Dünyanın her yerinde kadınlar, bir birey olmanın, varlığıyla ayakta durmanın peşinde mücadelelerini sürdürüyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden doğan ve kadınlara uygulanan her türlü şiddet eylemi ya da tehdidi azalmıyor aksine tüm teknolojik, eğitimsel, ekonomik gelişmelere dahi meydan okuyor. Fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veya acı veren/verebilecek her türlü eylemle tehdit edilen kadınlar adı konulmuş ya da görünmeyen şiddet türlerine karşı maruz kalmaya devam ediyor. Üstelik bilinen türleri kadar şiddettin kadınları, bir şeyleri yapmaya zorlayan ya da yapmak istediklerini engelleyen, bir kapatılmalarına neden olan yaklaşımlar da farklı şiddet türledir. Aynı evde birlikte yaşansa da yaşanmasa da aile bireylerinden, eski ya da şimdiki eşlerden, partnerlerden, sevgililerden kadınlara yönelen her türlü psikolojik, fiziksel, cinsel veya ekonomik şiddet yani 'ev içi şiddet' de giderek tırmanmakta.

HAYATA YENİ BAŞLANGIÇ

Evet kadın cinayetleri dediğimizde Türkiye zor bir ülke. Yaşadığımız gerçekleri yadsıyamayız. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre 2013- 2022 yılları arasında ülke genelinde 3 bin 529 kadın yaşamını yitirdi. Peki tüm bu ağır tabololar, yaşadığımız onca sorun, hayatları kararan insanlar kadınları şiddete karşı durmaktan yıldırıyor mu? Yanıt çok açık ve HAYIR Şiddet gören kadınlar zor bir mücadeleye giriyorlar ama yılmıyorlar. Öyle ki, adından doğum tarihine hatta yüz operasyonuna kadar bir çok sorunu aşmaktan çekinmiyorlar. Evet gerekirse Tanık Koruma Kanunu hükümleri kapsamında adı, soyadı, doğum tarihi, doğum yılı, doğduğu yer de dahil tüm nüfus bilgileri, öğrenim belgeleri hatta çocuk sayısı bile değiştiriliyor ve hayata yeniden başlıyorlar. Aynı şekilde SGK bilgileri, belgeleri ve ikametgâhı da devlet tarafından değiştirilebiliyor. Eski eşinden, sevgilisinden şiddet gören ve hayatı tehlikeye giren kadınlar için son çare, adından hatta yüzünden vazgeçmek oluyor. Mahkeme kararıyla mağdurun kimliği değiştiriliyor. Kimlik değiştirmesine rağmen ölümcül ‘ısrarlı takip’ sürerse mağdur kadının yaşadığı şehrin, işinin değiştirilmesi, Tanık Koruma Kanunu kapsamında bedeli devlet tarafından karşılanarak tanınmayacak şekilde yüz estetiği yaptırılması gündeme geliyor.

AMELİYATA SINIRLI İZİN

Aile mahkemesi kararıyla 2020 yılında tam 99 şiddet mağduru kadının kimlik ve nüfus bilgileri değiştirildi. Şiddet kurbanı kadınlar yepyeni bir kimlikle yeni bir hayat kurmaya çalıştılar. Yedi yıl önce İzmir’de mahkeme kararıyla yeni bir kimlik verilen ve yüz estetiği yaptırılan 20 yaşındaki şiddet mağduru kadının ardından şiddet görene yüz estetiği kararının çok sınırlı sayıda mağdurla ilgili verildiği bildirildi. Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü basına yansıyan rakamlara göre kimlik değiştirme uygulamasının başladığı 2013’te 40 kadının kimliği değiştirilirken, bu kadınların sayısı 2015’te 125, 2017’de 300’e çıktığını söyledi. 2020’de kimliği değiştirilen Şiddet Mağduru Kadın sayısının 99 olarak açıklandığını vurgulayan Güllü, bunların ulaşabildikleri rakamlar olduğunu söyledi.

'UYGULAMA SIKINTILI'

Kadınların yaşadığı sorunları örneklerle anlatan Güllü, “36 yaşında, iki çocuklu ve üç kurşunla yaralanıp koruma altına alındıktan sonra eşinin cezaevinden ölümle tehdit ettiği bir şiddet mağduru kadının kimliği değiştirildi. Mahkeme kararının ardından kimlik bilgilerinin değiştirilmesi süresi altı ayı geçti. İçişleri Bakanlığı’nca verilen yeni kimlikte iki çocuğu yazılmadı. Şu anda bu kadın tek başına görünüyor. Yani yine mağdur. Çocukları için sosyal yardımlardan faydalanamıyor. Kimse durduk yerde kimliğini, yüzünü değiştirmez. Bu kadınlar can korkusuyla, yaşamak için yüzlerinden, isimlerinden vazgeçiyorlar. Yeni gittikleri çevrede yeni isimleriyle onlara seslenildiğinde dönüp bakmıyorlar bile. O isme, o yüze yabancılar. Yeni bir hayat kurmakta zorlanıyorlar. Tedbir kararları da kâğıt üzerinde kalmamalı ve sıkı şekilde uygulanmalı.”

Kadınlar kendi ayakları üzerinde durmalı

İZMİR Konak Meydanı'nda milli piyango bileti satarak geçimini sağlayan Gülnaz Ok, 21 yaşında evlendi, 23 yaşında ve 25 yaşında çocuklarını kucağına aldı. 14 senelik evliliği boyunca eşinden görmediği şiddet kalmadı. Dayak yedi, kemerle dövüldü, saçları kopartıldı. Yetmedi, çocuklarının gözü önünde sözlü şiddet de gördü, aşağılayıcı küfürlere maruz kaldı. Eşinden gördüğü şiddet nedeniyle ondan boşanmak istedi ancak eşi boşanmak istemeyince çektiği eziyetler daha da arttı. Gülnaz, eşinin azmettirmesiyle önce 4 erkek tarafından Şanlıurfa'ya kaçırıldı, sonra 'yakılıp çuvala atılmak' ile tehdit edildi. Ancak Gülnaz hiç pes etmedi. 6 yıl boşanma davası sürdü. Boşandıktan sonra, kendisinden yaşça büyük biriyle tanıştı. Onunla evlendi. Evlendiği kişi de hayatını kaybedince yine tek başına kaldı. Mücadelesi bitmeyen Gülnaz Ok, Konak Meydanı'nda milli piyango, kazı kazan gibi şans oyunları bileti satarak, kazancını sağlamaya çalışıyor. Ok, şu ifadeleri kullanıyor: “Milli piyangoculuk benim baba mesleğimdi. Hayata tutunmam gerekiyordu. Babamdan biliyordum. Mecbur bu işe girmek zorunda kaldım. Milli piyangoculuk sayesinde ayaklarımın üzerinde durabildim. Şiddet gören kadınların mutlaka kendi ayakları üzerinde durmaları gerekiyor.”

Editör: Ömer Ceylan