Hülya KILIÇ

Türkiye’de cinsel yönelimini gizlemeden köyde yaşayan belki de tek trans kadın İhsan Hala. Şehirlerde bile onlar için yaşam oldukça zorken, O küçük bir köyde trans kimliğiyle kendini köylülere kabul ettirmeyi başarmış. Öyle birdenbire değil; yavaş yavaş, savaşarak, bedeller ödeyerek.

İhsan Hala adıyla bilinen Ali İhsan Çolak Manisa’nın Saruhanlı İlçesi’ne bağlı Kayışlar Köyü’nde 1967 yılında dünyaya gelmiş. 11 yaşında ailesiyle İzmir’e taşınan İhsan Hala, 35 yaşında köyüne döndüğünde cinsel kimliğini çevresine kabul ettirmek için oldukça mücadele vermiş. Dışlanmış, yalnız bırakılmış, ötekileştirilmiş, ama vazgeçmemiş.

Bugün 54 yaşında olan İhsan Hala, kendisiyle yaptığımız söyleşide bu toplumda trans birey olmanın zorluklarını, karşılaştığı bu zorlukların üstesinden nasıl geldiğini, kendini yaşadığı köy halkına nasıl kabul ettirdiğini, üzüntülerini, sevinçlerini, hayallerini ve özlemlerini bazen gülerek, bazen hüzünlenerek anlattı.

İhsan Hala, yazılı görsel ve özellikle sosyal medyada oldukça iyi tanınıyorsunuz. Trans kadın olarak köyde yaşamanın zorluğuna geçmeden önce Köyden kente göç etmenin hikayesine kısaca değinebilir misiniz?

Bu köyde dünyaya geldim. Beş kardeşin en küçüğüyüm. Ailemle 11 yaşıma geldiğimde İzmir’e taşındık. Babam bir fabrikada bekçi olarak çalışmaya başladı. Ben de çeşitli işlerde çalıştım. Kuyumcu, ayakkabı mağazası, beyaz eşya dükkânı gibi yerlerde tezgahtarlık yaptım. Köye dönmeden önce ise kasetçide çalıştım uzun bir süre. Annemin rahatsızlığından dolayı ailem tekrar köye döndü, ben İzmir’de kaldım. Annem ağırlaşınca 2002 yılında köye döndüm bir daha da geri dönmedim.

'KENDİMİ BİLDİM BİLELİ'

Peki kendinizdeki cinsiyet farklılığını ilk ne zaman fark ettiniz?

Doğduğumdan beri. Ben kendimi bildim bileli böyleyim.

Ailenizle ilk nasıl açıkladınız?

Hiç konuşmadık.

Aileniz bunu ne zaman anladı, nasıl bir tepki verdi?

Nasıl bir tepki verecek. Birçok ailenin verdiği gibi elbette. Kırsal bir bölgede yaşıyorlar. Hiç açık açık aile arasında bu konuşulmadı. Cehaletten, o yıllarda 70’li yıllarda toplum bugün gibi açık değil.

Kabullenmeleri nasıl oldu peki?

Ne yapacaklar. Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor. Babam rahmetli sessiz sedasız bir insandı. “Hoş geldin oğlum, hoş gittin” o kadar. Ama annem öyle değildi. “Hoş geldin ne yapıyorsun ne ediyorsun” Sarmaş dolaş, öpmek koklamak o biçim.

'BEN KENDİM İÇİN YAŞIYORUM'

Peki çocuk ve ergen olduğunuz dönemlerde çevreden herhangi bir tepkiyle karşılaşıyor muydunuz?

Hayır. Pek de umursamadım söylenenleri. İzmir’de yaşarken çok süslü püslü giyinirdim. Komşularımız rahmetli anneme süslü giyinmemle ilgili konuşurlarmış. Annem bana söyler üzülürdü. “Anne bırak ne söylerlerse söylesinler. Ben onlar için yaşamıyorum. Ben kendim için yaşıyorum. Ben kötü bir şey yapmıyorum ki sadece süslü giyiniyorum” derdim.

Kardeşlerinizle ilişkileriniz nasıl?

Biz beş kardeşiz, ben en küçükleriyim. Bir abimle oldum olası hep bir mesafe bir sorun vardı. Tepki değil de öyle çekildik. Ne arayıp soruyor ne de konuşuyorlar.

DUYMUYORUM, GÖRMÜYORUM

Kardeşleriniz konuşmayarak tepki göstermiş, peki içinde yaşadığınız toplum nasıl yaklaştı size?

Fiziksel şiddet görmedim, ancak sözlü olarak gördüm, görmekteyim. Köyde değil ama Akhisar’a gidince insanların rahatsız edici bakışları ve sözleriyle karşılaşıyorum. Ben herkesin nasıl baktığını, fısır fısır ne konuştuklarını görüyor ve duyuyorum. Mesela kapıda duran bir esnaf diğerine “Ahmet bilmem kim geçiyor baksana” bilmem ne. Dürtüyor, “koş koş gel bak.”

