Haber / Buket KUTLU

Takma adı Cemrella ile haberimize konuk olan eşcinsel birey, cinsel yöneliminden dolayı yaşadıklarını anlattı. Cemrella, kendisine en önemli desteğin annesinden geldiğini belirterek, “Annem bana ‘sen  benim evladımsın, varoluşundan dolayı seni yargılamam, yanındayım’ dedi. Gerçekten de kendimi tanımamda bu konuda araştırmalar yapmamda en büyük destekçim oldu” dedi.  Cemrella, uluslararası bir firmada yöneticilik yapıyor. Kendisi ile cinsel yönelimi üzerinden verdiği mücadelede ve aktivist olarak yer aldığı LGBTİ+ bireylerin hak ve eşitlik mücadelesinde yaşadıklarını konuştuk.

Bildiğimiz kadarıyla, Türkiye’de ve yurtdışında eğitimler aldınız, profesyonel iş hayatına da burada devam ediyorsunuz. Öncelikle sizi yakından tanımak isteyen okurlarımız için yetişkinliğe uzanan süreçte, nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

Mutlu bir çocukluktu diyebilirim. Gerçi ben üzerime aldığım sorumluluklar nedeniyle çabuk büyümek zorunda kalan bir çocuktum ama yine de gerek yaşadığımız çevre,  gerek arkadaşlarım açısından memnundum hayatımdan. O zamanlar önyargıların bu kadar ayyuka çıkmadığı güzel zamanlardı. Büyüdükçe, önce evde babamdan gelen ‘Erkek ol, kız gibi davranma’ uyarıları, daha sonra eğitim hayatımda okulda 'Kız Cemrella' gibi bana takılan adlarla karşılaştım.

Bu söylemler karşısında ne hissettiniz? Üzüldüğünüz veya kızdığınız oldu mu?

Açıkça söylemek gerekirse ben her zaman kendine güvenen bir insandım, çocukken de böyle hissediyordum o yüzden bu söylemleri çok fazla dert etmedim diyebilirim. Zaten o dönemlerde ailemin maddi manevi birçok sıkıntısı da vardı, ben kendimi hem derslerime hem de bu problemlerin çözümü için neler yapabilirim fikrine odaklamıştım. 2 tane kardeşim vardı, onları da düşünerek okurken çalışıyordum.

Anneniz, babanız ne iş yapıyordu o dönem?

Annem ev hanımı babam ise farklı farklı işlerle uğraşan biriydi. Ailemizde maddi sıkıntılar hep vardı. Bunlar genelde babamdan kaynaklanıyordu. Daha sonra annem ve babam ayrıldı, annem ve kardeşlerim ile beraber yaşamaya başladım. Biz annem ile çalışarak kardeşlerime baktık. El ele verip birbirimize destek olmamız o zamanlardan başladı ve bir anne-oğul ilişkisinden çok iki kız kardeş ilişkisi gibi birbirimizden güç aldık.

Bir taraftan anne ve babanın ayrılması, kendi eğitim hayatın bir taraftan da maddi zorluklar ve sizin üzerinize düşen görevler derken, kendinizi tanıma aşamanız nasıl oldu? Ailenize nasıl açıldınız?

Çocukken çok saf ve temiz bir dünyada yaşıyorsunuz. O zaman herkesi kendiniz gibi zannettiğiniz için ‘kızlar bebekle, erkekler arabalarla oynar’ gibi cinsiyetçi yaklaşımlar aslında büyüklerin dünyasında. Sizin dünyanızda böyle bir şey yok. Herkesi kendiniz gibi zannediyorsunuz. Ben bir kız arkadaşımla, evcilik oynarken, bebeği karnıma koyardım, yemek yapar, bulaşık yıkardım. Bunlar bir oyunun parçasıydı benim için başka bir anlamı yoktu. Tabii daha sonraları büyüdükçe etrafımda yaşıtlarım 'Kız Cemrella' gibi tanımlamalar yapıyordu hakkımda. Babam yanımızda olduğu dönemlerde de 'Erkek gibi davransana, erkek ol biraz' gibi söylemlerde bulunuyordu. Daha sonraları rahmetli anneciğim beni konuyla ilgili destekledi. Yani ben ona açılmadan o beni uyandırdı. Bu konuda çok şanslıyım diyebilirim. "Cemrella, sen benim evladımsın. Varoluşundan dolayı seni yargılamam, yanındayım. Bence sen de kendini tanısan, bu konuda araştırmalar yapsan iyi olur" dedi.

