Hazırlayan/ Ceren BATMAZ SARI (Uzman Diyetisyen)

Kanser, normal vücut hücrelerinin değişimi (mutasyon) sonucu, denetimsiz olarak hızla çoğalması sonucu oluşan bir hastalıktır. Mutasyona uğramış bir kanser hücresi milyarlarca çoğalarak tümör haline gelir ve oluştuğu organ veya dokunun normal işlevini engeller. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre; 2018 yılında kanser dünyada 9,6 milyon ölüme neden olup ikinci ölüm nedeni olarak gösterilmektedir. Dünya çapında her 6 ölümden 1’i kanserden kaynaklanmaktadır. Ülkemizde ise, Sağlık Bakanlığı verilerine göre; 2015 yılında kanser görülme hızı erkeklerde 100 bin kişide 257,6, kadınlarda ise 177,5’tir. Erkeklerde en sık görülen kanser türü akciğer, kadınlarda ise meme kanseridir. 

Kişinin yaşadığı çevre, yaşam tarzı, stres, genetik yapı, beslenme örüntüsü kanserin oluşumunda etken olmaktadır. Ayrıca, hastalık da kişinin beslenme durumunu etkilemekte, bu etkinliğin derecesine göre ilave sorunlar ortaya çıkmaktadır. 

Kanserin tıbbi beslenme tedavisinde bireyin beslenme durumu, iştahı ve oral alımı çok iyi değerlendirilmelidir. Semptomların, vücut ağırlığı durumunun, komorbiditelerin ve kan tetkiklerinin birlikte değerlendirilmesi önemlidir. Vücudun genel olarak değerlendirilmesi kapsamında, yaşamsal belirtilerin ve vücut ölçümlerinin gözden geçirilmesi ve deri altı yağ depolarının, kas kütlesinin ve sıvı durumunun değerlendirilmesi yer alır. 

Bu değerlendirmelere bağlı olarak kişinin enerji ve besin öğesi gereksinimleri hekim ve diyetisyeni tarafından belirlenmeli ve kişiye özel ve uygun bir beslenme programı uygulanmalıdır. 

Enerji: Bireye özgü enerji gereksiniminin belirlenmesi, bireylerin enerji dengesini sürdürmesi ve sağlıklı vücut ağırlığına ulaşmalarına yardımcı olmak için büyük önem taşır. Bireylerin tahmini enerji gereksinimi hesaplanırken tanı, diğer hastalıkların varlığı, tedavinin amacı (tedavi edici, kontrol veya palyatif), antikanser tedavileri (cerrahi, kemoterapi veya radyoterapi vb), ateş veya enfeksiyon varlığı gibi diğer metabolik komplikasyonlar birlikte değerlendirilmelidir. 

Protein: Bireylerin protein gereksinimi hastalık ve stres dönemlerinde artar. Kanser tedavileri nedeniyle etkilenen dokuların onarımı ve yenilenmesi ile sağlıklı bağışıklığın sürdürülebilmesi için vücut tarafından ek proteine ihtiyaç duyulur. Malnütrisyonun derecesi, hastalığın boyutu, stresin derecesi ve protein kullanma ve metabolize etme yeteneği protein gereksiniminin belirlenmesindeki faktörlerdir. Günlük protein gereksinimi genellikle ideal vücut ağırlığı yerine gerçek vücut ağırlığı kullanılarak hesaplanmaktadır ve hastanın durumuna göre 1,2-1,5 g/kg vücut ağırlığı arasında değişmektedir. 

Sıvı: Kanser bakımında sıvı yönetiminde yeterli hidrasyon ve elektrolit dengesinin sağlanması ile dehidrasyon (susuzluk) ve hipovoleminin (kan hacminin azalması) önlenmesi amaçlanır. Genel olarak kullanılan rehbere göre, renal problemleri olmayan yetişkinler için sıvı gereksinimi 20-40 ml/kg olarak belirlenmiştir. Sıvı gereksinimini değerlendirmek için kullanılan diğer bir yöntem, enerji gereksiniminin her bir kkal başına 1 ml sıvı önerisidir. İntravenöz (damar içi) hidrasyon (sıvı alımı), yeterli hidrasyon için mücadele eden bireyler için önerilebilir ancak bireyin aldığı ve çıkardığı sıvı takibine göre infüzyon sıklığı ve hacmi belirlenmelidir.  

