Haber / SEZA NUR DEMİRPARMAK

Son yıllarda sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte, kadınlara yönelik dijital şiddet de her geçen gün artıyor. Kadınlar, cinsiyetlerinden, fiziksel özelliklerinden, yaşlarından dolayı yazılı, sözlü veya görsel taciz mesajları alarak ve sürekli takip edilerek dijital şiddete maruz kalıyor. Psikolojik ve sosyal yönden etkileri düşünüldüğünde diğer şiddet türlerinden hiçbir farkı olmamasına rağmen, toplum tarafından bir şiddet türü olarak algılanmayan dijital şiddet, kadınların dijital kamusal alandan çekilmelerine, travmalar ve psikolojik sıkıntılar yaşamalarına, hatta intihar girişimlerinde bulunmalarına sebep oluyor. Konuyla ilgili görüş aldığımız 15 Kasım Kıbrıs Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülüm Şener, Türkiye’de her iki kadından birinin dijital şiddete maruz kaldığını dile getirirken, Uzman Psikolog Nilay Abınık ise şiddetin uygulayanın sorumluluğundaki bir eylem olduğunu, kadınların yaşanılanlar karşısında kendisini suçlu hissetmemesi gerektiğini vurguluyor.

TAHAKKÜM DEVAM EDİYOR

Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği ve KONDA Araştırma Şirketi'nin 2021 yılında gerçekleştirdiği ‘Türkiye’de Dijital Şiddet Araştırması’nın kadınların uğradığı dijital şiddete ilişkin çarpıcı veriler sunduğunu belirten 15 Kasım Kıbrıs Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülüm Şener, Türkiye’de kadınların cinsiyetlerinden ve fiziksel görünümlerinden, erkeklerin ise siyasi görüşlerinden dolayı daha fazla dijital şiddete uğradığını aktardı. Araştırmaya göre kadınların yüzde 62’sinin cinsiyetlerinden ötürü dijital şiddete uğradıklarını, erkeklerde bu oranın yüzde 34 olduğunu bildiren Doç. Dr. Şener, şunları söyledi: “Kadınların yüzde 21’i fiziksel görünümünden, yüzde 13’ü de yaşından dolayı dijital ortamlarda şiddete uğruyor. Kadınların yüzde 51’i dijital ortamlarda yazılı, sesli veya görüntülü taciz mesajları alıyor, yüzde 46’sı ısrarlı takibe uğruyor. Türkiye’de her iki kadından biri dijital şiddete uğruyor. Kadınların yüzde 18’i kendi izinleri olmadan e-postalarına ve sosyal medya hesaplarına erişildiğini, yüzde 17’si kendileri adına sahte hesaplar oluşturulduğunu dile getiriyor.” Türkiye’de kadınlara yönelik dijital şiddetin failleri arasında eski sevgili, tanımadıkları kimseler ve trollerin yanı sıra aile üyelerinin de bulunduğunu belirten Doç. Dr. Şener, “Her 10 kadından biri dijital ortamda akrabalarından şiddet görüyor. Bu rakamlar, kadınlar üzerinde kurulmak istenen eril kontrol ve tahakkümün dijital ortamlarda da sürdüğünü gösteriyor” diye konuştu.

KADINLAR TERK EDİYOR

Dijital şiddete maruz bırakılan kadınların verdiği tepkilerin şiddetin biçimine ve dozuna göre farklılık gösterdiğini aktaran Doç. Dr. Şener, “Kadınlar yoğun olarak dijital şiddete maruz bırakıldıklarında sosyal medya platformlarından çekilebiliyor, hesaplarını kapatıyor ve dijital kamusal alanları terk etmek zorunda kalabiliyorlar. Uluslararası Af Örgütü’nün araştırmasına göre, çevrimiçi tacize uğrayan kadınların yüzde 55’i endişe, stres ve panik atak yaşadıklarını belirtiyorlar” diye konuştu.

Özellikle genç kuşakların, dijital güvenlik konusunda farkındalıklarının yüksek olduğunu belirten Doç. Dr. Şener, kadınların sosyal ağlar üzerinde cinsiyetçiliğe, tacize, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ataerkil düzene direndiğini kaydetti. Doç. Dr. Şener, kadınların sosyal medya üzerinden ‘gitmiyorum, buradayım’ mesajı verdiklerini ve dayanışmanın gücüyle dijital alanlarda varlıklarını sürdürdüklerini aktardı.

