Haber/ Didar DEMİRCİ

İzmir Karabağlar, Ahmet Ragıp Üzümcü İlkokulu'nda Psikolojik Danışman olarak görev yapan dört kadın öğretmen meme kanseri gerçeğiyle karşılaşmaları üzerine yaşadıklarını kitap haline getirdi. Dört arkadaştan ikisinin, birer ay arayla meme kanseri olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi üzerine kitabın yazarlarından Bahriye Benek Eryiğit ve Banu Adıay Öztürk, spontane gelişen bir mektuplaşma sürecine girdiler. Küçük bir notla başlayan ve sonrasında uzun uzadıya gelişen yazılar, birer mektup haline dönüştü. Şimdi ise Sinada Yayınevi aracılığıyla ‘Bir Mektubum Var Sana’ olarak okurlara sunuldu. Mektuplar hakkında gazetemize konuşan, kitabın yazarları Banu Adıay Öztük ve Bahriye Benek Eryiğit, kitabın kapağında da yazdığı gibi yaşananların ‘Bir iyileşme hikayesi’ olduğunu dile getirdi.

Niyetimiz kitap değildi

Arkadaşları Devrim ve Ayfer’in meme kanseri olduklarını öğrendikten sonra yaşadıkları ve hissettiklerinin kendilerine de ağır geldiğini dile getiren Öztürk, “Kitap yazmak gibi bir niyetimiz yoktu. Biz normalde dört rehber öğretmen olarak bu okulda birlikte çalışıyoruz. Devrim ve Ayfer, birer ay arayla meme kanserinden dolayı izin alıp gittiler. Bizim çalışma saatlerimiz de aynı anda olmadığı için okulda tek başımızaydık. Bu süreçte birbirimize notlar yazmaya başladık” diye konuştu. Eryiğit ise, “Bu süreçte konuşma ihtiyacı çok hissettik olacak ki bir gün Banu, bana bir not yazdı, ‘Günaydın! Günün aydın olsun’ diye. Bu notu görünce kayıtsız kalamadım ve ben de arkasına ‘Merhaba! Sana da merhaba’ yazıp onun göreceği bir yere bıraktım. Sonra o notlar yavaş yavaş uzadı. Her gün bir not bırakmaya başladık. O notlarda tüm duygularımız paylaştık” dedi.

Duygularımızı aktardık

Arkadaşlarının meme kanseri olmalarının üzerine bu durumun neden başlarına geldiğini sorguladıklarını ve sıranın kendilerine geldiğini düşündüklerini dile getiren Öztürk, “Bahriye’yle birlikte şunu düşündük. Sıra bizde mi? Dedik bunun için doktora gittik ve kendimizi kontrol ettirdik. Bunları kitapta da yazdık. Kızlardan sonra kendimizin derdine düştük, kontroller yaptırdık. Bütün o süreçte hissettiğimiz tüm duyguları yazdık. Her görüşmelerimizi bir etkinliğe dönüştürdük. Süslü arabalarla kemoterapiye gittik, tişörtler bastırdık. Bizim amacımız o korkulardan kaygılardan kurtularak kızları burada tutmaktı” diye konuştu. Kemoterapi süreçlerinin ağrılı ve sancılı geçtiğini anlatan Devrim Güngör ve Ayfer Canlıol ise, “Kemoterapi gerçekten ağır. O bir kadın için bir saçın kirpiğin ne demek olduğunu o zaman anladık. Kemoterapi aldıkça vücut çöküşe geçiyor” ifadelerini kullandı.