İzmir basının duayen gazetecilerinden İsmail Sivri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Gazeteciliğe 1951 yılında İstanbul'da Yeni Sabah gazetesinde muhabir olarak başlayan Sivri, 1960 yılına kadar Dünya, Son Telgraf, Vatan, Tercüman ve Havadis gazetelerinde çalıştı. 1960 yılında Milliyet'in İzmir Temsilciliğini üstlenen Sivri, 1980 yılında emekliye ayrıldı.

Emekli olduğu dönemde de meslekten kopmayan İsmail Sivri Milliyet Ege’de köşe yazarlığı yaptı. !984 – 1998 yılları arasında İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nde Başkanlık görevini yürüttü. Başkanlık döneminin bitmesinin ardından İGC Onursal Başkanlığına getirildi.

Ege Üniversitesi Gazetecilik Yüksek Okulunda öğretim görevlisi olarak da çalışan Sivri, bir dönem de TRT Yönetim Kurulu üyeliği yaptı.

Sadece gazeteci kimliğiyle değil, yazarlık yönüyle de güçlü bir kaleme sahip olan İsmail Sivri yazdığı kitaplarla Türk edebiyatına çok sayıda eser kazandırdı. Bu sebeple, İzmir Gazeteciler Cemiyeti tarafından İsmail Sivri adını yaşatmak üzere Çocuk Öyküleri Yarışması da düzenlenmektedir.

Hikmet Sivri:

Sevgili babama

Tam 14 yıl oldu, sen gideli... En ufak bir şey olduğunda sana haber vermek, seninle konuşmak istiyorum. Birden aklıma düşüyor. 2 Ağustos 2007’de, ne güzel el sallamıştın, akşam üzeri beni uğurlarken. Hiç aklıma gelmedi, bunun bir son olduğu... Cemiyet, benden bu yazıyı istediğinde, nasıl bir şey yazayım, hangi anımı paylaşayım diye çok düşündüm, yaşadığımız birçok şey aklıma geldi... Ama aklımdan çıkmayan, 6-7 yaşlarımdan itibaren hatırladığım, şu sözündür: “Kendinizi sıkmayın her şeyin çözümü bu evde vardır” diye. İyiyi, kötüyü, doğruyu, yanlışı, insan ve doğa sevgisini, inanılmaz hoşgörünü ve Atatürk sevgini, hep sohbetlerle bize aktarmaya çalıştın. Ne yazayım derken bilgisayarımda, 5 Ağustos 2007 tarihli Milliyet Gazetesi Ege Eki’ndeki “Bizim Köşe” için hazırladığın yazın karşıma çıktı. “Bak yine çözüme yardımcı oldun.” Şu günlerde yaşadığımız hepimizi üzen, hepimizin içini yakan yangınlara da bir mesaj olduğunu düşünerek, bu yazından bazı paragrafları paylaşmak istiyorum:

SUSUZ VE KURAK BİR YAZ

Nisan ayı başında, Birleşmiş Milletler Küresel Isınma Raporu'na göre dünya ısınıyor ve iklimler değişiyordu. Bu ısınma sürerse, yeryüzündeki canlı türleri için yaşam çok zor olacaktı. Haziranda başlayan sıcaklarla, ay sonlarına doğru Afrika sıcakları oldu. Temmuz ayında birer hafta arayla kavurucu sıcaklarla tanıştık. İmkanı olanlar denizlere, sulara koştular. Çoğumuz evlerde sıcaklarla yaşadık. Bu aylarda gazete ve televizyonlar çoklukla kuruyan barajlardan, göllerden, kuraklıktan söz ediyorlardı. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerdeki su sıkıntısı haberleri birbirini izliyordu. Okullar kapanmadan önce, iki torunum, tüm arkadaşları gibi, öğretmenlerinin uyarılarıyla, evlerde su tasarrufu nutukları atıyorlardı. Bir Pazar bize gelen iki torunumun ilk sözleri şu oldu:

-Dede, tıraş olurken muslukları açık bırakma…

Sonra ikisi birden, evlerde yapılacak su tasarrufları konusunda, birbirinin sözünü keserek, bana güzel bir diskur çektiler. Aynı istekler, her evde günlerce yinelenip durdu.

