensizliğin gölgesinde, nükleer silaha sahip dokuz ülkenin tamamının (ABD, Rusya, Birleşik Krallık, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve İsrail) cephaneliklerini hem niceliksel hem de niteliksel olarak geliştirmek için milyarlarca dolarlık modernizasyon programlarını hızlandırdığını belgeliyor. Silah kontrol rejimlerinin sistematik olarak zayıflatıldığı bu yeni dönem, gezegeni nükleer bir felaketin hiç olmadığı kadar yakınına getiriyor.
Dünya nükleer cephanelikleri genişliyor ve modernize ediliyor
SIPRI'nin raporuna göre, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana devam eden, dünyadaki toplam nükleer silah sayısındaki kademeli azalma eğilimi, artık tersine dönmüş durumda. Ocak 2025 itibarıyla, dünya genelindeki toplam nükleer savaş başlığı envanterinin tahmini olarak 12.121 olduğu belirtiliyor. Bu başlıkların yaklaşık 9.585'i, potansiyel kullanım için askeri stoklarda hazır bekletiliyor; bu da geçen yıla göre 9 savaş başlığı daha fazla anlamına geliyor. Rakam küçük gibi görünse de, bu durum bir trendin sonunu ve yeni bir trendin başlangıcını simgeliyor.
Daha da endişe verici olan ise, "konuşlandırılmış", yani füzeler ve uçaklarla fırlatılmaya hazır halde bekletilen savaş başlıklarının sayısıdır. Rapora göre, bu savaş başlıklarının sayısı 3.904'e ulaşmış durumda ve bu rakam, bir önceki yıla göre 60 adetlik bir artışa işaret ediyor. Bunların içinden yaklaşık 2.100 savaş başlığı ise, balistik füzeler üzerinde "yüksek operasyonel alarm" durumunda tutuluyor; bu, saniyeler içinde ateşlenebilecekleri anlamına geliyor. Rapor, bu en tehlikeli kategorideki savaş başlıklarının neredeyse tamamının Rusya veya ABD'ye ait olduğunu vurguluyor. Ancak ilk kez, Çin'in de barış zamanında bazı savaş başlıklarını operasyonel alarm durumuna geçirdiğine dair kanıtlar olduğu belirtiliyor.
Süper güçlerin yarışı: ABD ve Rusya'nın stratejik hamleleri
Dünyadaki toplam nükleer silahların yaklaşık yüzde 90'ına sahip olan ABD ve Rusya, bu yeni silahlanma yarışının da ana aktörleri konumunda bulunuyor. Her iki devlet de, kendi gerekçeleriyle, nükleer kuvvetlerini tepeden tırnağa modernize etmek için kapsamlı programlar uyguluyor. Rapor, 2024 yılında her iki ülkenin de kullanılabilir savaş başlığı stoklarının nispeten sabit kaldığını belirtse de, bu durumun aldatıcı olabileceği uyarısında bulunuyor. Zira, emekliye ayrılmış savaş başlıklarının sökülme hızının yavaşlaması ve yeni silahların konuşlandırılmasının hızlanması, yakın gelecekte toplam stoklarda bir artış yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.
Bu tehlikeli gidişatın en kritik dönüm noktası ise, iki süper güç arasındaki son büyük silah kontrolü anlaşması olan New START'ın (Stratejik Saldırı Silahlarının Azaltılması Anlaşması) Şubat 2026'da sona erecek olmasıdır. Anlaşmanın yenilenmesi veya yerine yeni bir anlaşma yapılması yönünde hiçbir müzakere işareti bulunmazken, bu durumun her iki ülkenin de stratejik füzelerine daha fazla savaş başlığı yerleştirmesinin önünü açacağı belirtiliyor. ABD, bir yandan finansman zorluklarıyla boğuşsa da nükleer modernizasyon programını ilerletirken, Rusya da Ukrayna savaşının yarattığı baskıya rağmen modernizasyon çabalarını sürdürüyor.
Yükselen ejderha: Çin'in nükleer cephaneliği hızla büyüyor
Yeni silahlanma yarışının en dikkat çekici ve belki de en endişe verici dinamiğini, Çin'in nükleer kapasitesindeki hızlı artış oluşturuyor. SIPRI, Çin'in nükleer cephaneliğinin diğer tüm ülkelerden daha hızlı büyüdüğünü tahmin ediyor. Rapora göre, Çin'in nükleer cephaneliği, Ocak 2023'te 410 savaş başlığından, Ocak 2025'te 500'e yükseldi ve bu büyümenin devam etmesi bekleniyor.
