Haber / Çağla GENİŞ

Trans kadınlar, barınma, eğitim ve sağlık hizmetlerinde olduğu gibi iş piyasasında da en büyük ayrımcılığa maruz kalan gruplardan biri. İş arama süreçleri toplumun diğer gruplarına göre daha zor olan trans kadınlar, eğer cinsiyet geçiş süreci içerisindeyse yaşadıkları ayrımcılık katlanarak artıyor. Trans kadınlar, yeterli eğitim ve donanıma sahip olsalar bile geçimlerini sağlayabilmek için zorunlu seks işçiliğine yönelebiliyorlar. İzmir’de yaşayan ve halk bilimi mezunu olan trans kadın Feleknas Atiye Salem, “Ben dahil birçok arkadaşım iş görüşmesine gittiğimizde sürekli ret cevabı alıyoruz. Dolayısıyla seks işçiliğine itiliyoruz” diyor. İstanbul’da yaşayan trans aktivist Hayat Çelik ise, “Bir önlisans ve bir lisans olmak üzere iki diplomam, kurumsal iş hayatında 6 yıllık deneyimim olduğu halde 2017 yılından beri işsizim. Başvurduğum işverenlerden bugüne kadar sadece bir kadın derneği beni mülakata çağırdı. Onun dışında mülakata bile çağrılmadım. Anne-baba-eş desteği olmasaydı belki şu anda hayatta kalmak için ya seks işçiliği yapıyor olurdum ya da intihar etmiş olurdum” sözleriyle trans kadınların iş arama sürecinde yaşadığı ayrımcılıklara vurgu yapıyor.

SÜREKLİ RET CEVABI

Feleknas Atiye Salem, İzmir’de yaşayan trans bir kadın. Halk bilimi mezunu ve 2012 yılından beri LGBTİ+ aktivizminin içinde. Trans kadınların iş, barınma, eğitim konusunda çok zorluk yaşadığına anlatan Feleknas Atiye Salem, birçoğunun seks işçiliği yapmak zorunda kaldığını belirtiyor: “Translar her alanda istihdam edilmelidir. Bu en temel insani hakkımız. Fakat ben dahil birçok arkadaşım iş görüşmesine gittiğimizde sürekli ret cevabı alıyoruz. Dolayısıyla seks işçiliğine itiliyoruz. Türkiye’de yaşıyoruz... Her ne kadar farkındalık eğitimleri de düzenlense bir faydası olacağını düşünmüyorum.”

Öldürülmeye kadar varan süreçte transların çok çeşitli ayrımcılıklara maruz kaldığını aktaran Feleknas Atiye Salem, yolda yürürken bile sözlü sataşmalara maruz kalmanın, karşılaştıkları sorunların en hafifi olduğunu kaydediyor: “Translar elbette tüm dünyada yaşam hakkına sahip. Ama gerek heteronormatif toplum baskısı gerek siyasi iktidarın zihniyeti, bu hakkımızı elimizden almaya çalışıyor. Translar ve LGBTİ+’lar olarak haklarımız için mücadeleyi sürdüreceğiz. Hem kendim hem de arkadaşlarım adına elbette çok korkuyorum. Sırf transım diye sokağa çıkarken korku yaşıyorum. Nefret saldırısına ne zaman maruz kalacağımı düşünmekten mental sağlığım tükenmiş durumda. Dışarı çıkarken yanımda mutlaka özsavunma için küçük gereçler bulunduruyorum. Bunun en etkili örneklerini vermek her ne kadar canımı yaksa da eski arka komşum ‘Hande Buse Şeker’, bir polis memuru tarafından katledildi. Mira Güneş evinde katledildi ve cenazesi kanepenin altına saklandı katilleri tarafından. Yani nefretin ölçüsünü bu örneklerden ölçebilirsiniz.”

2017 YILINDAN BERİ İŞSİZİM

İstanbul’da yaşayan trans hakları savunucusu Hayat Çelik de, 42 yaşında. Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Sinema ve TV Bölümü’nden mezun olan Çelik, 5 yıldır işsiz... Annesi, babası ve eşinin desteğiyle hayatını sürdüren Çelik, Youtube hesabı üzerinden transların sürecine ilişkin medya içerikleri oluşturuyor. Trans bireylerin zorunlu seks işçiliğinden başka işlerde çalışabilmesi için imkan sağlanmadığını söyleyen Çelik, “Ben 2017 yılından beri işsizim ve anne-baba-eş desteği olmasaydı belki şu anda hayatta kalmak için ya seks işçiliği yapıyor olurdum ya da intihar etmiş olurdum. İstihdam alanı da, hayatın diğer bütün alanları gibi cis-heteropatriyarkanın egemenliği altında dizayn edilmiş. Bu egemen normun dışındaki varoluşlar hem işe girişte hem de çalışma hayatında ayrımcılığa maruz kalıyor. İstihdam hayatındaki pozisyonunuzu belirlemede almış olduğunuz eğitim çok önemli bir yere sahip ancak translar eğitim hayatında da yok sayıldığı veya zorbalığa maruz kaldığı için pek çoğunun eğitimi yarıda kalıyor ya da uzaktan eğitime mecbur kalıyor. Tüm bu zorluklara rağmen bir devlet üniversitesinden mezun olan translar ise diplomalarındaki atanmış isimlerini güncellemede sorun yaşadıkları için diplomanın ibrazının zorunlu olduğu belli başlı meslekleri icra etmeleri mümkün olmuyor. Örneğin; diş hekimliği okumuş bir trans kadın arkadaşımız diplomadaki ismini değiştiremediği için eğitimini aldığı mesleği icra edemedi” diyor. İşe alım esnasında askerlik muafiyetinin de sorun yaratabildiğini kaydeden Çelik, “Çünkü işveren nedenini sorduğunda yalan söylemek istemeyen bir transın işe alımı iptal edilebiliyor” sözleriyle sebebini açıklıyor.

