Türkiye’nin şekerde büyük bir stratejik hatanın eşiğinde olduğunu savunan tarım uzmanları, özelleştirme yerine revizyon diyor. 2003’de 460 bin çiftçi ailesi pancar tarımı ile uğraşırken 2015’de çiftçi sayısı 105 bine geriledi. Soru şu; şekerde daha ne kadar kaybederek, tarımda yine kendimizi ithalata mahkum edeceğiz?

Adamın biri çağı yakaladı ve sanal çiftlik kurdu. ‘Beğendiğin ineği seç, üstüne tıkla, her ay sütü, yıl da bir de eti senin olsun’ dedi.
Hayatın gerçeğinde 1 litre sütü 4 TL’ye alan, eti iyi ihtimal 250 gr. gerdan olarak sofrasında gören halkımız ne yaptı?
Mutluluğun hiç değilse sanalını yaşayım dedi, gitti, tanımadığı adamın hesabına 500 milyon TL. yatırdı.
Bir kere bile sormadı.
Benim ülkemde maliyetler yüzünden 3-5 yılda bir süt inekleri kesiliyor. Her şeyi, samanı bile ithal eder olduk. Hayatın gerçeği tersine giderken bu ablak yüzlü çocuk bana nasıl kar payı verecek?
Dahi işadamı 500 milyonla Uruguay’a kaçtı. Gülmüyorum, içim acıdı, içimiz acıdı. Bir millet internette inek besleyerek zengin olacağını sanırken, elindeki değerlerini kaybediyorsa hakikatten üzücüdür.
Artık uyanılır mı bilmiyorum ama Türkiye tarımda yine bir başka stratejik tercihle karşı karşıya.
Tarımda birçok gücünü kaybetti yetmedi, şimdi elinde kalan 14 şeker fabrikası daha özelleştirilecek.
Türkiye, şeker fabrikalarında özelleştirmeyi iki kez denedi.
Danıştay’ın 2009’da iptal kararı, 2012’de ise sendikaların, meslek örgütlerinin ve bazı sivil toplum kuruluşlarının yükselen muhalefeti nedeniyle yapılamayan özelleştirmeler şimdi yine gündemde.
Resmi Gazete’nin 21 Şubat 2018 tarihli sayısında, Afyon, Alpullu, Bor, Burdur, Çorum, Elbistan, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu, Kırşehir, Muş, Turhal ve Yozgat Şeker Fabrikaları’nın ihale usulü ile satış kararı yayınlandı. Son teklif verme tarihi 18 Nisan.
Bu karar, alıcılarla sektör temsilcilerini ve akademisyenleri karşı karşıya getirdi.
Özelleştirmeyle Türkiye’nin pancar şekeri üretiminde de, yerli ve milli olmayan küresel şirketlerin egemenlik alanına gireceği uyarıları yapılıyor.
Şekerde yaşananların ağız tadımızı bozmaması için tüm tarafların görüşlerini dikkate almak istedik.


DÖRTTE BİRLİK DÜŞÜŞ


Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren ekonomik değer yaratan şeker fabrikaları aynı zamanda bölgesel kalkınma ve istihdam yaratma gibi devletin yerine getirmesi gereken birçok sosyal politikaya aracılık etti.
Şeker pancarı on binlerce çiftçinin ve ailesinin geçim kaynağı oldu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2003 yılında 460 bin çiftçi ailesi pancar tarımı ile uğraşırken uygulanan politikalar sonucu 2015’de çiftçi sayısı 105 bine geriledi.
Daralma ekim alanlarında da kendini gösterdi. 1998’de 5 milyon dekar olan ekim alanı 2017’de 3 milyon 300 bin dekara kadar düştü.

ÇİFTÇİ KÜSTÜ


Görüşlerini aldığımız isimlerden biri, İzmir Tarım Grubu Başkanı ve Tire Süt Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Eskiyörük oldu. Bugüne kadar yapılan özelleştirmelerin ekonomik etkinliği artırmadığının altını çizen Eskiyörük; SEK, EBK, Yem Sanayi ve TEKEL gibi kurumların özelleştirmelerindeki başarısızlığın ortada olduğunu vurguladı.
Eskiyörük “Mülkiyeti halka ait kamu kurum ve kuruluşlarının, yerli-yabancı sermayeye birkaç yıllık karları karşılığında satılması doğru değildir. Açık ki, şeker ihtiyacının pancar şekeri yerine, nişasta bazlı şekerden karşılanması uluslararası tekellere yeni kâr alanları açacaktır” diye konuştu.

