DİSK Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan, siyasi iktidarın işçilerin Anayasal haklarından biri olan grev hakkını gasp ettiğini savundu. Çalışkan, AKP'nin bu hamleyi sermayeyi rahatlatmak için yaptığını belirtti

Umut KARAKOYUN - Hergün onlarca işçinin iş cinayetine kurban gittiği Türkiye'de, emekçilerin en güçlü silahlarından biri olan grev hakkı da adeta askıya alındı. AKP Hükümeti döneminde, 13 grev yasaklandı. Yasak kararlarından 5'i OHAL döneminde alındı. Yani son 5 yılda 5 grev çeşitli gerekçelerle ertelendi. DİSK Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan, işçilerin grev haklarının gasp edildiğini söyledi. İşçilerin grev haklarını kullanamadığını kaydeden Çalışkan; “Biz işçiler, emekçiler sadece emeğin hakkını değil aynı zamanda bu ülkedeki demokrasiyi de savunuyoruz. Bugün bu ülkede zaten olmayan grev hakkı tam anlamıyla ortadan kaldırıldı. Çünkü bizzat sermayenin rahat çalışabilmesi için bir grev olduğunda onu engelleyeceğini söyleyen bir hükümet var. Yasada yer alan grev hakkı, hükümetin iki dudağı arasında. Hükümet de 'Yaptırmıyorum' deme noktasında. Bu ülkede demokrasi, hukuk, adalet yok. Bu ülkede aydınlık bir gelecek endişesi var. Adaletin olmadığı yerde işçi hakkını, emeğin hakkını, toplumun ezilen bütün kesimlerinin haklarını savunmak çok zor. DİSK Genel-İş'in omuzlarında ağır bir sorumluluk var” dedi. Grevin Anayasal bir hak olduğunu ve işçinin grev yapma aşamasına geldiğinde bu hakkını kullanması gerektiğini belirten Çalışkan; “Anayasa'da grev hakkı var ancak uygulamaya gelince devletin güvenliğini tehdit ettiği gerekçesiyle Bakanlar Kurulu kararıyla, bu hak durdurulabiliyor” ifadelerini kullandı.

TAŞERON ÖLÜM DEMEK

İş cinayetlerine de değinen Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan, özellikle taşeron sistemin hakim olduğu yerlerde, bu tür cinayetlerin daha fazla yaşandığına dikkat çekti. Artık taşeron sistemin kaldırılması gerektiğini söyleyen Remzi Çalışkan, işçilerin sağlıklı ve güvenli ortamlarda ekmek paralarını kazanmalarının önemine değindi. Çalışkan; “Türkiye'deki istihdam şekli ne yazıkki, örgütlülüğü, çalışanın hakkını, alın terine korumaya yönelik değil. Tam tersi, emeği yok etmeye çalışan, sömüren, çalışma koşullarını da sağlık ve güvenlik açısından önemsemeyen bir sistem ile karşı karşıyayız. İş güvenliği ve iş cinayetlerinin yaşanmaması için önceden önlem alınmasını ve işverenlerin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi talebimizi sürekli yineliyoruz” dedi. Taşeron sisteminin bir sömürü sistemi olduğunu dile getiren Başkan Çalışkan, işçilerin taşeron olarak çalıştıkları yerlerde, personelin güvenliğinden çok kar oranlarını yükseltme çabasının ön planda olduğunu belirtti. Türkiye'nin iş cinayetleri anlamında dünyada ön sıralarda olduğunun altını çizen Remzi Çalışkan; “İş cinayetlerinin önlenmesi için başta taşeron sisteminin kaldırılması gerekiyor. İşçilerin güvenli ortamlarda çalışmaları, işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından işverenin karını değil de işçiyi koruyan noktada olmaları gerekir. Günde en az 2-3 arkadaşımız, iş cinayetlerine kurban gidiyor. Bu nedenle atılacak adımların lafla yapılmasını istemiyoruz. Somut adım atılmasını istiyoruz” dedi. Yapılacak yasal düzenlemelerin, alınterini koruyan, işçiyi koruyan düzenlemeler olması gerektiğini kaydeden Çalışkan, çalışanın bir insan olduğunun unutulmamasını istedi.

HÜKÜMET SAMİMİ DEĞİL
Remzi Çalışkan, açıklamasının devamında şunları söyledi: “Hükümetin 'Taşerona kadro' söylemlerini samimi bulmuyoruz. Taşeron ağır bir sömürü sistemidir, birilerinin iki dudağı arasında yaşamaktır. Taşeron sistemi çöpe atılmalı ve bu belayı ortadan kaldırabilirler. Norm kadro engeli ortadan kaldırılmalı. İnsanların ekmeğini ve emeğini seçim malzemesi yapmayın. Kadro konusunun karışık olduğunu söylüyorlar. Bu ülkenin başbakanısın, maliye bakanısın... Ülkeyi idare ediyorsun, taşeron belasını çözmek o kadar zor değil. Bize hikaye anlatmasınlar. Herkes için kadro istiyoruz.”