KOLAY SEÇENEK DEĞİL

Trans kadınların seks işçiliğinden dahi dışlandığına dikkat çeken Çelik, iş hayatında cinsiyet süreçlerini gerçekleştirmedeki zorlukları ise şöyle tanımlıyor: “Seks işçiliği neticede vasıfsız bir iş ve özellikle uzun yıllar eğitim görmüş; zamanlarını, emeklerini ve ekonomilerini aldıkları eğitime adamış translar, istihdam hayatında kendilerini var edemedikleri zaman seks işçiliği de onlar için hiç kolay bir seçenek olmuyor. Zaten seks işçiliğinden bile dışlanıyor translar çünkü yasal kadın kimliği olmayan bir trans kadın, genelevde çalışamıyor. Bu da trans seks işçilerini kayıt dışı, güvencesiz alanlarda çalışmaya itiyor. Ayrıca iş hayatında yer alan translar cinsiyet süreçlerini gerçekleştirmekte ciddi zorluklar yaşıyorlar. Çalışan olarak işverene ve iş arkadaşlarına açılmanın riskleri her zaman için translar için büyük kaygı yaratıyor. Kurumsal iş hayatının stresine, bir de varoluşsal sorunlar eklemlenince, iş hayatında tutunmak ve kariyer yapmak çok daha güç oluyor çünkü özellikle translar için istihdamda çok kaygan bir zemin var. İstihdam hayatında cis kadınların doğum süreçleri iş kanununda açıkça düzenlenmiştir. Benzer şekilde transların tıbbi süreçlerinin de iş kanununda düzenlenmesi gerekiyor. İş kanununda açıkça düzenlenmiş bir hak olmayınca, translar açısından bir işyerinde açılmak, sonra da tıbbi yasal süreçleri yürütmek çok zor oluyor.”

'Mülakata bile çağrılmadım'

Trans kadınların iş arama sürecinde yaşadığı ayrımcılıklara dair kendi deneyimlerinden örnekler veren Çelik, “Bir önlisans ve bir lisans olmak üzere iki diplomam, kurumsal iş hayatında 6 yıllık deneyimim olduğu halde 2017 yılından beri işsizim. Başvurduğum işverenlerden bugüne kadar sadece bir kadın derneği beni mülakata çağırdı. Onun dışında mülakata bile çağrılmadım. Maalesef bunun gerisinde ayrımcılık gibi bir neden varsa bile bunu karşı taraf dillendirmediği sürece benim ispat etme imkanım olmuyor. Açık kimlikli bir trans kadın olarak başvuruyorum ben. Çünkü Youtube kanalım üzerinden herkese açığım sonuçta. Bir diğer önemli sorun da yaş ayrımcılığı. 40 yaş üstü eleman aramıyor kimse. Sanki 40 yaşında insanlar emekli oluyor ve çalışmaya ihtiyaçları yokmuş gibi... Atanmış kimliğimde yaşadığım yıllarda da Basın İlan Kurumu’na KPSS ile başvurmuştum. Yazılı sınavlarını geçmiş ve mülakata çağrılmıştım. Mülakattaki soruları doğru cevaplamama rağmen, takım elbise giyinmediğim için sorun olmuştu. ‘Neden böyle geldin?’ diye sorduklarında söylemek zorunda kalmıştım ve elbette işe almadılar. Aynı şekilde 2011 yılında Medya Takip Merkezi’ne başvurduğum bir işte de ayrımcılık yaşadım. Beni işe kabul etmiş ve ‘Pazartesi evraklarını teslim et gel başla’ demişlerdi. Ama askerlikten neden muaf olduğumu açıklayınca insan kaynakları sorumlusu beni arayıp apaçık bir şekilde telefonda ‘Cinsel durumunuzdan dolayı işe alımınızı iptal ediyoruz’ demişti. Gerekçeleri de çalışanlar arasında sorun olurmuş! Ayrımcılığa bahane çok! Hatta o zamanlar yeni kurulan İstanbul İl İnsan Hakları Başkanlığı bile yaşadığım ayrımcılığı resmi bir şekilde kabul etmiş ve Türkiye tarihine geçecek bir karara imza atmışlardı. Ama sonrasında mahkeme süreçleri ve AKP iktidarının değişen siyasi konjonktürü ile birlikte geri adımlar atıldı” diyor.

*Trans aktivist Hayat Çelik’in transların sürecine ilişkin oluşturduğu medya içeriklerine https://www.youtube.com/c/Hayat%C3%87elik adresinden ulaşabilirsiniz.

Bu yayın Hollanda Büyükelçiliği İnsan Hakları hibe programı desteğiyle yürütülen ‘Kadın ve LGBTİ+ Odaklı Şiddete Karşı İletişim Projesi-NAR Projesi’ kapsamında hazırlanmıştır. Bu yayının içeriğinden yalnızca 9 Eylül Gazetesi sorumlu olup herhangi bir şekilde Hollanda Büyükelçiliği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.