Türkiye ekonomi gündeminin merkezinde yer alan Kur Korumalı Mevduat (KKM), tasfiye sürecinde önemli bir virajı daha geride bıraktı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından açıklanan ve 20 Haziran haftasını kapsayan verilere göre, KKM hesaplarındaki toplam tutar bir haftada 7 milyar TL'lik dikkat çekici bir düşüşle 566,3 milyar TL'den 559,3 milyar TL'ye indi. Bu gerileme, Mayıs ayında yaşanan 33,8 milyar TL'lik rekor düşüşün ardından erimenin istikrarlı bir şekilde devam ettiğini gösteriyor. Aralık 2021'de döviz kurundaki sert yükselişi durdurmak amacıyla devreye alınan ve bir dönem 3,4 trilyon TL'yi aşan büyüklüğe ulaşan sistem, artık ekonomi yönetiminin kademeli olarak sonlandırmayı hedeflediği bir enstrüman haline geldi. Nitekim, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2025 yılı içinde KKM uygulamasının tamamen bitirilmesinin planlandığını duyurmuştu.

Bu düşüş, kendiliğinden gelişen bir piyasa hareketinden ziyade, TCMB'nin parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek ve Türk Lirası varlıklara olan talebi artırmak amacıyla attığı kararlı adımların bir sonucu olarak görülüyor. Ekonomi yönetimi, bir yandan KKM'nin cazibesini azaltırken diğer yandan TL mevduatları daha çekici hale getirecek bir dizi makroihtiyati tedbiri uygulamaya koydu. Bu strateji, sistemin Hazine ve Merkez Bankası üzerindeki yüz milyarlarca liralık maliyet yükünü ortadan kaldırma hedefinin en somut adımı olarak değerlendiriliyor.

Merkez bankası'ndan KKM'yi bitirme hamlesi

KKM'deki çözülmeyi hızlandıran en kritik gelişme, 21 Haziran'da TCMB tarafından duyurulan yeni düzenlemeler oldu. Bankanın attığı adımlar, KKM'yi hem bankalar hem de mevduat sahipleri için daha az cazip hale getirmeyi amaçlıyor. Bu çerçevede atılan en önemli adımlardan biri, KKM hesapları için geçerli olan zorunlu karşılık oranının yüzde 33'ten yüzde 40'a çıkarılması oldu. Bu artış, bankaların KKM hesaplarında tuttukları her 100 TL için Merkez Bankası'nda 40 TL'yi faizsiz olarak park etmesi anlamına geliyor ve KKM'nin bankalar için maliyetini doğrudan artırıyor.

Bir diğer caydırıcı adım ise KKM hesaplarına uygulanabilecek asgari faiz oranının politika faizinin yüzde 50'sinden yüzde 40'ına indirilmesi oldu. Bu değişiklik, tasarruf sahibinin KKM'den elde edeceği potansiyel getiriyi düşürerek, yatırımcıları standart TL mevduat gibi alternatiflere yönelmeye teşvik ediyor. Merkez Bankası ayrıca, bankalar için belirlenen KKM'den TL'ye doğrudan geçiş hedefini kaldırırken, KKM'nin yenilenmesi ve TL'ye geçişine ilişkin genel hedefin korunduğunu belirtti. Bu hamleler, yabancı para mevduatları için TL cinsinden tesis edilmesi gereken zorunlu karşılık oranının yüzde 4'ten yüzde 2,5'e indirilmesi gibi adımlarla birleştiğinde, sistemin bütünlüklü bir şekilde TL'ye geçişi desteklemek üzere yeniden tasarlandığını açıkça ortaya koyuyor.

Kredilerde artış, borçlulukta endişe

Bankacılık sektörünün genel verileri incelendiğinde ise karmaşık bir tablo ortaya çıkıyor. 20 Haziran haftasında toplam krediler 19 trilyon 63,6 milyar TL'den 19 trilyon 159,6 milyar TL'ye yükselerek büyümeyi sürdürdü. Nisan 2025 itibarıyla sektörün toplam kredi hacmi, 2024 sonuna göre %14,6'lık bir artışla 18,4 trilyon TL'ye ulaşmıştı. Bu büyüme, özellikle son yıllarda yüksek enflasyon ve düşen alım gücü nedeniyle hem bireylerin hem de şirketlerin borçlanarak ayakta kalma eğilimini yansıtıyor. Ancak uzmanlar, bu kredi büyümesinin detaylarında önemli risklere işaret ediyor. Mayıs ayı verilerine göre, toplam kredi hacmindeki artış ağırlıklı olarak yabancı para cinsi kredilerden kaynaklanırken, TL krediler reel olarak daralma gösterdi.

