Haber/ Didar Demirci

Konuya ilişkin DİSK Genel İş İzmir 3 Nolu Şube ve TÜM BEL SEN ortak açıklama yaptı. Yapılan açıklamada, “Biz kadınlar 1 kişinin aldığı bu kararı yok hükmünde sayıyoruz” denildi.

‘Haklarımız, hayatlarımız için İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz’ diyerek İzmir Kültürpark 1 Nolu Hol önünde DİSK Genel İş İzmir 3 Nolu Şube ve TÜM BEL SEN ortak açıklama yaptı. Yapılan açıklamada, ilk olarak DİSK Genel İŞ İzmir 3 Nolu Şube Mali Sekreteri Serap Yılmaz konuştu. Yılmaz, “Biz kadınlar 1 kişinin aldığı bu kararı yok hükmünde sayıyoruz 42 milyon kadın isyandayız 78 baronun ortak açıklamasında Anayasaya aykırıdır. Bizde katılıyoruz sözleşme devam ediyor Neredeyse her gün bir kadının canına kıyıldığı Türkiye’de İstanbul sözleşmesini kaldıranlara oturdukları koltukları dar edeceğiz. Kadın mücadelesi yalnızca kadınların da mücadelesi değil. İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak ve uygulanmasını talep etmek, kadınlar kadar erkeklerinde içinde yer alması gereken bir adalet ve insan hakkı mücadelesidir. İstanbul Sözleşmesi’nin öngördüğü haklar, en temel insan haklarıdır ve insan hakları asla tartışmaya açılamaz” diye konuştu. Yılmaz’ın konuşmalarının ardından ortak basın açıklamasını Tüm Bel Sen Kadın Komisyonundan Başak Karaduman, okudu.

Kararı geri çek! sözleşmeyi uygula!

Karaduman, şu ifadeleri aktardı:

“İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” Cuma gece yarısı Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile kaldırıldı. Sözleşmeyi imzalayan da imzadan çekilmeye çalışanlar da aynı. Politik rüzgar nereden eserse o yönde karar alamazsınız. Haklarımız, yaşamlarımız politik malzeme değildir. Milyonlarca kadının hayatı ve hakları bir kişinin kararına sığamaz. Bunca yıldır kadınların mücadeleyle kazandıkları haklarını, bir bir gece yarısı kararnameleriyle yok edemezsiniz! Ülkede her gün; kadın cinayetleri sürerken, bizler her gün bıkıp usanmadan “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır, Uygula” derken, Ülkeyi yöneten eril akıl, sözleşmeyi uygulayarak kadını şiddetten korumak için politikalar geliştirmeye kafa yormak yerine sözleşmeyi iptal etmeye çalışıyor. Cumartesi sabahına bizi güvensiz bir ülkeye uyanmamızda sorumluluğu olanlar bilmeli ki, bu kararla katiller ve tecavüzcüleri cesaretlendirmişlerdir. Biz kadınlar yaşamak istiyoruz, evde, işte, sokakta korkmadan çalışmak, yürümek istiyoruz. Şiddetin önlenemediği durumlarda, şiddete maruz bırakılanı koruyacak mekanizmalar geliştirin. Yani, bir kadın karakola gelip şiddete maruz bırakıldığını söylediyse, onu şiddet failinin yanına geri göndermeyin, kaldığı sığınma evinin adresini şiddet failine vermeyin, yeterli sayıda güvenli sığınma evleri, tecavüz kriz merkezleri açın. Kovuşturma sürecini etkin yürütün. Yani şiddet failine takım elbise giydi diye iyi hal indirimi vermeyin, haksız tahrik indirimleri vermeyin, konuyla bağlantısı olmayan kadının özel yaşamına dair bilgileri mahkemenin konusu yapmayın, failleri aklamayın, “bir kereden bir şey olmaz” demeyin. Politika geliştirin, ulusal ve uluslararası düzeydeki tüm kurumlarla koordinasyon kurun. Kadına yönelik şiddeti insan hakları ihlali olarak görün. Buradan sesleniyoruz. Gece yarısı alınan karar hukuken de bizlerin nezdinde de hükümsüzdür. İstanbul sözleşmesi yaşatır! Eril söylemlerle sözleşmenin gereğini yapmayan kolluk kuvvetlerine, erkek yargıya, patriyarkaya, iktidara hep birlikte, şiddete maruz kalmış ve katledilmiş tüm kadınların hesabını soracağız. İstanbul sözleşmesinin ve 6284 sayılı kanunun kaldırılmasına izin vermeyeceğiz.”