Anadolu'nun binlerce yıllık tarihine ışık tutan en önemli medeniyetlerden biri olan Hititlerin kayıp kutsal kenti Nerik, Samsun'un Vezirköprü ilçesindeki Oymaağaç Höyüğü'nde gün yüzüne çıkarılmaya devam ediyor. Tam 20 yıldır büyük bir titizlikle sürdürülen kazı çalışmaları, bu yıl "Vezirköprü Arkeoloji ve Kültürel Miras Çalıştayı" ile taçlandırıldı. Arkeoloji dünyasının önemli isimlerini bir araya getiren çalıştayda, kazıların başkanı Prof. Dr. Rainer Czichon, bölgenin ve hatta dünya tarım tarihinin seyrini değiştirebilecek nitelikte bir keşfi kamuoyuyla paylaştı: 3 bin yıllık fındık kabuğu.

Samsun Müzesi Konferans Salonu'nda düzenlenen ve bölgenin kültürel mirasının masaya yatırıldığı çalıştaya, Samsun Vali Yardımcısı Hançer Baştürk, Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe Pınar Sumer, Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürü Süleyman Demirtaş ve çok sayıda akademisyen katıldı. Ancak çalıştayın en çarpıcı anı, Prof. Dr. Czichon'un, bölgenin en önemli ekonomik değeri olan fındığın köklerinin Hititlere kadar uzandığını bilimsel kanıtlarıyla açıklaması oldu.

Çivi yazılı tabletler sırrı çözdü: Burası kutsal kent Nerik

Oymaağaç Höyüğü'ndeki kazıların en büyük hedefi, yıllardır yeri tam olarak tespit edilemeyen Hititlerin kutsal kenti Nerik'i bulmaktı. Prof. Dr. Rainer Czichon, 20 yıllık emeğin sonunda bu hedefe ulaştıklarını ve buranın Nerik olduğunu kesinleştirdiklerini belirtti. Bu kesinliğin ardındaki en büyük kanıt ise kazılar sırasında bulunan 26 adet çivi yazılı tablet parçası oldu.

Prof. Dr. Czichon, "Tabletlerde, Nerik'in hava tanrısından bahsedildiğini gördük. Bu, bizim için en büyük delildi ve buranın Nerik olduğunu kesinleştirdik" dedi. Tabletlerde ayrıca kutsal bir pınardan bahsediliyordu. Kazı ekibi, bu pınarın izini sürerek höyükte yer altına inen bir tünel ve sonunda kutsal bir havuza ulaştı. Bu keşif, sadece kentin kimliğini doğrulamakla kalmadı, aynı zamanda beklenmedik bir "botanik hazinenin" de kapısını araladı.

Altın değil, ahşap hazine: Kutsal havuzdan çıkan nadir eserler şaşırttı

Kazı ekibi, yerin metrelerce altındaki bu kutsal havuzda, arkeoloji dünyası için altından ve gümüşten çok daha değerli olan organik buluntularla karşılaştı. Prof. Dr. Czichon, "Hazine duyunca insanlar genellikle altın, gümüş bekliyorlar. Ama bizim hazinemiz işte bu botanik malzemeler, ahşap malzemeler" diyerek, buluntuların nadirliğine dikkat çekti.

Bu kutsal havuz, adeta bir zaman kapsülü görevi görerek, binlerce yıldır ahşap eserlerin çürümeden günümüze ulaşmasını sağlamıştı. Bulunan eserler arasında, dünyada sadece üç tane olduğu bilinen ve diğer ikisi Mısır'da bulunan antik bir tarım çapası, dokuma tezgahına ait parçalar, bir boyunduruk parçası ve ahşaptan yapılmış bir sapan ucu yer alıyor. Bu eserlerin, o dönemin tarım teknolojisi, günlük yaşamı ve zanaatkarlığı hakkında paha biçilmez bilgiler sunduğunu belirten Czichon, bu buluntuların büyük bir kısmının Demir Çağı'na tarihlendiğini, çünkü pınarın Hititlerden sonra depo olarak kullanıldığını ifade etti. Ancak havuzun en büyük sürprizi, daha derin katmanlarda gizliydi.