Genç, görünür ve ötekileştirilen kadınların daha fazla dijital şiddete uğradıklarını ifade eden Doç. Dr. Şener, “Kadın politikacılar, gazeteciler, iş insanları vb. daha çok dijital şiddete maruz kalıyor. Toplumda farklı kimlikleri nedeniyle ötekileştirilen kadınlar hem bu kimliklerinden hem de kadın oldukları için çifte ayrımcılığa ve dijital şiddete maruz kalıyor. Trans, göçmen, engelli, azınlıklaştırılmış kimliklere sahip kadınlar vb. daha fazla dijital şiddete uğruyor” ifadesini kullandı.

YÜZDE 10’U YARDIM ALIYOR

Dijital şiddete maruz bırakılan kadınların yüzde 10’unun psikolojik yardım almaya yöneldiğini bildiren Uzman Psikolog Nilay Abınık ise pandemi döneminde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin daha da derinleştiğini belirtti. Abınık, “Karantinanın etkisiyle sosyal medyada çok daha fazla zaman geçirildi. Bu nedenle kadınların dijital şiddete uğrama ve bunun sonucunda psikolojik yardım alma oranlarında artış yaşanması da kaçınılmaz oldu” diye konuştu. 17-30 yaş arasındaki genç kadınların daha fazla dijital şiddetle karşılaştığını ifade eden Abınık, teknolojik araçlara daha kolay erişebildiği veya daha çok kullandığı düşünülen eğitim ve sosyoekonomik düzeyi yüksek kesimin de dijital şiddetle karşılaşma ihtimallerinin daha yüksek olabildiğini söyledi.

ANKSİYETE ARTIYOR

Abınık, dijital şiddete uğrayan kadınların çoğunlukla panik ve endişe yaşadığını vurguladı. “Sanal ortamda ve gerçek yaşamda, kendisini güvende hissetmiyorlar” diyen Abınık, “Ne yapacağını bilemeyip, haklı olarak ‘Neden ben?’ gibi sorgulamalar içinde olabiliyorlar. Yoğun şekilde öfke, utanç, suçluluk, çaresizlik, güçsüzlük ve umutsuzluk gibi duygular hissedebiliyorlar. Kimi kadınlar ise hissettiği bu duygularla intikam almaya yönelebiliyor” dedi. Dijital şiddete uğrayan kadınlarda depresyon, anksiyete ve stres semptomlarında artış yaşanabildiğini belirten Abınık, travma sonrası stres bozukluğu, madde kötüye kullanımı veya madde bağımlılığı gibi psikolojik rahatsızlıklar ile kendine zarar verme davranışları ve intihar girişimlerinin ortaya çıkabildiğini dile getirdi.

Profesyonel desteğe almaları gerekiyor

Abınık, kadınların dijital şiddet ile karşılaştığında hissettiği duygu ve düşüncelerini anlamlandırabilmek için kendisine zaman tanıması gerektiğini aktardı. Abınık şöyle devam etti: “Yaşadığı duygu durumlarının son derece normal olduğunu, normal olmayan bir şiddet olayına karşı normal tepkiler verdiğinin farkında olmak oldukça önemli. Ayrıca dijital şiddetin yalnızca kendisinin başına gelmediğini, yaşadığı olayda herhangi bir kontrolünün veya sorumluluğunun olmasının mümkün olmadığını bilmeli. En önemlisi de utanmaması ve suçlu hissetmemesi gerektiğini bilmesi gerekiyor. Şiddet, her zaman şiddeti uygulayanın sorumluluğundadır, şartlar ne olursa olsun. Ayrıca kadınların dijital şiddetle karşılaştığında, kendisine öz şefkat gösterebilmesi çok kıymetli. Yakın çevresinden ve güvendiği, onu yargılamayacak birinden sosyal destek istemesi ve baş edemediği noktada profesyonel desteğe başvurması da bu süreçte oldukça önemli.” DEVAM EDECEK

*Bu yayın Hollanda Büyükelçiliği İnsan Hakları hibe programı desteğiyle yürütülen ‘Kadın ve LGBTİ+ Odaklı Şiddete Karşı İletişim Projesi-NAR Projesi’ kapsamında hazırlanmıştır. Bu yayının içeriğinden yalnızca 9 Eylül Gazetesi sorumlu olup herhangi bir şekilde Hollanda Büyükelçiliği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.