Jülide ŞEHİTOĞLU

Son günlerde beni en etkileyen kadın olayı çok satan kitaplara imza atmış yazar Ayşe Kulin ve AKP kurucularından muhafazakar yazar Ayşe Böhürler’in birbirlerine yazdıkları mektuplar oldu.

Benim gözümde biri Cumhuriyeti temsil ederken diğerinin temsil ettiği Cumhuriyetin tam tersi. Ayşe Kulin bir söyleşide 8 torununun da Türkiye’de kalmadığını ancak kendisini zorla kara çarşafa bile soksalar bu ülkede kalacağını açıkladı. Kendisini bugünün Türkiye’sinde ötekileştirilmiş hissettiğini ve bugünün Türkiye’sini anlatamayacağı için yani yeterince özgür olamayacağını ima ederek yazamayacağını açıkladı. Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ayşe Böhürler de köşesinden Ayşe Kulin’e cevap yazdı. Cevabı Ayşe Kulin’i sorguladıktan ve dünyadan haberin yok tokadını attıktan sonra şöyle bitti; “Sizi zorla çarşafa sokacak olan olursa lütfen haber verin birlikte mücadele edelim.” Ayşe Kulin'den de cevap gecikmedi, “Bir gün beni zorla çarşafa sokmaya kalkarlarsa, işte o zaman sizi hemen haberdar ederim ama devran döner de birileri sizin başörtünüzü açmaya kalkışırsa, bilin ki ben de sizin yanınızdayım.” Bu yazışmaların tamamını okumalısınız tabii.

İki güçlü okur yazar, hayata farklı bakan ama başarılı iki kadın birbirine destek sözü veriyor. Konu ne? “Çarşaf”. 2021 yılındayız ve hala biz ülkemizde bunu tartışıyoruz. Kadının en büyük sorunu açık olmak ya da kapalı olmak özgürlüğü mü? Bu kadınlar daha önce birbirleriyle hiç iletişime geçmemiş ve sadece çarşaf konusuyla karşılıklı konuşma ya da mektuplaşma ihtiyacı duyuyorlar. Bir değeri var mı yok mu tartışılır, ama benim kalbim kırılıyor. Çünkü bu ülkede kadınların başının açık olması ya da olmamasıyla sınırlı bir inanç gösterisi yaşanıyor ve bu yük yine kadınların omuzlarına yükleniyor.  Başörtüleriyle üniversitelerden atılan gencecik kızlar, muhafazakar ya da bugünün hükümetinden yana olmadığı için üniversitelere atanmayan öğretim görevlileri, doktor ya da öğretmenler… Al bir yönetimi vur ötekine, hep bedel ödeyen kadınlar. Emeklerinden çok başlarındaki örtü ya da görünen saçlarıyla konular sadece.

Benim Nuran adında iki arkadaşım, 4 yaşında da bir kızım var. Kızımın gördüğü başı “kaplı” Nuran ve başı “kapsız” Nuran. Çünkü biri açık biri kapalı. İşte 4 yaşındaki çocuk kadar bir bakış açısına mahkum tüm kadınlara emekleriyle gündemde olabilecekleri, cinayetlere kurban gitmeyecekleri 8  Martlar diliyorum. Benim bu yıl kalbim kırık, kutlayamıyorum.