REVİZE EDİLMELİ


Yaşanan gelişmeler sonucu daha önceleri şeker ihraç eden bir ülke olan Türkiye’nin 2015’de 170 bin ton şeker ithal ettiğini belirten Mahmut Eskiyörük şunları vurguladı:
“Her biri Cumhuriyet kazanımı olan bu kuruluşların yeni teknolojiler ile donatılarak, bakım, onarım revizyonları yapılarak, verimli proseslere dönüştürülerek ekonomiye kazandırılması gereklidir. Şeker Pancarı iştir, emektir, istihdamdır, şekerin tek sağlıklı kaynağıdır”

NBŞ BAZLI ŞEKER UYARISI


yasar-uysalTarım sektörünün etkin isimlerinden Prof. Dr. Yaşar Uysal ise Türkiye’nin girdi ve kaynak açısından yüksek oranda dışa bağımlı bir ülke olduğuna dikkat çekerek 1994, 2001 ve 2009 yılında yaşanan ekonomik krizlerin en önemli gerekçesinin cari açık olduğuna işaret etti.
Özelleştirmelerin cari açığı daha da körükleyeceğini ifade eden Uysal, daha fazla NBŞ bazlı şeker üretileceği uyarısında bulundu.
Uysal, yem üretimi için de mısır ithalatının artacağını özellikle vurguluyor. Şeker pancarı fabrikalarının özelleştirilmesinden elde edilecek gelirin 50 milyar TL düzeylerinde bulunan bütçe açığına yapacağı katkının devede kulak kalacağını söyleyen Prof. Uysal, NBŞ bazlı şeker üreticilerini koruyacak ve destekleyecek bu özelleştirmenin karşısında olmanın her vatandaşın görevi olduğunu özellikle dile getiriyor.

Türkiye’de şeker üretimi


* Türkiye’de üretici – sanayici ilişkisinin başlangıcı olarak kabul edilen sözleşmeli üretim modeli ilk defa şeker fabrikaları tarafından hayata geçirildi.
* Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi mısır kaynaklı Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) üretiminden bağımsız düşünülmüyor. Türkiye, 4634 sayılı Şeker Kanunu ile Nişasta Bazlı Şeker üretimine AB ve dünya ortalamalarının çok üstünde bir miktarda kota tahsis etti. AB’de yüzde 5 olan kota Türkiye’de yüzde 10 olarak belirlendi ancak son günlerde gelişen tepkiler üzerine kota yüzde 5'e çekildi. Fakat, Bakanlar Kurulu'nun her yıl bu kotayı yüzde 50 oranında artırma imkânı bulunuyor. Konu gündemden düştükçe Bakanlar Kurulu bu kotayı yeniden arttırabilir. Çünkü bu tasarruf her seferinde kotaları artırmak şeklinde uygulandı.
* Kronik hastalıkları salgına dönüştüren nişasta bazlı şeker/mısır şurubunun tüketimi Fransa, Hollanda, Avusturya, İrlanda, İsveç, Yunanistan, Portekiz, Slovenya, Danimarka ve İngiltere'de yasak. Avrupa'da kişi başına NBŞ tüketimi 1-1,5 kg civarındayken Türkiye’de ise 6.5 kg civarında.
* Şeker pancarı tarımı, yan sektörlere de önemli katkılar yapar. İlaç ve çeşitli kimyasalların üretiminde, biyoetanol başta olmak üzere, biyoyakıt üretiminde değerlendirilir. Ayrıca hayvancılık faaliyetlerinde pancarın yan ürünü olan yaş ve melaslı küspe ucuz hayvan yemi olarak kullanılır.

YAŞAR UYSAL: DIŞA BAĞIMLILIK TIRMANIR


Tarım sektöründe değerlendirmeleriyle dikkat çeken Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Uysal, özelleştirmelerin mevcut atıl NBŞ bazlı şeker üretimi yapan firmaların kazançlarını artıracağını kaydetti. NBŞ bazlı şeker tüketiminin halk sağlığı üzerinde de olumsuz etkiler yaratacağını bildiren Uysal, “Şeker pancarı üreticilerinin bir bölümü üretimden vazgeçmek zorunda kalacakları için kentlerdeki göç baskısı daha da artacaktır. Dışa bağımlılığı ve dış ticaret açığını artıracak, pancar üreticisine zarar verecek, halkın sağlığını olumsuz etkileyecek özelleştirmenin ülke için faydası olduğunu söylemek mümkün değildir”

