Güncel bir direniş öyküsü: Datça Türkiye'ye nasıl örnek oldu?

HEP BERABER SULARDAN ÇEKEBİLMEK AĞI


"Kış gelip, soğuklar bastırdığında, çam ve selvi ağaçlarına bak. Nasıl direndiklerini göreceksin." (Konfüçyus)

2017'nin son aylarıydı.
Yağmur ve soğuğun bastırdığı, Datçalılar'ın zeytin toplamaktan dünya ile ilişkisini kestiği günler.
Muğla Valililiği'ne bağlı Muğla Çevre Vakfı, kısa adıyla MUÇEV'in internet sayfasına sessiz sedasız bir duyuru düştü.
Cennet koy Kurubük ihaleye çıkarılıyordu.
Bir işadamına kiralanacak, halka kapatılacaktı.
Haber şok etkisi yaptı.
Önce sosyal medyada paylaşıldı, sonra kulaktan kulağa yayıldı.
Kurubük'ün kiralanması kabul edilemezdi.
Çünkü, Datçalılar ve Datça'ya gelen turistler bu doğa harikası koyda bedava denize giriyor, çoluk çocuk, yaşlı genç piknik yapıyordu.
Kurubük giderse, Datça biterdi..
Zamanla diğer koylar da bir bir işadamlarına kiralanırdı.
Sonrası malum..
Sonra Bodrum, Marmaris, Çeşme'ydi.
Artık, Datça'da da halkın bedava denize girecek yeri kalmazdı.
Buna direnmek gerekirdi.

"KIYILAR HALKINDIR, KİRALANAMAZ"


Datçalılar direndi.
İmza kampanyaları başlattılar.
Köylülerle konuştular.
Halkla el ele verdiler.
Yerel yönetimlere, sivil toplum örgütlerine baskı kurdular.
Onların bu direnişine Datça Belediyesi, Kent Konseyi, Kıyı Kullanımları Çalışma Grubu, Muğla Çevre Platformu(MUÇEP) ve sivil insiyatifler büyük destek verdi.
Avukatlar seferber oldu.
Konunun yasal boyutları araştırıldı.
Çıkan sonuç şuydu.
Kurubük'ün kiralanması yasalara aykırıydı.
Çünkü, 2014 yılında çıkarılan imar yönetmeliğinde Kurubük koyu günü birlik turizme açılmamıştı.
Ayrıca anayasanın 43. Maddesi ve Kıyı Kanunu'nun 5. Maddesine göre "kıyılar herkesin eşit ve serbest olarak yaralanmasına açık" olmalıydı.
Yasalar "kıyılar halkındır" diyordu.

[caption id="attachment_96014" align="alignnone" width="656"] Datçalılar ihalenin ertelenmesini değil iptal edilmesini istiyorlardı, daha da kenetlendiler. Seslerini daha gür çıkardılar. Ve 11 Ocak'ta Palamutbükü'nde geniş katılımlı bir toplantı organize ettiler[/caption]

DATÇA ERTELEME DEĞİL, İPTAL İSTEDİ


Datçalılar yasal haklarını öğrendikten sonra direnişe daha çok sahip çıktılar.
Konuyu ulusal medyaya taşımayı başardılar.
Gazetelere, televizyonlara haber oldular.
Kurubük bir anda Tùrkiye'nin gündemine oturdu.
Tepkilerin artması üzerine MUÇEV, ihale duyurusunu internet sayfasından kaldırdı ve ihalenin ertelendiğini açıkladı.
Ancak, Datçalılar bunu yeterli bulmadı.
İhalenin ertelenmesi değil iptal edilmesi gerekiyordu.
Daha da kenetlendiler.
Seslerini daha gür çıkardılar.
Ve 11 Ocak'ta Palamutbükü'nde geniş katılımlı bir toplantı organize ettiler.

KURUBÜK'DE İNSAN ZİNCİRİ


Toplantıya beklenenin çok üstünde bir katılım oldu.
Öyle ki, salon yetersiz kaldı.
İnsanlar yollara taştığından trafik tıkandı.
Sadece kentliler değil, köylüler de oradaydı.
Sadece Datçalılar değil, Bursa'dan bile gelenler vardı.
Toplantıda Datça Belediyesi Meclis Üyesi ve Kent Konseyi Başkanı Hayriye Balkan, Muğla Çevre Platformu Üyesi ve Kent Konseyi temsilcisi mimar Faruk Şahin ile avukat Güngör Erçil direnişin nedenlerini anlattılar.
Toplantının sonuna doğru Muğla Valiliği'nden beklenen açıklama geldi.
İhale iptal oldu.
Datçalılar haklı davalarını kazandı.
Kurubük artık halkındı.