'CİDDİYE ALIRSAM DAHA ÇOK ÜZÜLÜRÜM'

İnsanların sizi işaret ederek arkanızdan seslenmeleri, alay ederek yüksek sesle aralarında konuşmaları karşısında neler hissediyorsunuz?

Bu gibi durumlarla çok karşılaşıyorum ama hep görmezden geliyorum. Ciddiye alıp cevap versem kendimi daha çok üzeceğim. En iyisi duymazdan gelmek.

İzmir’de mutlu muydunuz?

Müzik işini yaptığım için çok mutluydum. İnsanları da tanıyordum. 15 yılda çevrem oluşmuştu. Aile gibi olmuştuk. Sevilen de bir insandım. Patronum bir bankaya gönderirdi iki saatte gelemezdim. O kuyumcu çağırırdı, o esnaf çağırırdı, çaydı kahveydi muhabbet ederdik. Şimdi gitsem yine aynı karşılanırım.

Köye dönme kararını verirken korkmadınız mı? İzmir daha modern, daha rahat yaşayabileceğiniz bir şehirken?

Evet çok zordu dönmek ve buradaki yaşama adapte olmak. Ama kendimi güvende hissettiğim bir yer burası. Köyde yaşamaktan mutluyum. Zorunlu olmadıkça çıkmıyorum. Hiç dışarıda kalamıyorum. İstanbul’da çekimler oldu mesela günübirlik gidip geldim.

Yaşamanız için çalışmanız gerekiyor? Köyde yaşamınızı nasıl devam ettiriyorsunuz?

Tek kişi de olsanız bir boğaz. Sonra telefon, kira, elektrik su var. Hiçbir gelirim yok. Yazları bağbozumu zamanı üzüm kesme işine gidiyorum belirli bir süre. Tavuklarım var, yumurta satıyorum zaman zaman, ama yem fiyatları yumurta fiyatlarını geçti neredeyse. Geçmiş yıllarda yakın yerlere ev temizliğine gidiyordum. Onların da çocukları büyüdü okul için taşındılar. Temizlik işine de gitmiyorum bir yıldır.

'EN BÜYÜK HAYALİM KADIN OLMAK'

Çocukken ve gençken hepimizin gelecekle ilgili hayalleri olmuştur. Sizin hayalleriniz neydi?

Benim çocukluğumdan bu yana tek hayalim olmuştur; kadın olmak. Ablam gibi sevdiğim bir komşum vardı. Bir gün oturduk konuşuyoruz yaz aylarıydı. Kızı, eltisi falan vardı. Düğünden konuşuluyordu. Ben öyle bir dalmışım ki. Bir tekme attı bana “Ne oldu kız”dedi. “Ne olurdu ben bir kadın olsaydım şimdi. Nişanlım veya kocam olsaydı, evli olsaydım. O düğüne gitseydim, oynasaydım, halay çekseydim, mutlu olsaydım”dedim. Başladım ağlamaya. Ben ağlayınca onlar da başladı ağlamaya. İnsanın aklına bazen geliyor neden? Tamam çok şükür Allah’a, onun verdiği bir şey, yapacak hiçbir şey yok. Ama neden?

Hala aynı hayalleriniz devam ediyor mu?

Hala, hala aynı hayallerim devam ediyor. Şimdi bir doktor arasa, “İhsan hadi ben hazırım” dese koştura koştura giderim. Ama olmayacak bir hayal.

Avrupa ülkelerinde trans bireylerin yaşamları Türkiye’dekinden daha kolay. Siz bu gibi ülkelerde yaşamak ister miydiniz?

Mesela bana Hollanda’dan teklif geldi “Gel Hala her şeyini biz karşılayacağız” diyorlar. İngiltere desen yine öyle. Ev, araba tüm ihtiyaçlarımı karşılayacaklarını söylüyorlar. Asla gitmek istemedim. Ben yabancı bir ülkede nasıl yaşayacağım. Ben şurada on dakikalık yola gidiyorum, köyüm diye tutturuyorum. Oralarda bana istediğim konforu da sağlasalar ne memleketimden ne köyümden ayrılabilirim. Orada istediğim gibi yaşayabilirim ama, bu sefer de özlem ağır basar. Çünkü ben burada mutluyum.

Gerçekten mutlu musunuz?

Mutlu olmak için çok çaba gösterdim, gösteriyorum. Çok savaştım. “Çok mutlusun, hiçbir şeyi takmıyorsun ”diyorlar. Ama gel bir de bana sor. Tamam gündüz geziyorum tozuyorum ama gece dört duvar arasında gel ne yaşadığımı bana sor. Ama kapıya çıkana kadar sıkıntım. Kapıdan çıktıktan sonra rahatlıyorum. Kalabalıkta huzurlu ve mutluyum.