Çin'in bu nükleer hamlesinin en somut göstergesi ise, ülkenin kuzey ve doğu bölgelerinde inşa ettiği devasa füze silolarıdır. On yılın sonunda, Çin'in, Rusya ve ABD kadar çok sayıda kıtalararası balistik füzeye (ICBM) sahip olabileceği öngörülüyor. Pekin yönetimi, nükleer cephaneliğinin boyutunu hiçbir zaman resmi olarak açıklamasa da, son yıllarda bu alanda önemli yatırımlar yaptığı biliniyor. Bu durum, Asya-Pasifik bölgesindeki güç dengelerini temelden sarsma ve ABD ile olan stratejik rekabeti yeni bir boyuta taşıma potansiyeli taşıyor.
Zayıflayan anlaşmalar ve artan gerilim: Silah kontrolü neden çöküyor?
SIPRI raporu, mevcut krizin temel nedenlerinden birinin, on yıllardır küresel güvenliğin temel direklerinden biri olan silah kontrolü ve silahsızlanma diplomasisinin sistematik olarak aşındırılması olduğunu belirtiyor. Ukrayna'daki savaş ve Gazze'deki gerilim gibi büyük jeopolitik çatışmalar, devletler arasındaki diplomatik ilişkileri daha da zayıflattı ve güvensizliği artırdı.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ardından, ABD ile olan nükleer diyalogu askıya alması ve New START anlaşmasından çekildiğini duyurması, bu çöküşün en somut örneklerinden biri. Aynı şekilde, İran ile Batılı güçler arasında yapılan nükleer anlaşmanın (JCPOA) geleceğinin belirsizliğini koruması ve Tahran'ın nükleer faaliyetlerini hızlandırması, bölgedeki gerilimi daha da tırmandırıyor. SIPRI Direktörü Dan Smith, durumu, "Soğuk Savaş'tan bu yana uluslararası barış ve güvenliğin bu kadar önemli bir rol oynadığı bir dönemde yaşamıyoruz. İnsanlık olarak kendimizi en tehlikeli dönemlerden birinde buluyoruz" sözleriyle özetliyor.
Diğer nükleer aktörler sahneye çıkıyor
Yeni silahlanma yarışı sadece bu üç büyük güçle sınırlı değil. Rapor, diğer nükleer silaha sahip ülkelerin de kendi cephaneliklerini geliştirme veya konuşlandırma çabası içinde olduğunu ortaya koyuyor.
-
Birleşik Krallık: 2021'de ilan ettiği, savaş başlığı stok tavanını yükseltme kararını sürdürüyor.
-
Fransa: Üçüncü nesil nükleer enerjili balistik füze denizaltısı (SSBN) ve havadan fırlatılan yeni bir seyir füzesi geliştirme programlarına devam ediyor.
-
Hindistan ve Pakistan: Yeni nükleer dağıtım sistemleri geliştirmeye devam ederken, Hindistan'ın daha uzun menzilli, Çin'in büyük bir bölümünü vurabilecek silahlara odaklandığı görülüyor.
-
Kuzey Kore: Yaklaşık 50 savaş başlığına sahip olduğu ve tüm nükleer programı için yeterli fisil materyali ürettiği tahmin ediliyor. Bu rakamın 90 savaş başlığına kadar çıkabileceği düşünülüyor.
-
İsrail: Nükleer cephaneliğini resmi olarak kabul etmese de, plütonyum üretim reaktörünü modernize ettiği düşünülüyor.
Bu tablo, nükleer silahların caydırıcılık rolünün yeniden önem kazandığı ve devletlerin ulusal güvenliklerini sağlamak için nükleer cephaneliklerine daha fazla güvendiği tehlikeli bir çağa girildiğini gösteriyor. SIPRI'nin raporu, sadece bir durum tespiti değil, aynı zamanda dünya liderlerine, bu tehlikeli gidişatı tersine çevirmek için diplomatik kanalları yeniden açmaları ve silah kontrolü rejimini yeniden inşa etmeleri yönünde yapılmış acil bir çağrı niteliği taşıyor.