***

Çok sıcak ve dayanılmaz günlerle birlikte, çok kurak bir yaz geçirmekteyiz. Günlük yaşam susuzlukla birlikte kuraklığın etkisi altında sürüyor. Kuraklık tarlalardaki ürünleri de etkilemeye başladı. Üretici çok büyük bir sıkıntı içinde yaşarken, pazarlarda da meyve ve sebze fiyatları el yakıyor. Ekolojik dengedeki bozukluklar, küresel ısınma iklim değişiklikleri değil midir?

***

Susuz ve kurak bir yaz başlıklı yazımı Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Severim, nerde olsa sularla dertleşmeyi/Pınara dert anlatır, söyletirim çeşmeyi” dizeleri ile içimizi ferahlatmaya ne dersiniz? Sevgili babam, keyifli sohbetler eşliğinde öğrettiklerini, “Dede, tıraş olurken muslukları açık bırakma…” diyen torunların Kerem ve Levent ile sana yakışır bir biçimde hep yaşam felsefemiz olarak sürdüreceğiz.

Özlemle…

Abdül Batur (Konak Belediye Başkanı):

Adını yaşatacağız

Türk basının unutulmaz isimlerinden, Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Kurucu Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Onursal Başkanı, Gazeteci-Yazar İsmail Sivri’yi aramızdan ayrılışının 14. yılında saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz. İzmir’e ve Türkiye’ye önemli katkılarda bulunmuş İsmail Sivri, usta bir kalemdi, çok çalışkandı ve içindeki insan sevgisiyle örnek bir kişilikti. İzmir ve Türk basınına büyük hizmetler verirken, birçok gazetecinin yetişmesini de sağladı. Bugün aramızda değil ama bizler onun adını yaşatmaya kararlıyız.

İsmail Sivri, yetiştirdiği insanlarda, yazdığı kitaplarda yaşamaya ve hepimize örnek olmaya devam edecek. O'nu ve böylesine kıymetli değerlerimizi gelecek kuşaklara anlatmayı sürdüreceğiz. Bu, her şeyden önce bizim vefa borcumuz. Ancak mesleğini kitabına uygun, hakkıyla, çıkar ilişkilerine girmeden, kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğuyla yapmış ve kendinden sonra gelen kuşaklara örnek olmuş İsmail Sivri’yi yaşatmak demek, doğru gazeteciliğin önemine de dikkat çekmek, gerçek gazeteciliğin yapılabilmesi için gerekli olan basın özgürlüğünü gündemde tutmak demek. Kendisini saygıyla anıyorum. Nurlar içinde uyusun. Biz özgürlük mücadelesinde her zaman basının yanında olacağız ve yerel basını da sesini daha gür çıkarma ve var olma savaşında yalnız bırakmayacağız.

Kemal Zorlu (İş insanı):

O iyilik meleğiydi…

İsmail Abi’yi nasıl anlatayım... İnsan sevgisiyle dolu yüreğinden mi söz edeyim, yoksa her zaman, herkese uzanan yardım elinden mi? Yüreğinin temizliği yüzüne yansıyan o güzel insanı, İsmail Sivri’yi nasıl yad edeyim... Dost canlısı kişiğiyle mi, her konuyu diyalogla çözme çabasıyla mı? İsmail Sivri’yi, birkaç kelimeyle anlat deseler bana; O’nun için en uygun tanımın “İyilik meleği” olduğunu söylerim. Gerçekten bunu yürekten, üstüne basa basa ifade ederim. İsmail Abi, eşine, benzerine az rastlanan insanlardan biriydi. Herkesle barışık, herkese yardım eli uzatan, kimsenin kalbini kırmayan ve insanlara yardımcı olmak adına her türlü çabayı gösteren, toplumun İsmail Abi’siydi O… Mütevazi gelirine rağmen, insanlara maddi ve ayni yardım yapmayı, kendine görev edinmişti. Gazetecilik mesleğinden kazandığı ücretten, ailesi için harcayacağı bölümü bir yana koyar, kalan meblağı ihtiyaç sahiplerine dağıtır, bundan da büyük bir keyif alırdı. İsmail Abi’nin portföyünde, her zaman en az iş bulma çabasındaki 50 insan bulunurdu... Onlara ekmek kapısı açmak için çabalardı. Bu özellikleriyle İsmail Abi, toplumdan hak ettiği sevgi ve saygıyı görürdü.

