Niye yalnızsın ey ninem?

Evlad ayal mi yok, kalacağın yuvan mı yok? Burası nere? Sıvası yok, kapı takası yok, tuğladan bir hücre içindesin, yüzüne yağmur bulutları sinmiş.

Aa, bildim, ev yeni yapılıyo, belki gecekondu su basmanı üstünde yeni yükseliyor, baksana kalın sıvası bile vurulmamış daha, ama, pencere boşluğunun takası var, hatta üstten sonra sıvayla doldurulacak bi açıklık tahta parçasıyla desteklenmiş.

Seni bekçi mi bıraktılar nenem?

Başında yemenin, yana eğmişsin yorgun başını, yüzünde gülmeye mecalsız bir hal, daha çatı örtülecek, örtülünce bayrak dikilecek, ince kalın sıvası tamam edilip, hemen perde takılacak, öyleydi o vakitler, zabıta atlatmaya, bu bina tee eskiden buradaydı, üüüç koca gün, kaç yüz saat uğraştık bunu yapasıya, koynumdaki kefen paramı verdim, çocuklar yüzüklerini sattı, dokunmayın Allaşkına… dercesine.

Sen öyle mi görüyosun ya?

Sıvalar tamam, kapı taka tamam, boyası vurulmuş, perdesi asılmış, belki elde nakışlanmış, dantel tülü tığla işlenmiş, tenekelerde ortancalar, sardunyalar, bir köşede evi fırdolayı dolanıp gerdanlığa sayılmış mis kokuşlu Selluka…

Kuyu yoktur, sanmam, belki tulumba… Su çıkmadıysa mahalle çeşmesinden taşıyor olmalısınız suyu, öyleydi o devirler.

De, bu keder kimden miras, neden?

Emeklin yok, besbelli, fotoğraf bağırıyor bunu, erin de yoktur belki vardır da varlığı yokluğu bir’dir, evlad yanına sığındıysanız iş zor… Belli’molur, hayırlı evlattır başköşesinde sedirin siz oturuyorsunuzdur, hayırlı olsuna gelenlere lokumu torunlar tutuyordur…

Yorgunsun, çok yorgun, içinde şarkılar tükenmediyse de, eline ayağına çabuk olamamak ayrıca yormuş seni. Tencere tava bakırdandır, ev bitsin, para kalırsa kalaylatırsın, üzülme.

Radyo devirleri sanki… Açarsın radyonu, çalar bir oyun havası, yok, bu duruş ve bakışa oyun havası kaşık vurmak falan olmaz, belki Yalan Dünya, Neşet ustadan, ha?

Geldik gidiyoruz be yalnız nenem, yalnız olmayan kim var ki, kalabalıktaki yalnızlık zati en beteri… Kapını bir vuranın varsa, bi tas çorba getirenin, hal hatır soranın, ‘ben de gülemedim, yalan dünyada’ diye çığıranın, su verecek çiçeklerin, gidilecek yazlık sinemalar, orada seyrettiğimiz kalbe destek, ruhu ısıtan yerli filmlerin, biri gelse diye kapılara baktırmayan kaderin varsa…

Senden mutlusu yoktur o vakit…