İşte Karadeniz fındığının 3 bin yıllık atası!

Kutsal havuzun içinde, Demir Çağı buluntularının yanı sıra, bölgenin kaderini değiştirecek küçük bir organik kalıntı daha bulundu: bir fındık kabuğu. Bu basit fındık kabuğu, ilk bakışta önemsiz gibi görünse de, bilimsel analizler sonucunda bölge tarihini yeniden yazacak bir öneme sahip olduğu anlaşıldı.

Prof. Dr. Czichon, bu keşfin heyecanını şu sözlerle paylaştı: "Havuzun içinde fındık da bulundu ve bu Hitit olarak tarihleniyor. Çünkü biz radyokarbon tarihlemesi yaptırdık ve bize Hitit Dönemi'ni, Milattan Önce 15. yüzyıl tarihini verdi." Bu bilimsel veri, fındığın Karadeniz Bölgesi'ndeki varlığının günümüzden tam 3 bin yıl öncesine, yani Hitit medeniyetinin en parlak dönemlerine kadar uzandığını kanıtlıyor. Czichon, "Karadeniz'in bilmiyorum ama belki de en eski fındık, Oymaağaç Höyüğü'nde diyebiliriz" diyerek, bu keşfin öneminin altını çizdi. Bu, Karadeniz Bölgesi'nin temel tarım ve ticaret ürünü olan fındığın, binlerce yıldır bu topraklarda var olduğunun ve tüketildiğinin en somut kanıtı oldu.

Arkeoloji dünyasında heyecan yaratan keşif

Nerik'te bulunan bu 3 bin yıllık fındık kabuğu, sadece yerel bir merak unsuru olmanın ötesinde, uluslararası arkeoloji ve paleobotanik (antik bitki bilimi) dünyasında da büyük bir heyecan yarattı. "Vezirköprü Arkeoloji ve Kültürel Miras Çalıştayı"nda yapılan sunumlarda, bu keşfin yanı sıra 'Geç Tunç Çağı Çanak Çömleği Işığında Hitit ve Kaşka İlişkileri', 'Hitit Belgelerinde Bir Kült Kenti ve Gizemli Halkın İzleri' gibi konular da ele alındı.

Jrokez ismi ile tanınan yayıncı Oğuzhan Dalgakıran hayatını kaybetti
Jrokez ismi ile tanınan yayıncı Oğuzhan Dalgakıran hayatını kaybetti
İçeriği Görüntüle

Bu tür bilimsel toplantılar, Nerik'te yapılan keşiflerin akademik bir zeminde tartışılmasına ve bulguların daha geniş bir tarihsel bağlama oturtulmasına olanak tanıyor. Fındık kabuğu, artık sadece bir tarım ürünü değil, aynı zamanda Hititlerin beslenme alışkanlıklarını, tarımsal faaliyetlerini ve bölgenin antik ekolojisini anlamak için önemli bir veri kaynağı olarak kabul ediliyor.

Sadece bir fındık değil, bir medeniyetin izleri

Oymaağaç Höyüğü'ndeki kazılar, Samsun'un ve Vezirköprü'nün ne kadar derin bir tarihi mirasa sahip olduğunu bir kez daha kanıtladı. Hititlerin en önemli dini merkezlerinden biri olan Nerik'in burada bulunması, bölgeyi dünya kültür mirası haritasında çok önemli bir konuma taşıyor.

Bulunan her bir tablet parçası, her bir seramik ve şimdi de bu 3 bin yıllık fındık kabuğu, sadece geçmişe ışık tutmakla kalmıyor, aynı zamanda bölgenin gelecekteki kültür turizmi potansiyelini de artırıyor. Nerik, sadece bir arkeolojik alan değil, aynı zamanda Hititlerin inanç dünyasını, sosyal yaşamını ve doğayla olan ilişkisini anlamak için eşsiz bir laboratuvar sunuyor. Bu "küçük" fındık kabuğu, aslında binlerce yıllık bir medeniyetin ve coğrafyanın büyük hikayesinin en lezzetli parçalarından biri olmaya aday.

Muhabir: Kazim Bozkurt