SEVGİ VE ONUR SATILAMAZ


MÖ.3'ncü Yüzyıldı..
Kurubük'ten 20 dakika uzaklıktaki Knidos'ta halk yoksullaşmıştı.
Bitinya Kralı I. Nicomedes herkesi kendisine borçlandırarak Knidos'u sömürüyordu..
Birgün gözünü Knidos Afroditi'ne dikti..
Heykeli satın almak istedi..
Vermediler..
Bunun üzerine Knidos halkına bir teklif götürdü.
"Eğer Afrodit Heykelini verirseniz, hepinizin borcunu sileceğim."
Knidoslular referanduma gitti.
Büyük çoğunluk "Hayır" dedi..
Çünkü o heykel Knidoslular'ın sevgilisiydi.
Sevgi satılamazdı..

TÜRKİYE'YE ÖRNEK OLDULAR


Aradan 2 bin yıldan fazlası geçti.
Datçalılar tıpkı Knidoslular gibi sevgilerini satmadı.
El ele, omuz omuza verdiler.
Yarınlar için direndiler.
Gece gündüz çalıştılar.
Doğalarına, denizlerine sahip çıktılar.
Kırmadan, dökmeden yasal haklarını savundular.
Ve kazandılar.
Sonuçta, Kurubük çocuklarımıza, torunlarımıza kaldı..
Türkiye'ye örnek ola..

MUÇEV NEDİR?


Datça Kurubük koyunu kiralamak isteyen Muğla Çevre Vakfı, kısa adıyla MUÇEV, Çevre Şehircilik Bakanlığı ve Muğla Valiliği tarafından kurulan bir şirket.
Ticari ünvanı Muçev Tur. Tic. Ltd. Şti.
Sermayesinin yüzde ellisi Muğla’ya Hizmet Vakfına, yüzde ellisi Türkiye Çevre Koruma Vakfına ait.
Şirketin Müdürler Kurulu Türkiye Çevre Vakfı adına Çevre Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı ve bir üye Muğla’ya Hizmet Vakfı adına Muğla Valisi ve bir üyenin iştirakiyle toplam 4 kişiden oluşmakta.
Şirket, Tabiat Varlıkları ve Doğal Sit Alanıyla, Özel Çevre Koruma bölgelerinde bulunan Devletin Hüküm ve Tasarrufu altındaki yerlerin idaresi hakkındaki yönetmelik gereğince Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürlüğü) ve Muçev Tur. Tic. Ltd. Şti. arasında yapılan protokollerle Fethiye Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesinde Ölüdeniz Kumburdu, Belcekız, Gemiler Koyu, Çalış Plajı, Şat Burnu Günübirlik Alanları, Muğla ili Dalaman ilçesi Sarıgerme Sahilleri, Muğla ili Ula ilçesi Akyaka Kadın Azmağı Günübirlik Alanı ve İskelesi ile Muğla ili Menteşe ilçesi Akbük Günübirlik Alanları’nın işletmeciliğini yürütüyor
MUÇEV, Muğla koylarını işadamlarına kiralıyor.
Elde edilen gelirler ortaklara eşit miktarda dağıtılıyor ve bu gelirlerin ilgili Vakıfların çevre ve koruma faaliyetleri ile sosyal projelerine katkı sağlamakta kullanıldığı söyleniyor.

MUÇEP NEDİR?


Kurubük koyunun kiralanmasına karşı çıkan ve eylem başlatan, Muğla Çevre Platformu kısa adıyla MUÇEP, Muğla bölgesinde doğanın, ortak yaşam alanlarının korunması için tüm beldelerden bir araya gelen yurttaşların ve sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu ortak bir platform.
Binlerce gönüllü üyeye sahip
Ülke genelinde 30’a yakın bileşeni, 100’e yakın destekleyen kurum var.
Amacı, tüm canlıların doğal çevrelerinde, ekolojik denge içerisinde yaşamalarına saygı duyarak; doğa ve çevrenin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması.
Platform hedefini 5 maddede topluyor
1-Muğla Bölgesinde tüm doğal varlıkların, haklarının, biyolojik çeşitliliğinin, ortak yaşam alanlarının korunması; taraf olunan yerel, ulusal ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmesi için bütünleşik yönetim planlarının oluşturulması, hayata geçirilmesi, denetlenmesi; doğanın ve ortak yaşam alanlarının planlama süreçlerinde halkın etkin katılımının sağlanması,
2-Canlıların sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının, doğal ve kültürel değerlerin korunmasının sadece mevcut hukuksal düzenlemelerle sağlanamayacağı düşüncesiyle, bilimsel bilgiler ve koruma bilincinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması,
3-Her türlü çevresel kirlenmeye, doğal ve kültürel değerin bozulmasına yönelik faaliyetler konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi ve uyarılması, kamuoyunda farkındalık yaratılması,
4-Çevreyi kirleten ve bozan faaliyetlerin önüne geçmek için ulusal ve uluslararası hukuki yollara başvurulması, kamuoyunda demokratik baskı oluşturulmasına yönelik etkinlikler düzenlenmesi,
5-Çevre ve doğa ile ilgili tüm yasal düzenlemelerin ve yönetim-planlama faaliyetlerinin takip edilmesi ve gerektiğinde düzeltilmesi için çalışması.