Haber/ Didar DEMİRCİ

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, Ziraat Mühendisleri İzmir Şubesinde, 16 Ekim Dünya Gıda Günü dolayısıyla basın açıklaması düzenledi. Düzenlenen basın açıklamasına TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aykut Akdemir, Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Uğur Toprak ve TMMOB üyeleri katıldı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO), kuruluş tarihi olan 16 Ekim gününün her yıl farklı bir temayla ‘Dünya Gıda Günü’ olarak kutlandığını hatırlatan Toprak, “Gıda egemenliğimiz için üretim ekonomisine geçilmeli, kamucu tarım ve gıda politikaları uygulanmalıdır” başlıklı, basın açıklamasını okudu. Toprak, bu yılın temasının da “Büyütelim, Besleyelim; Hep Birlikte Sürdürelim” olduğunu belirtti.

“Küresel kapitalist sistem gıda ve tarımı tehdit ediyor”

Pandemi sürecinin temiz ve sağlıklı gıdaya erişimin önemini ortaya çıkarttığını dile getiren Toprak, “Salgın döneminde en fazla gündeme gelen kavramlar gıda egemenliği, “Gıda egemenliği” ise; halkların ekolojik ve sürdürülebilir yöntemlerle üretilen, sağlıklı, kültürel olarak uygun gıdalara sahip olma ve kendi gıda, tarım sistemlerini ve tarım politikalarını belirleyebilme hakkına sahip olmalarıdır. Pandemi sürecinden bağımsız olarak yaşamakta olduğumuz iklim değişikliği, su kaynaklarının kirlenmesi, ormanların, sulak alanların ve ekosistemlerin tahrip edilmesi, tarım alanları ve meraların amaç dışı kullanılması, yoğun girdi kullanımına dayalı endüstriyel tarım, artan nüfus gibi sorunlar yakın gelecekte su krizine, toprak kıtlığına ve dolayısıyla gıda krizine neden olacaktır. Pandemi süreci, yaşanan sorunları daha da artırmış ve yaşanan krizleri derinleştirmiştir” şeklinde konuştu. Toprak, “Dünyada ve de ülkemizde gıda ve tarımda yaşanan sorunların temel nedeni, sermayenin çıkarlarını insanlığın ortak çıkarlarının üstünde gören küresel kapitalist sistem, tarım ve gıda üretimi ile tedarikindeki tekelleşmedir” dedi.

“Türkiye’de nüfusun yüzde 22’si yeterli gıdaya ulaşamıyor”

Gıda güvencesinin sağlanamadığı bir dünyada, adil ve demokratik bir düzen içinde yaşayabilmenin hayal olacağını ifade eden Toprak, “Bugün dünyada 800 milyonun üzerinde insan -yani her 9 kişiden biri- yatağa aç girmektedir. Ülkemizde ise insanlarımızın yüzde 22`si yeterli gıdaya ulaşamamakta yüzde 8,5`u ise açlık sınırında yaşamaktadır” dedi. Toprak, pandemi yasakları nedeniyle mevsimlik işçi temininde ve gıdaya erişimde yaşanan ciddi aksaklıkların salgından daha tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini vurgulayarak, ülkelerin tarım politikalarını yeniden gözden geçirmesinin zorunlu olduğunu dile getirdi. Toprak, öte yandan ülkemizdeki duruma da değinerek, yerli üretimi ve üreticiyi korumaya yönelik somut politikaların uygulanmadığını dile getirdi.

Çiftçi kazanamıyor, vatandaş pahalı yiyor

Gıda enflasyonu kavramıyla yaratılan algı yönetimi sürecinin tarımsal girdi fiyatlarının enflasyonun üstünde olduğunu açıklayan Toprak, “Tarımsal ürünlerin tarladaki fiyatı enflasyonun altında, marketteki fiyatı ise enflasyonun üstünde kalmakta, üreten çiftçi para kazanamamakta, tüketiciler ise pahalı gıda tüketmektedir” dedi.

