Büyüklükleri 3,7'ye varan sarsıntılar, bölge halkında büyük bir endişe yaratırken, Görür'ün bilimsel öngörüsünün ne denli isabetli olduğu bir kez daha kanıtlandı. Bu sismik hareketlilik, bölgedeki fay hatlarının aktifliğini ve potansiyel deprem riskini ortaya çıkarttı.
Türkiye, jeolojik yapısı gereği bir deprem ülkesi olduğu gerçeğiyle bir kez daha yüzleşti. Son aylarda sismik hareketliliğin gözle görülür şekilde arttığı Ege Bölgesi'nde, bu kez endişenin merkezi Kütahya'nın Simav ilçesi oldu. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nün verilerine göre, son 24 saat içerisinde bölgede büyüklükleri 3,0 ile 3,7 arasında değişen tam 6 sarsıntı kaydedildi. Bu peş peşe yaşanan depremler, bölge halkını tedirgin ederken, akıllara deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür'ün yaklaşık bir ay önce yaptığı o kritik uyarıyı getirdi. Görür, bölgedeki gerilime dikkat çekerek yerel yöneticileri göreve çağırmış, adeta bugün yaşanacakların sinyalini vermişti. Bilimin ışığındaki bu öngörü, bölgedeki deprem riskinin ne kadar ciddiye alınması gerektiğini acı bir şekilde hatırlattı.
Bilim insanının 'dikkat' çağrısı yankı buldu
Takvimler 1 Mayıs 2025'i gösterdiğinde, Simav'da meydana gelen 4,2 büyüklüğündeki depremin ardından Prof. Dr. Naci Görür, kişisel sosyal medya hesabından bir değerlendirme yapmıştı. Binlerce takipçisinin dikkatle okuduğu o paylaşımında Görür, bölgedeki tehlikeye net bir dille işaret etmişti. Yemişli-Simav merkezli depremin, Naşa Fay Zonu yakınlarında meydana geldiğini belirten tecrübeli bilim insanı, şu ifadeleri kullanmıştı: "Arkadaşlar, Yemişli-Simav/Kütaya’da 4,3 deprem oldu. Deprem Naşa Fay Zonu yakınlarında. Birkaç gün önce de burada benzer depremler oldu. Yöneticiler dikkatli olmalı. Bölge K-S (Kuzey-Güney) geriliyor."
Görür'ün bu uyarısı, sadece basit bir tespitten ibaret değildi. Bu, bölgedeki yer kabuğunun kuzey-güney ekseninde bir lastik gibi gerildiğini, bu gerilimin de fay hatları üzerinde enerji biriktirerek küçük ve orta büyüklükteki depremleri tetiklediğini gösteren bilimsel bir analizin sonucuydu. Naci Görür'ün özellikle "Yöneticiler dikkatli olmalı" vurgusu, yerel yönetimlerin olası bir büyük deprem senaryosuna karşı hazırlıklarını gözden geçirmeleri için yapılmış açık bir çağrıydı. Aradan geçen yaklaşık bir ayın ardından bölgenin yeniden hareketlenmesi, bu çağrının ne kadar yerinde ve acil olduğunu gözler önüne serdi.
Son 24 saatte korkutan sarsıntı zinciri
Simav'daki son sismik hareketlilik, tek bir büyük sarsıntıdan ziyade, bir "deprem fırtınası" şeklinde kendini gösterdi. Kandilli Rasathanesi'nin kayıtlarına göre, bölgedeki sarsıntı zinciri peş peşe geldi. Gece saatlerinde başlayan ve gün boyu devam eden hareketlilik, bölge halkının uykularını kaçırdı. İşte son 24 saatte Simav'ı sallayan o depremlerden bazıları:
-
Saat 13:21'de 3,7 büyüklüğünde
-
Sabah saatlerinde 3,4 büyüklüğünde
-
Gece yarısı ve sonrasında 3,0 ile 3,3 arasında değişen 4 farklı sarsıntı daha
Bu depremler, büyüklük olarak yıkıcı olmasa da, sık aralıklarla meydana gelmeleri nedeniyle önemli bir gösterge olarak kabul ediliyor. Uzmanlar, bu tür küçük sarsıntıların bazen daha büyük bir depremin habercisi olabileceği gibi, bazen de fay hattındaki birikmiş enerjinin küçük parçalar halinde boşalması anlamına gelebileceğini belirtiyor. Ancak her iki durumda da, bu hareketlilik bölgedeki fay hattı sisteminin canlı ve aktif olduğunun, dolayısıyla deprem riski taşıdığının en net kanıtı olarak yorumlanıyor.