Aramızdaki yaş farkına rağmen İsmail Sivri benim arkadaşımdı. Ondan hayatla ilgili çok şey öğrenme şansına sahip oldum. Evlatları Hikmet ve Talat’ı da çok güzel yetiştirerek, faydalı birer birey olarak topluma kazandırdı ve onlarla haklı olarak her zaman gurur duydu. Sadece topluma değil, ailesine karşı görevlerini de eksiksiz yerire getiren İsmail Abi, eşi Aysel Hanım’a karşı da sevgi ve saygısını hiç eksik etmedi.

O’nu yakından tanıyan biri olarak, hayatının her döneminde topluma örnek olmuş bir kişi olan İsmail Abi’yi saygı, sevgi ve özlemle anıyorum. Mekanı cennet, ruhu şad olsun.

Okan Yüksel (Gazeteci-Yazar):

Ben ne zaman İsmail Sivri denilse

İnsanın kendisi için yaptıkları, ölünce yok olur gider. Ama dünya için, insanlık için yaptıkları kendisinden sonra da yaşamaya devam eder. İsmail Sivri de yaşarken ilmek ilmek ördü ölümsüzlüğünü... İnsanların yüreklerine uzanan bir gönül bağı ile nefes almaya devam etti.

Her insan öldükten sonra arkasından güzel sözler söylenebilir ancak İsmail Sivri gibi insanlık ustası bir gazeteci tüm bu övgülere, sevmelere, dostluklara hayattayken sahip olabilir. Bu yüzden ben ne zaman İsmail Sivri denilse ‘İnsan sevmenin’ ne incelikli bir iş olduğunu anlarım. Ben ne zaman İsmail Sivri denilse ‘tutup bir sevdanın ucundan gazeteciliğe sevdasını’ anlarım. Ve ben ne zaman İsmail Sivri denilse “gazeteciliğin onur anıtı” bir güzel insanı hatırlarım. Ben ne zaman İsmail Sivri denilse halkının, ülkesinin, bayrağının sevdalısı bir yüce insanın varlığını duyumsarım yüreğimde... Ben ne zaman İsmail Sivri denilse, havada uçan kuşundan, toprakta açan çiçeğine kadar bir ‘doğa sevdalısı’ insanı anlarım.

Ben ne zaman İsmail Sivri denilse basın mesleğindeki ululuğunun yanında yarınlarımız olan çocuklarımız için yazdığı öykü ve Atatürk kitapları ile anarım.

Ben ne zaman İsmail Sivri denilse kendi destanını yazan Gazi Mustafa Kemal Atatürk sevdalısı İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun Başkanı olarak anarım. Ben ne zaman İsmail Sivri denilse, ‘Saygıyla ayağa kalkarım.’

Eserleri

ÖYKÜ: Yeşil Pancurlu Ev (1958)

ÇOCUK ROMANI: Karınca Dostlar (1972), Yürekli Kaplumbağa (1983), Kavanozda İki Balık (1991), Leylekler Gelirken (1994), Beş Kardeşler Masalı (1996), Yaz Biterken (1997)

ÇEŞİTLİ ÇOCUK KİTAPLARI: Nasrettin Hoca (1977), Nasrettin Hoca: Gençlik Yılları (1979), Atatürk Çocukları Çok Severdi (şiirler, 1979), Çocuklar İçin Atatürk Kitaplığı Dizisi (12 Kitap, 1981-82), Nasrettin Hoca: Mahalle Okulu (1987), Nasrettin Hoca Akşehir Kadısı (1992), Nasrettin Hoca: Son Yılları (1996), Nasrettin Hoca: Fıkralarıyla Yaşam Öyküsü (1998), Atatürk Çocukları (1999)

DİĞER ESERLERİ: Türkiye Okullar Rehberi (1958), Eski ve Yeni Ramazanlar (A. Nihat’la, 1958), Gazetecilik Okulu Öğrencilerine Haber Tekniği Dersleri (2 cilt, 1971).