UYSAL: ŞEKER'LEME YAPILMASIN


Ege Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Harun Uysal da Türkiye’de şeker konusunun asla 'şeker'leme yapmaya gelmediğine işaret etti. Şekerin özelleştirilmesi kararıyla birlikte “acaba piyasada nişasta bazlı şeker (NBŞ) olarak bilinen fruktoz ve glikoz şurubu kotasının yükseltilmesi amacıyla mı bu yapılıyor?” sorusu haklı olarak dillendirilmeye başlandığına dikkat çeken Uysal,
“Halbuki fabrikaların teknolojileri yenilenerek karlılığı arttırıldığında, yaklaşık 2,5 milyon kişiyi ilgilendiren 500 bin çiftçi ailesi bununla uğraşacak. Bir de çalışan 8 bin kişi hiç anlamadıkları başka işlere dağıtılmayacak” diye konuştu.
Şeker pancarı tarımının diğer ürünlere göre büyük avantajları bulunduğunun da altını çizen Uysal “Örneğin ayçiçeği tarımına göre 4.4, buğday tarımına göre de 18 kat daha fazla istihdam oluşturuyor. Şeker pancarı üretimi için ton başına yapılan harcama, buğdaydan 3,7, ayçiçeğinden 1.7 kat daha düşük. Ayrıca şeker pancarının baş, yaprak, posa ve melası ucuz hayvan yemi olarak kullanılıyor. Şeker pancarının fabrikada işlenmesi sonucu elde edilen melas, maya sanayinin ana hammaddesi. Bir dekar şeker pancarının fotosentez sonucu havaya verdiği oksijen ormandan 3 kat daha fazla ve 6 kişinin 1 yıllık oksijen ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde” bilgisini verdi.

ZEYREK: ÇOKTAN ÖZELLEŞTİRİLDİLER


Ziraat Yüksek Mühendisi Hatice Zeyrek ise, Türkiye’nin en önemli kurumlarından TÜRKŞEKER'in başına 2 yıl önce Özelleştirme İdaresi Başkanlığı yöneticileri getirildiğini vurguladı. Zeyrek şunları söyledi:
“Yönetim Kurulu Başkanı Ergin İçenli ÖİB'nin başkan yardımcısı, Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Aksu yine başkan yardımcısıydı. Yönetim kurulunun diğer üyeleri Dr. Cengiz Yaviloğlu Maliye Bakanı Yardımcısı, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Özer Kontoğlu, Maliye Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Halit Öcal ve Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs'den oluşuyor.”
Ülkede ithalatın önüne geçip, Türk üreticisini kalkındıracağız diyerek 'Milli Tarım Projesi’ni kamuoyuna duyuran Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın bu özelleştirme ile ilgili ne düşündüğünün merak konusu olduğunu vurgulayan Zeyrek “Şeker gibi stratejik bir üründe dışa bağımlılık ne kadar milliliktir” diye sordu.
Tarım Bakanı’nın ''Ben şekere de, NBŞ bazlı şekere de karşıyım...'' diyerek şeker pancarı şekeri ile, NBŞ bazlı şekeri aynı grupta değerlendirdiğini açıklayan Hatice Zeyrek, “Neo liberal politikaların bir uzantısı olan özelleştirme canavarı değerlerimizi birer birer yok etmektedir. Bu talan nereye kadar sürecek” yorumunda bulundu.

ÇİFTÇİ: SADECE FABRİKA DEĞİL


Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Ferdan Çiftçi ise IMF’ye 2000 yılında verilen “Ek Niyet Mektubu” ile başlayan özelleştirme sürecinin şimdi şekere taşındığını söyledi. Türkiye’de üretici – sanayici ilişkisinin başlangıcı olarak kabul edilen sözleşmeli üretim modelinin ilk kez şeker fabrikaları tarafından hayata geçirildiğini dile getiren Çiftçi “Ayrıca bu fabrikalar sadece şeker üretiminin yapıldığı endüstriyel tesislerden ibaret değildir. Bu fabrikalar içlerindeki eğitim, kültür, sağlık, spor tesisleri ve işçilerin, memurların kısaca emekçilerin yaşadıkları konutlar ile aynı zaman bir yaşam alanıdır. Özelleştirmeler ile bu yaşam alanları rant alanı olma tehlikesiyle de yüz yüzedir” diye konuştu.