Haber/ Özde KILINÇ

TRIP, “Egemen motif ve temaların, egemen yaklaşım ve zihniyetlerin yanından ıslık çalarak geçen, hınzır ama sorumlu bir göz”ün gördüklerini merak edenler için bir sergi. Enis Batur’un “Çatık kaşlı, büyük tezli bir sanat ortamında Oğuz Atay okuyan bir Woody Allen” olarak andığı Ahmet Müderrisoğlu, 30 yılı aşkın bir süredir üretmeye devam ediyor. Serginin tanıtım yazısını kaleme alan Müderrisoğlu, eserlerini şu sözlerle anlattı: “Kurtlarla yolum(uz), onların bir süredir devam ettikleri TRIP'te, ilk mola mekanlarında kesişti.

Kurtların TRIP'teyken yaşadıklarını gözlemleyip/ Ahmet Müderrisoğlu'nun elinde gün ve gün değişimlerine tanıklık ederken, tüm bu süreç bana kült bir yol filmi olan, 1960 yapımı Easy Rider'ın hikayesini hatırlattı. Yol filmindeki senaryo olgusunu Wim Wenders şöyle açıklamıştı: "Senaryo yoktur, salt bir sayfalık bir sinopsis vardır. İzlenen yolun kendisi başlı başına bir senaryodur. Senaryo böylece yol boyunca yazılır, sık sık değişime uğrar.

Anılar, bedenlerinde

Kurtların zamansız, plansız yolculuklarında senaryo yolda yazılıyor. Yoldaki başka insanlar, hikayeler, duygular, çağrışımlar, etkileşimler yollarına yön veriyor. Kurtların kimi zaman saptıkları engebeli yollardan, kimi zaman yoldan çıkıp bilinmezlikten getirdikleri/ bedenlerine taktıkları yaşanmışlıklar, bu TRIP'e dair bazı ipuçları veriyor. Yolda olan yolda kalmıyor; kurtların bedenlerinde bir iz, bir eklenti olarak karşımıza çıkıyor.

Yatay düzlemde uzanan ince bedenlerini yola bağlayan tekerlekler kurtlara hareket alanı açıyor, onlara aerodinamik bir yapı kazandırıyor. Tekerlekler günümüzdeki mobil teknolojinin yaşamları mobilleştirdiği gibi, kurtları da mobilleştiriyor. Şehirden kaçıp yeniden göçebe hayatın özlemini kuran şehirlilerle, şehirden kaçan kurtların yolları kesişmeye açık. Aynı bugün olduğu gibi.”