Bu destek size iyi geldi mi? Bu süreçte kendinizi tanımak için neler yaptınız?

Gelmez mi.. Annem sayesinde yabancıların 'Closet' dedikleri, dolap içinde yaşama, yani kendini gizleme olayından vazgeçtim. Yani bizler için dışarısı hep korkuludur, neyle karşılaşacağını bilemezsin, dışarıda kötülükler vardır. Ben annemin desteğiyle 'dışarıdaki öcü'den korkmamayı', sert kabuğumu kırıp kendimi tanımayı başardım. Daha sonraları yüksek lisans için burs kazanarak yurtdışında eğitim aldım, birkaç yıl yaşadım. Oralarda da insanların nasıl yaşadığını, özgürlüklerini gördüm. Ufkum gerçek anlamda genişledi. Ancak annemden aldığım destek ailemden biri olması sebebiyle benim için çok daha önemliydi.

HAKLARIMIZ ELİMİZDEN ALINIYOR

Aile içinde kabul gördünüz, ama dışarıdaki hayatta zorluklarla karşılaştınız mı? Özel hayatınızda kabul gördünüz mü veya ayrımcılık, şiddet gibi durumlara maruz kaldınız mı?

Evet ailem adına kendimi şanslı hissediyorum. Birçok arkadaşımız ailesinden dışlanabiliyor veya şiddete maruz kalabiliyor. Dışarıdaki hayatta da elbette birçok zorluk bizleri bekliyor. En temel ihtiyaçlarımız yaşamak, barınmak ve çalışmak için türlü şiddete maruz kalıyoruz. Sadece kişisel olarak ben değil tüm LGBTİ+ bireyler bu şekilde. Sosyal medya ve internet medyasında her geçen gün bir ölüm haberi alıyoruz. Yaşam hakkımız elimizden alınıyor. Buna ek olarak barınmak için yalan söylüyoruz. Çünkü doğruyu söyleyip açık olsak ev tutamayacağız. Örneğin; biz de partnerimle 'kuzeniz, ikimiz geçici bir süre beraber yaşayacağız, sonra kuzenim Amerika'ya gidecek' yalanını söyledik.

Kişisel olarak karşılaştığınız zorlukların yanı sıra partneriniz ile birlikte de zorluklar yaşıyor musunuz?

Tabii. Ev tutmaktan birlikte yaşamı sürdürmeye kadar dışarıdaki dünya ile mücadele halinde olduğumuz birçok alan oluyor. Geleceğe dair hayal kurarken bile yaşadığımız ülke gereği gerçekleştiremeyeceğimiz konular oluyor. Örneğin biz bir çocuk sahibi olmayı istiyoruz. En çok istediğimiz hayalini kurduğumuz konu bu. Ama bunu maalesef Türkiye’de gerçekleştiremeyiz. Bu nedenle biz de yurtdışında bu hayalimizi gerçekleştirmek istiyoruz. Benzer şekilde çalışma hayatında da açık bir şekilde varolamıyoruz. Kimliğimizi saklamak zorunda kalıyoruz. O alanda da ciddi sıkıntılarımız var.

Mobbing veya ayrımcılık gibi olaylarla karşılaştınız mı?

Karşılaştım. Ben bugüne değin ulusal ve uluslararası kökenli birkaç şirkette çalıştım. Ama her iki gruba mensup şirkette de bu vardı. Örneğin çalıştığım bir uluslararası şirkette birkaç yakın bildiğim arkadaşıma eşcinsel olduğumu açıkladığımda daha sonra bu konunun şirket içinde dedikoduya dönüştüğünü gördüm. Ben de hem özel yaşantımın dedikodu malzemesi olmaması hem de iş süreçlerinde sıkıntı yaşamamak için paylaşmamaya karar verdim. Çünkü bu durum özellikle benim gibi yönetici pozisyonundaki iş insanları için negatif ayrımcılığa sebep oluyor.

