Kırkağaç’ta eşinin dayısı ve kızı tarafından dövüldükten sonra döndüğü baba evinde yatağında ölüsü bulunan ve intihar ettiği iddia edilen Fatma Sarıaslan’ın babası Muharrem Sarıaslan, “ Kızım öldürüldü. Bu davayı kapatamazlar, gerekirse AİHM’e başvuracağım” dedi.

Röportaj / Engin YAVUZ

“Kızım eve geldiğinde çok üzgündü, ağrıları vardı ama intihar edecek bir ruh halinde değildi. Kendisine yeni bir ev almıştık, o evi döşemek için hazırlıklara başlamıştı.”

“Belki herkes bu boşanmada beni suçlayacak ama Harun'un dayısı ve kızı beni döverken, Harun kollarımı tutup güya beni savunurken, darp raporu almamam için beni tehdit etti. Merdivenlerden düştüm diyeceksin, eğer şikayet edersen boşarım seni dedi. Bu saatten sonra bu gün itibariyle Harun denen şahıs ne oğlumun ne de benim hayatımda yok. Artık bu konu hakkında konuşmak istemiyorum... Yorum size kalmış…”
FATMA06
Yukarıdaki satırlar Kırkağaç’ta eşi tarafından götürüldüğü evde, kolları eşi tarafından tutulduktan sonra dayısı ve dayısının kızı tarafından dövülen ve dört gün sonra yatağında ölü bulunan, geride 2.5 yaşında bir çocuk bırakan 29 yaşındaki Fatma Sarıaslan’ın, ölmeden birkaç saat önce facebook sayfasında paylaştığı son cümleler.
Yapılan bütün itirazlara rağmen 28 Eylül’de Karkağaç Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan son duruşmada ölüme sebebiyet verdiği iddiasıyla yargılanan Harun Görgülü’nün 5000 lira para cezasına çarptırıldığı ve cezanın ertelendiğini, dosyanın da kapatılmak istendiğini söyleyen Fatma Sarıaslan’ın babası Muharrem Sarıaslan ile evinde görüştük.

İNTİHAR DEĞİL CİNAYET


FATMA12Gazete 9 Eylül’e konuşurken eşi Safiye Sarıaslan ile birlikte olayları yeniden yaşayan gözyaşlarını tutamayan baba Muharrem Sarıaslan, “Kızım intihar etmedi, öldürüldü. Bu dosya yeniden açılacak. Gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gideceğim. Gerçek ortaya çıkarılıncaya kadar mücadele edeceğim” dedi.
Fatma Sarıaslan’ın geçen yıl 2 Nisan’da eşi, kayınpederi ve kayınvalidesi tarafından Kırkağaç’a götürüldüğünü, sapasağlam gönderdikleri kızlarını beş gün sonra toprağa verdiklerini anlatan Muharrem Sarıaslan şöyle konuştu:“Eşi kızımı dayısının evine götürmüş. Kızım orada dayısı İsmail Hakkı İnce ve dayısının kızı Fatma İnce tarafından dövülmüş. Kocası da kızımın kollarından tutmuş. Aynı gece hastaneye götürmüşler, doktor kızımın yolunan saçlarını ve vücudundaki morlukları görmüş. Hastane polisini çağırıp ifadesinin alınmasını istemiş. Polis kızımı Harun’a teslim etmiş. Harun Fatma’yı otomobile bindirip sabaha kadar gezdirmiş, dayak yediğini söylememesi için tehdit etmiş, düştüm diyeceksin demiş. Kızım gece saat 03.00 sıralarında beni aradı, dövüldüğünü, saçlarının yolunduğunu, çok şiddetli ağrıları olduğunu anlattı. Ben polise şikayette bulunacağımı söyleyince Harun ertesi gün öğle saatlerinde kızımı getirip bıraktı, kızınıza söyleyin, polise merdivenden düştüğünü söylemezse boşarım dedi, çekip gitti. O gün öğleden sonra İzmir Nöbetçi Aile Mahkemesi’ne gittik, şikayette bulunduk. Kızım koruma istedi. Şiddetli başağrıları olduğu için ertesi sabah kızımı özel bir tıp merkezine götürdüm. Doktor, başağrısı, uyuklama, bulantı ve kusma teşhisiyle MR istedi. Özel hastaneye gittik, durumun acil olmasına rağmen çekim için birkaç gün sonrasına randevu verebildiler. Ancak kızım geceyarısına doğru yaşamını kaybetti. Kızım eve geldiğinde çok üzgündü, ağrıları vardı ama intihar edecek bir ruh halinde değildi. Kendisine yeni bir ev almıştık, o evin nasıl döşeneceği konusunda hazırlıklara başlamıştı. Bazı mağazalara gidip fiyat öğreniyordu. İntihar etmeye karar veren insan söyle davranır mı?”

İLAÇ BULAMADILAR

Eve gelen 112 ekibinin intihardan şüphelendiğini, evin her tarafında ilaç aradıklarını, sonradan gelen inceleme ekibinin de ilaç araştırması yapıp hiçbir şey bulamadığını anlatan Muharrem Sarıaslan şunları ekledi:
“Evde araştırma yapan her iki ekip de intiharla ilgili bir bulguya ulaşamadıklarını, bunun bir cinayet olabileceğini söylediler, bu işin peşini bırakma dediler. Ertesi sabah morga gittim. Nöbetçi savcı, ilk gün gittiğimiz özel tıp merkezinde doktor tarafından verilen ve kızımın içtiği ilaçların ölüme yol açıp açmayacağını doktorlara sordu. Doktorlar bunun kesinlikle mümkün olamayacağını söylediler. İlk gün gittiğimiz özel tıp merkezindeki doktor ise kızımın yolunan saçlarını gördükten sonra, kafa derisinde meydana gelen aşırı bozulma birkaç gün içinde beyin kanamasına neden olabilir demişti. Kızımın ölümünden sonra bizim açtığımız dava aslında ağır cezalık bir dava olduğu halde Kırkağaç Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü ve verilen kararın adil olmadığını biliyorum. Kızımı dövenler de, Onlar döverken kızımın kollarını tutan kocası da, yalancı şahitlerle davanın seyrini değiştirdiler ve dosya kapatılmaya çalışıldı. İki elim hepsinin yakalarındadır. Kızım öldükten sonra babasının alıp götürdüğü 2.5 yaşındaki torunumuz Demiralp’i de istediğimiz gibi göremiyoruz. Eşim için de benim için de kızımızdan kalan tek hatıra Demiralp’tir. Ona da iyi baktıklarını tahmin etmiyorum. Bir beyin rahatsızlığı nedeniyle uzun zamandır tedavi görüyor torunumuz. O rahatsızlığın nasıl meydana geldiği de hala belirsiz.”

FATMA03Yargılama eksik

“Biz Kırkağaç’taki mahkemede eksik yargılama yapıldığına ve adil bir karar verilmediğine inanıyoruz. Bu yüzden talepte bulunduk” diyen Muharrem Sarıaslan şöyle dedi:
“Bu dava Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülecek. Kızımın mezarından alınan saç ve doku örneklerinin de, olaydan sonra yaşadığımız da kaybedilmeden incelenmesini ve bu olayın bir intihar olmadığının ortaya çıkarılmasını istiyorum. Kim suçluysa cezasını çekmeli. Bu davadan sonuç alamazsam Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gideceğim. Bu davanın bittiğini düşünenler boşuna hayal kurmasınlar, hakkımızı sonuna kadar arayacağız…”