Simav'ı beşik gibi sallayan fayın sırrı
Peki, Kütahya Simav'ı bu kadar hareketli kılan jeolojik yapı nedir? Simav, Batı Anadolu'nun en aktif ve en karmaşık tektonik yapılarından biri olan Gediz Graben Sistemi içerisinde yer alıyor. Graben, basitçe iki fay hattı arasında çökmüş bir ova anlamına geliyor. Simav ve çevresi, bu çöküntü alanını sınırlayan çok sayıda aktif fay segmenti tarafından adeta bir ağ gibi örülmüş durumda. Prof. Dr. Naci Görür'ün de işaret ettiği Naşa Fay Zonu gibi faylar, bu sistemin en önemli parçalarını oluşturuyor.
Bu bölgedeki jeoloji, yer kabuğunun sürekli bir gerilim altında kalmasına neden oluyor. Ege Denizi'ne doğru genişleyen Anadolu Levhası, Simav ve çevresindeki fayları sürekli olarak geriyor. Biriken bu muazzam enerji, belirli periyotlarla kırılarak depremleri üretiyor. Son yaşanan sarsıntı zinciri de bu tektonik aktivitenin bir sonucu. Bölgenin jeolojik yapısı, sadece küçük sarsıntılar değil, aynı zamanda tarih boyunca yıkıcı depremler üretme potansiyeline de sahip.
Geçmişin acı mirası: 1970 gediz ve 2011 simav depremleri
Simav ve çevresinin deprem tehlikesiyle ilk tanışması değil. Bölgenin hafızasında, derin izler bırakan iki büyük felaket bulunuyor. Bunlardan ilki, 28 Mart 1970 tarihinde meydana gelen ve merkez üssü komşu ilçe Gediz olan 7,2 büyüklüğündeki korkunç depremdi. Bu depremde resmi rakamlara göre 1.086 kişi hayatını kaybetmiş, binlerce bina yerle bir olmuştu. Gediz depremi, Cumhuriyet tarihinin en yıkıcı afetlerinden biri olarak kayıtlara geçmişti.
Daha yakın bir tarihte ise, 19 Mayıs 2011'de Simav, 5,9 büyüklüğündeki bir depremle sarsıldı. Bu deprem, 1970'teki kadar büyük olmasa da, bölgede ciddi hasara yol açmış, 2 kişi hayatını kaybetmiş ve yüzlerce kişi yaralanmıştı. Özellikle binaların yapı kalitesinin yetersizliği, hasarın boyutunu artırmıştı. 2011 Simav depremi, bölgedeki yapı stokunun ne kadar riskli olduğunu ve acilen kentsel dönüşüm ihtiyacını bir kez daha gündeme getirmişti. Bu acı tecrübeler, bugün yaşanan küçük sarsıntıların bile neden büyük bir endişeyle karşılandığını açıklıyor.
'Yöneticiler dikkatli olsun' uyarısı ne anlama geliyor?
Prof. Dr. Naci Görür'ün ısrarla altını çizdiği "yöneticilere" yönelik uyarı, somut adımlar atılması gerektiği anlamına geliyor. Bu çağrı, deprem tehlikesinin sadece bir doğa olayı olarak görülmemesi, aynı zamanda bir "yönetim sorunu" olarak ele alınması gerektiğini vurguluyor. Peki, bu kapsamda ne gibi adımlar atılabilir?
Öncelikli olarak, bölgedeki mevcut yapı stokunun depreme dayanıklılığının acilen ve detaylı bir şekilde incelenmesi gerekiyor. Okullar, hastaneler, kamu binaları ve konutların risk analizleri yapılmalı, dayanıksız olduğu tespit edilen yapılar ya güçlendirilmeli ya da kentsel dönüşüm kapsamında yenilenmelidir. Bunun yanı sıra, yerel yönetimlerin afet müdahale planlarını güncellemeleri, arama-kurtarma ekiplerinin kapasitelerini artırmaları ve halka yönelik deprem bilinci eğitimlerini sıklaştırmaları hayati önem taşıyor. Vatandaşların da kendi bireysel önlemlerini alması, acil durum çantalarını hazırlaması ve yaşadıkları binaların güvenliğinden emin olmaları gerekiyor. Naci Görür'ün uyarısı, tüm bu paydaşlara yönelik bir sorumluluk hatırlatması niteliğinde.