Vurguladığınız yaşama, barınma, çalışma hak ve özgürlüklerinin yanı sıra LGBTİ+ bireyler için bir başka önemli nokta da askerlik. Özellikle iş yaşamı için gündeme gelen bir unsur. Sizin bu süreçte yaşadıklarınız nelerdi?

Ben göze alıp gitmeye karar verdim. Üstelik bir cesaretle açık olmak istedim. Annem askerlik için bu durumumu açık etmemi istememişti. 'Çıldırdın herhalde'  dedi. Yaşama ihtimalim olan ayrımcılıklardan dolayı korkmuştu. Ama ben açık olmak istedim. Benim zamanımda askerlik yapmamak için eş cinsellerden istenen rapor uygulaması da kaldırılmıştı. Neyse ki askerliğim rahat geçti. 6 aylık süreçte herhangi bir olumsuzluk yaşamadım.

VELEV Kİ TERCİH KİME NE?

Sizce toplumda özellikle kadına ve LGBTİ+ bireylere yönelen şiddet için nasıl bir çözüm üretilmeli?

Öncelikle şiddetin hiçbir şekilde bahanesi olmamalı, meşrulaştırılmamalı diye düşünüyorum. Ayrıca bu konuda ciddi yaptırımlar, kanunlar üretilmeli. Toplumda artık ayrımcılık olmadan tüm bireyler özgürce yaşamalı. Şiddet veya benzeri bir girişimi olan da adalet yerini bulacak şekilde cezalandırılmalı. Böyle olursa caydırıcılık artar. Biz de artık enerjimizi, üretkenliğimizi şiddetle mücadeleye harcamayız. Bence haklarımız için savaşmamalıyız çünkü onlara zaten sahip olmalıyız. Ama tabi şu an o noktadan çok uzaktayız.

Bu mücadele için sivil toplum kurumları anlamında çalışmalarınız var mı? Dernek ya da örgütlerde çalıştınız mı?

2001-2002 yıllarında Kaos GL ile çalıştım. Daha sonra 2013 yılından itibaren de Lambda İstanbul ile etkileşimim başladı. Çeşitli belgeselleri Türkçe’ye çevirdim, gönüllü bir aktivist olarak projelerde yer aldım.

Buralarda yaptığınız çalışmalarda değiştirmeye çalıştığınız kavram karmaşaları veya vurguladığınız meseleler nelerdi? Örneğin cinsel tercih değil, cinsel yönelim ön plana çıkan söylemlerden biri sanırım.

Evet öncesinde cinsel tercih değil cinsel yönelim kavramını tercih ediyorduk. Yani bu bizlerin varoluşundan gelen bir durum bir tercih meselesi değil anlamında. Şimdi bunun da bir adım ötesine geçmek istiyoruz. Diyoruz ki velev ki tercih? Kime ne? Özel hayatlarımızdaki tercihlerimize kim karışabilir? Benzer şekilde bence Türkçede eş cinsel kelimesindeki cinsellik de ifadede algının odağını o tarafa çekiyor. Demem o ki ben eş cinselim diye her dakika cinsellik düşünen veya böyle yaşayan biri değilim. Bu algının da değiştirilmesi lazım. Ama gelin görün ki bugüne kadar eş cinselliğin 'sapıklıktan tutun 'psikososyal bir bozukluk' nitelemeleriyle bile karşılaştık bizler. Bunlar da bir şiddet türü bana göre. Özetle, biz toplumdaki tüm bireyler açısından özgürlükleri artırma derdindeyiz.  Yaşayacağımız toplumu seçemiyoruz belki ama nasıl yaşayacağımızı düzenleyebiliriz ve özgürlüklerimize alan açabiliriz diye düşünüyorum.

Bu yayın Hollanda Büyükelçiliği İnsan Hakları hibe programı desteğiyle yürütülen ‘Kadın ve LGBTİ+ Odaklı Şiddete Karşı İletişim Projesi-NAR Projesi’ kapsamında hazırlanmıştır. Bu yayının içeriğinden yalnızca 9 Eylül Gazetesi sorumlu olup herhangi bir şekilde Hollanda Büyükelçiliği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.