Yaşadığınız bu zorlu süreci dönüp tekrar gözden geçirdiğinizde Türkiye’de nelerin değişmesini isterdiniz?

Bu bakışın değişmesini isterdim. Toplumdaki bizim gibi bireylere olan bakış açısını. Ablam mesela, kapıyı tıklatırdı “ben birinden bir şey duydum” “ne duydun” “seninle ilgili şöyle konuşuyorlar”. Başka bir gün yine aynı. Böyle uzayıp gidiyor bu durum. Yani öyle kolay değil bu bakışı değiştirmek. Sürekli mücadele gerektiriyor. Kardeşlerim bile konuşmuyor benimle, düşünün nasıl bir yalnızlığın içinde yaşadığımı.

'MÜCADELECİ BİR YAPIM VAR'

Türkiye’de trans birey için yaşam oldukça zor görünüyor. Bu nefret dolu yaklaşımı kentlerden tanıyoruz, peki köyde durum nasıl? Size bakışları, kabullenişleri veya kabullenemeyişleri, yani sizi ötekileştirme durumları?

Şimdiye kadar çok zordu ve beni çok yordu. Ben kendimle barışık bir insan oldum her zaman. Cinsel yönelimimi gizleme gereği duymadım. Elbet çok zorlu süreçler yaşadım ve hala yaşamaktayım. Ama mücadeleci bir yapım var. Zorluklar karşısında asla pes etmem, vazgeçmem, savaşırım.

Siz nasıl aştınız bu zorluğu?

Büyükşehirde bu şekilde yaşamak zorken, köy yerinde yaşamak hiç kolay değil. Doğduğum büyüdüğüm yer düşünün. Ben buyum diyebilmek çok zor. Çok zorluklar çektim. Dışlandım, hor görüldüm, yalnız bırakıldım ama hiç geri adım atmadım ben, vazgeçmedim. Kimseye tavır almadım, herkese yardıma koştum, zamanla kabul ettirdim kendimi. Çok mücadele verdim ama ben kazandım sonuçta. Kardeşlerim hala konuşmuyor mesela. Çok yalnız kaldım, çok bunaldım. Ama zamanla beni kabul ettiler. Şimdi beni görmesinler merak ediyorlar. “Nerede kaldın, niye görünmüyorsun” derler. Köyün kahvesine gider muhabbet ederim, birlikte çay içeriz. Köyün kadınları ne yaparsa beni çağırır. Birlikte gezmelere gideriz. Allah bin kere razı olsun hepsinden. Artık ailenin bir üyesi gibi görüyorlar beni.

Kente gittiğinizde size cinsel yöneliminizle ilgili laf attıklarında “ciddiye almıyor, gülüp geçiyorum” diyorsunuz. Peki insanların bu alaylı yaklaşımı sizi üzmüyor mu?

Üzmez mi hem de çok üzüyor. Çoğu zaman duymazdan ve görmezden gelmeye çalışıyorum. Bakın bir insana bakabilirsiniz ama, bunlar çok çirkin bakıyorlar, çok aşağılayıcı, rahatsız edici. Bu davranışları köyde görmediğim, kendimi en iyi burada ifade edebildiğim için seviyorum burayı. En mutlu olduğum yer.

'BAŞTAN SONA DEĞİŞTİRMEK İSTERDİM'

Hayatınızda neyi değiştirmek isterdiniz?

Bütün yaşantımı baştan sona değiştirmek isterdim

Neden?

Böyle yaşamak çok yorucu çünkü. Hani “Tanrım beni baştan yarat”derler ya öyle bir değişiklik isterdim herhalde.

Geriye dönüp, çocukluk, gençlik dönemlerinize baktığınızda şunu şöyle yapsaydım dediğiniz, yapmaktan veya yapamamaktan pişmanlık duyduğunuz zamanlar oldu mu?

Hayır olmadı. Kendi ölçülerimde yapmak istediğim her şeyi yaptım. Mesela kimliğimi hiç gizlemedim. Kendimi sevdim, kendimle hep barışık oldum. İstediğimi giydim, istediğim gibi oynadım. Neysem oyum ve öyle de yaşıyorum. Bu şekilde yaşayabilmek için büyük bir mücadele verdim ve hala vermekteyim.

Sorularıma verdiğiniz samimi cevaplar için teşekkür ederim

Ben de köyümüze gelip benimle röportaj yaptığınız için teşekkür ederim.

Bu yayın Hollanda Büyükelçiliği İnsan Hakları hibe programı desteğiyle yürütülen ‘Kadın ve LGBTİ+ Odaklı Şiddete Karşı İletişim Projesi-NAR Projesi’ kapsamında hazırlanmıştır. Bu yayının içeriğinden yalnızca 9 Eylül Gazetesi sorumlu olup herhangi bir şekilde Hollanda Büyükelçiliği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.