Geleneksel Türk el sanatlarına gönül vermiş bir grup kadının kurduğu Rengahenk Klasik Sanatlar Derneği minyatür, hat, tezhip ve ebru sanatının gelecek nesillere taşınmasına aracılık ediyor.

sinannİzmir Resim Heykel Müzesi'nde 1999 yılında verilen Geleneksel Türk el sanatları minyatür, tezhip, hat ve ebru kursuna katılan ve bu sanata gönül veren kadınlar zaman içinde dernekleşerek geçmişi yüzlerce yıl önceye dayanan el sanatlarını gelecek nesillere aktarıyor. 1999 yılında İzmir Resim Heykel Müzesi'nde verilen minyatür ve tezhip kursuna katılan kadınlar kurs bittikten sonra da çalışmalarına devam etti. 2013 yılına kadar çeşitli sergiler açan kadınlar 2013 yılında dernekleşerek kurumsal bir yapı içinde çalışmalarını sürdürdüler. 5 yıldır Rengahenk Klasik Sanatlar Derneği olarak faaliyet gösteren kadınlar Geleneksel Türk el sanatlarının gelecek nesillere taşınması için eğitimler veriyorlar.

2013'te dernekleşti
Rengahenk'in çalışmalarına İzmir Resim Heykel Müzesinde 1999 yılında başladığını söyleyen Dernek Başkanı Sibel Bengisu, “Derneğimizin şimdiki üyelerinin çoğu o dönemden gelen arkadaşlarımız. Oradaki eğitimimiz 2 yıldı. Fakat kursa gelenler oradan ayrılmak istemediler, çalışmalara devam ettiler. Müze yönetimi de kursu 1 yıl daha uzattı. Sonra yeni kursiyerlere yer açılması için bizim kursumuzu sonlandırdılar. Öyle olunca dışarıda kendimize bir daire kiraladık. Kursiyerler dairenin kirasına da katkı sağlıyorlardı. Zaman içinde sergiler açmaya başladık. Ama bir süre sonra kurumsal bir yapıya sahip olmamız gerektiğini düşünerek 2013 yılında derneğimizi kurduk” dedi.

Geleneksel Türk el sanatlarına gönül vermiş 15 kişiyle yola çıktıklarını dile getiren Bengisu, “Derneğe üye olabilmek için minyatür, tezhip, hat veya ebru sanatlarından birini iyi derecede icra ediyor olabilmek gerekiyor. Bu konudu ciddi kriterlerimiz var. O nedenle üye sayımız şuan 25. İki yıllık eğitimi tamamladıktan sonra çalışmaları kurulumuz tarafından yeterli görülenler üye olarak kabul ediliyor” diye konuştu.

Eğitimler 2 yıl sürüyor
Tezhip ve minyatürde iki yıllık bir eğitim verildiğini anlatan Bengisu, sözlerini şöyle sürdürdü; “Her dönemin sonunda öğrencilerimizin sergisini yapıyoruz. 2 yılın sonunda da sertifikalarını veriyoruz. İsterlerse ve yaptıkları işler derneğin yapısına uygunsa o zaman dernek üyeliğine alıyoruz. Çalışmalarına bakmadan, isteyen herkesi üye yapamıyoruz. Çalışmaları yeterli değilse önce eğitim programlarına katılıyor ve belli bir düzeye geldikten sonra üyeliğini değerlendiriyoruz. Hat'ta belli bir zaman yok. Hocamız ne zaman icazet için uygun olursa eğitim veriyor. Ebru iki basamaklı. Biri temel diğeri ileri ebru eğitimi. Dışarıda kimyasal boyalarla ebru yaptığını zannedenler çok sabırlı olmuyorlar. O nedenle temel eğitim almak isteyenler için 1 yıllık kısa programımız var. İlerletmek isteyenler ikinci yıl da devam edebiliyorlar.”

Tek şart sabır
Geleneksel el sanatlarına meraklıları sabırlı olmaları gerektiğini, zorluklardan yılmadan azimle çalışmaları gerektiğinin altını çizen Bengisu, “Kursiyerlerden tek beklentimiz sabırlı olmaları. Başlangıçta ne kadar kötü çizerlerse çizsinler hiç önemli değil. Çünkü her adımda onların yanındayız. Doğrusunu yapana kadar sabırla öğretiyoruz. Şunu çiz de gel demiyoruz. Oturuyoruz birlikte çiziyoruz. Zaten bu sanatların hiçbir aşamasında ben bu işi çok iyi biliyorum diyemezsiniz. Her seferinde tekrar tekrar öğreniyorsunuz” şeklinde konuştu.

İlgi bilgiyle artar
Geleneksel Türk el sanatlarına başta belediyeler olmak üzere kamu kurumlarının yeterli ilgiyi göstermediğine de dikkat çeken Bengisu, şunları kaydetti; “Yurtdışında insanların böyle bir kültürü olsa bütün dünyayı ayaklarına toplarlar. Ama biz bunu çok duyuramadığımız için, yeni nesilleri bilgilendiremediğimiz için yeterli ilgiyi görmüyor. İnsanlar bu snatları, geçmişini, felsefesi öğrendikçe sevmeye başlıyorlar. Rengahenk'in takipçileri oluştu artık. Her sergimize geliyor. Ama belediyelerin bu sanatlara daha fazla destek vermesi gerekiyor. İzmir bir liman şehri, dünya kadar turist geliyor. Onlara bizim 16. yy'dan kalma bir sanatımız var, bu sanatı bozmadan el emeğiyle sürdürüyoruz diyebilmeliyiz. Bizi turizm sektörünüyle buluşturabilirler.”