Vitamin ve Mineraller: Kanser tanısı almış bireylerin besin alımındaki zorluk yaşaması ve tedaviye bağlı yan etkiler mevcutsa, diyet referans alımlarının (DRI) %100’ünden fazla olmayacak şekilde standart bir multivitamin ve mineral takviyesi kullanmalarının güvenli kabul edildiği düşünülmektedir. Kanserin önlenmesi için bireylerin vitamin mineral gereksinimlerinin besinler yoluyla karşılanması önerilmektedir. Kanserin tanı sürecinde veya sonrasında bazı durumlarda, tıbbi tanı ve laboratuvar analizlerine bağlı spesifik mikrobesin öğelerinde günlük önerilen alım düzeylerinin üstünde veya altında takviye veya kısıtlamalara ihtiyaç duyulabilir (örneğin demir eksikliği anemisi, bir kemoterapi ajanı olan pemereksek (Alimta) tedavisi ile birlikte B12 enjeksiyonu ve folik asit takviyesi)

Kanser Riskini Arttıran veya Azaltan Besinler

Normal bir beslenmede binlerce kimyasal bileşen yer almaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalar, besinlerde bulunan bazı bileşenlerin kanser riskinin azaltılmasında veya arttırılmasında etkili olabildiğini göstermiştir. Bazı beslenme karsinojenleri; besinlerde bulunan küfler (örn.aflatoksin, fumosininler veya okratoksin) tarafından üretilen ikincil bileşenler olan mantarlar, böcekler, yırtıcı hayvanlar veya mikotoksinlere karşı koruyucu, bitkiler tarafından üretilen doğal ortaya çıkan pestisitler veya herbisitlerdir. 

Besin hazırlama ve saklama yöntemleri de beslenmede karsinojen alımına katkıda bulunabilmektedir. Besinlerin tütsülenmesi, tuzlanması, nitrit, nitrat içeren besinler, odun, kömür ve diğer yakıtların dumanında pişen besinlerde karsinojen bileşen oluşma riski artmaktadır. Besinlerin aşırı saflaştırılması kanser koruyucu lifin ve antioksidanların kaybına neden olur. Örneğin, buğdayın kepeği ve özü alınarak beyaz un haline getirildiğinde kanserden koruyucu bileşenlerin %90’ı kaybolur. Lif tüketiminin azalması kolorektal kanser riskini arttırabilmektedir. Çok fazla baharatlı besinlerin tüketimi sindirim sisteminde tahrişe neden olması ve yanlış pişirme yöntemlerinin uygulanması (etin yüksek sıcaklıkta ızgarada veya aleve yakın pişirilmesi) karsinojen bileşenlere neden olur. Etin hafif sıcaklıkta uzun süre pişirilmesi kimyasal karsinojen oluşumunu en aza indirir.  

Kanser riskinin artmasına neden olabilen besinler; yağlı ve yaşlı koyun, sığır, keçi ve tavuk etleri, domuz eti, domuz pastırması, sade, yağlı etten yapılan köfteler, sucuk, sosis, salam, tereyağı, içyağı, yağda kızartılmış besinler, tuzlanmış besinler, tütsülenmiş besinler, nitrit ve nitrat eklenmiş besinler ve mangal gibi doğrudan ateşte pişmiş etlerdir. 

Kanser Riskini Azaltan Besinler

Besin Grubu 

Besinler

Sebzeler

Soğan (kuru, yeşil), sarımsak (kuru, yeşil), lahana (beyaz, kırmızı, kara), havuç, ıspanak, marul, kıvırcık, salatalık, asma yaprağı, pazı, karnabahar, pırasa, şalgam, turp, maydanoz, tere, nane, roka, biber (sivri, dolmalık), bezelye, taze fasulye, bakla, mantar, patlıcan, enginar, kabak (bal kabağı, yeşil kabak), yenebilen yabani otlar, domates, pancar, bamya

Meyveler

Portakal, greyfurt, limon, kuşburnu, böğürtlen, kızılcık, elma, armut, ayva, erik, kiraz, vişne, çilek, kavun, karpuz, üzüm, incir, nar, dut, muz, hurma, yeni dünya

Kuru baklagiller

Mercimek (yeşil, kırmızı), nohut, fasulye, soya fasulyesi

Kuru yemişler

Leblebi, kestane, badem, fındık, fıstık, ceviz

Tahıllar

Tam buğday ekmeği, kepekli ekmek, çavdar ekmeği, yulaf ekmeği, bulgur, yarma 

Hayvansal ürünler 

Yumurta, yağsız veya az yağlı süt, yoğurt, peynir, çökelek

Kanser riskinin azaltılmasında beslenmede meyve ve sebze alımının yeterli düzeyde olduğu, doymuş ve trans yağ içeriği daha düşük olduğu için hayvansal ürünlerde az yağlı olanların tercih edildiği, beslenmede doymamış yağ içeriği yüksek (balıklar, bitkisel sıvı yağlar, kuru yemişler) besinlerin yer aldığı ve rafine edilmemiş tahılların bulunduğu Akdeniz tipi beslenmenin uygulanması büyük önem taşımaktadır.   

Yarın: Kanser tedavisinde yan etkiler ve beslenme tedavisi