Kredi hacmindeki artışa paralel olarak, en endişe verici gelişmelerden biri takipteki alacaklar kaleminde yaşanıyor. Aynı hafta içinde bankaların tahsil edemediği sorunlu kredilerin toplamı 412,4 milyar TL'den 420,2 milyar TL'ye yükseldi. Bu artış, yıl başından bu yana gözlemlenen tehlikeli bir trendin devamı niteliğinde. 2024 sonunda 294 milyar TL olan takipteki alacaklar, Nisan 2025'te 358,3 milyar TL'ye fırlamıştı. Yapılan analizler, 2025'in ilk beş ayında takipteki kredi kartı borçlarının %56,5, ihtiyaç kredilerindeki takipteki borçların ise %44,9 gibi çok yüksek oranlarda arttığını ortaya koyuyor. Bu durum, kredi büyümesinin sağlıklı bir zeminde ilerlemediğini ve borçluluk krizinin derinleştiğini gösteriyor.

Tüketici cephesinde neler oluyor?

Vatandaşın finansal durumunu yansıtan tüketici kredileri ve bireysel kredi kartları verileri de dikkatle izleniyor. Son hafta verilerine göre, tüketici kredileri 2 trilyon 336,1 milyar TL'den 2 trilyon 337,2 milyar TL'ye sınırlı bir artış gösterdi. Daha ilginç bir gelişme ise bireysel kredi kartları borçlarında yaşandı. Kart borçları, 2 trilyon 196,3 milyar TL'den 2 trilyon 157 milyar TL'ye geriledi. Bu haftalık düşüş, borçlanma iştahındaki bir yavaşlamaya veya borçların bir kısmının kapatıldığına işaret ediyor olabilir.

AKP ve MHP, asgari ücret önerisini reddetti
AKP ve MHP, asgari ücret önerisini reddetti
İçeriği Görüntüle

Ancak bu anlık veri, genel tabloyu değiştirmekten uzak. 2025'in başından Mayıs ayına kadar olan dönemde bireysel kredi kartı borçları %15,2 artışla 2 trilyon 68 milyar TL'ye ulaşmıştı. Yüksek enflasyonist ortamda alım gücü eriyen milyonlarca vatandaş için kredi kartları ve tüketici kredileri, temel ihtiyaçları karşılamak ve harcamaları finanse etmek için birincil araç haline gelmiş durumda. Takipteki alacaklardaki artışın önemli bir kısmının bu bireysel borçlardan kaynaklanması, hane halkı üzerinde biriken finansal baskının boyutlarını gözler önüne seriyor.

Mevduat pastasındaki büyük değişim

Bankacılık sisteminin fonlama tarafında ise toplam mevduat hacmi 22 trilyon 668,2 milyar TL'den 22 trilyon 704,8 milyar TL'ye yükselerek güçlü seyrini korudu. Ancak asıl dönüşüm, mevduatların kompozisyonunda yaşanıyor. KKM'nin toplam mevduatlar içindeki payı, ekonomi yönetiminin politikalarıyla istikrarlı bir şekilde azalıyor. Nisan sonunda %3,06 olan KKM'nin toplam mevduata oranı, Mayıs sonunda %2,61'e kadar gerilemişti. Bu değişim, sistemden çıkan paranın dövize yönelmek yerine büyük ölçüde standart TL mevduat hesaplarına geçtiğini gösteriyor ve Merkez Bankası'nın TL'yi güçlendirme stratejisinin çalıştığına dair bir işaret olarak yorumlanıyor.

Ancak bu geçişin bankacılık sektörü üzerinde yarattığı bir yan etki de mevcut. TL mevduatları çekici kılmak için bankaların sunduğu faiz oranları yükselirken, kredi faizleri aynı oranda artmıyor. Mayıs ayı sonunda 3 aya kadar vadeli TL mevduat faizleri ortalama %58,79 seviyesine çıkarken, ticari kredi faizleri %57,87'de kaldı. Bu durum, "kredi-mevduat makası" olarak bilinen ve bankaların temel kârlılık göstergesi olan marjın negatife dönmesine neden oldu. Yani bankalar, topladıkları mevduata ödedikleri faizden daha azını verdikleri kredilerden kazanır hale geldi. Bu durumun sürdürülebilirliği, önümüzdeki dönemde sektörün kârlılığı açısından önemli bir sınav olacak.

Kaynak: HABER MERKEZİ