İsraf gıdaya ulaşmada engel

Lüks ve aşırı tüketim alışkanlığının, adil gıdaya ulaşmanın önündeki en büyük engel olduğunu dile getiren  Toprak, “Yılda yaklaşık 1,3 milyar ton gıda çöpe giderek heba olurken, sadece bu tüketilmeyen ya da tüketilemeyen ve çöp olarak son bulan üretim fazlasıyla bile açlık çeken 821 milyon insanı doyurabilmek mümkündür. Gıda kaybı ve israfının ülke ekonomilerindeki büyük yükü pandemi sürecinde artmış ve gıdaya erişim imkanını daha da kısıtlamıştır” şeklinde konuştu. Toprak, basın açıklamasının devamında özetle şu sözlere yer verdi:

“Bir zamanlar kendi kendisine yeten ülke olarak övündüğümüz ülkemiz, gıda ve tarım alanında büyük oranda dışa bağımlı hale gelmiştir. Bu olumsuz gidişe dur demek zorundayız. Her koşulda üretmeye devam etmek, üretimi ve üretenleri desteklemek zorundayız. Öncelikle gıda egemenliği, gıda güvenliği ve gıda güvencesi ülkemiz gündemindeki yerini almalı, parçacı bölgesel projeler yerine ülke düzeyinde “Tarımsal Üretim Seferberliği” ilan edilmelidir. Tarımsal kamu yönetimi güçlendirilmeli, tarım ve gıda sektörü tümüyle özel sektörün inisiyatifine bırakılmamalı, üretici ve tüketicilerin üretim, ürün işleme, ürün satış, satın alma ve eğitim konularında güçlenmesi için kooperatifleşmesi desteklenmelidir. Gıda denetimi sisteminin bütünüyle ele alınıp yaşanan sorunların uygun koşullar oluşturularak kamu denetiminde ivedilikle çözülmesi gerekmektedir. Mevcut yasal düzenlemelerde gerekli değişiklikler gecikmeksizin yapılmalı, insan sağlığını olumsuz etkileyecek gıda faaliyetinde bulunanlar “insan yaşamına kastetmek” hükmü doğrultusunda değerlendirilmeli ve cezai müeyyideler buna göre belirlenmelidir.”

“Biz, ‘istemedükçüler’ değiliz Biz, ‘biz demiştikçileriz”

Dünya Gıda Günü dolayısıyla yapılan basın açıklamasının yanı sıra, İzmir’in en önemli tarım arazilerinden biri olan İnciraltı’na ilişkin de açıklama yapan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aykut Akdemir, TBMM’de grubu olan tüm siyasi partilerin programlarında yer alan gıda ve tarınla ilgili maddeleri incelediklerinin altını çizerek, “İnciraltı bugün samimiyetin miladıdır” dedi. Akdemir’in konuşması özetle şu şekilde:

“Biz sözümüzü rakamlar üzerinden, bilim ve tekniğin ışığında söyleriz. Ondan dolayı bir derdimiz var. Bizim neyi bilip bilmediğimizi kimse bilemez. Bilme hakkına ve haddine de sahip değil. Bizim diplomalarımız ne iş yapacağımızı net bir şekilde ifade etmektedir. Bizi istemedükçüler değiliz. Bunu düzeltmemiz gerekiyor, biz, ‘biz söylemiştikçileriz’. TMMOB şu ana kadar söylediklerinden bir tane bile yalan çıkmadı. 

Gıda değimiz tarımdan bağımsız bir gıda kavramını kullanmak mümkün değildir. Tarımla hangi sektör bir araya gelebilir, Tabi ki tarım ve gıda sektörü bir arada olduğu kadar tabi ki tarım ve üretim, sanayi sektörü de bir aradadır. Tarımla hangi sektör yan yana gelmez? İnşaat! İnşaat sektörünün, tarımla yan yana gelmesi muhtemel değildir. İnşaat sektörüyle turizm sektörü yan yana gelir. Her türlü turizm sektörü, sağlık turizmden tutun da humman turizmine kadar… Biz haddimizi aşarak biraz ders çalıştık ve şu an mecliste olan 5 partinin gıda ve tarımla ilgili olan programını inceledik. İnciraltı bugün samimiyetin miladı. Gıda kavramı üzerinden değerlendirdiğimiz zaman İnciraltı bugün samimiyetin miladıdır. Kırsal kalkınmayı, yerelden büyümeyi kendine şiyar edindiğini söyleyen herkes gerçek bir samimiyet sınavı veriyor şu an! Bu kent bir dönem EXPO düzenlenirse tüm tanıtım, planlama ve kalkınma dertlerinden kurtulacakmış gibi hayale kapılanlar tarafından da yönetildi. Geçmişte EXPO’yla İnciraltı’nı hedef aldılar, o zaman İnciraltı hedef, EXPO’da senaryoydu. Bugün başka bir senaryoyla İnciraltı’nı hedef alıyorlar. Biz gıda güvenliği adına, yeşil adına, aradaki ekosistem adına ve doğmamış İzmirli çocuk adına buna dur demeye, tarihsel sorumluluğumuzu yerine getirmeye de devam edeceğiz. Bunu herkes böyle bilsin.”