Her hafta çarşamba günü Karşıyaka Çarşı İskele girişinde üyeleriyle birlikte, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işlerinden ihraç edilen kamu emekçilerinin işlerine geri dönmesi için oturma eylemi yapan Eğitim Sen İzmir 2 Nolu Şube, 169’uncu haftada da hükümete çağrıda bulundu. Konuya ilişkin basına açıklama yapan Eğitim Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Veysel Beyazadam, şu şekilde konuştu:
“Bir gün yüzüne hasret kalan sadece cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüler değil adeta açık cezaevine dönüştürülmüş bir ülke dayatılan bizleriz. Çarşıya pazara gitmeye korkan yoksullaştırılmış yurttaşlarız. Virüs ile ekmek arasına sıkıştırılmış ve sağlığı konusunda kaderine terk edilmiş insanlarız. Hasılı ezene ve zalime karşı ezilen ve zulme uğrayanız. Elbet ezilenler ve zulme uğrayanlar da sesini duyuracak; elbet hak ve hakikat mücadelesi verilecek; elbet işçinin, emekçinin, esnafın, köylünün, kadının, gencin birleşeceği gün gelecek ve sınıfın birlikteliğiyle daha güzel günler göreceğiz! 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında kamudan ihraç edilen arkadaşlarımızın işlerine iade edilmeleri için direniyoruz. Darbe sonrası yaklaşık 150 bin kişinin kamudan ihraç edilmesinin ardından başlayan hukuk mücadelesi durmadan devam ediyor. Uğradıkları hak kayıpları o denli büyük ve sistemli bir biçimde uygulandı ki kötülüğün kitabı olsa başrollerde yer alır cinsinde. Uyduruk gerekçe, iftira ve kanaat adı altında ihraç edilmelerinden sonra toplum nezdinde itibarsızlaştırılmaya çalışılan bu insanlar adeta hedef gösterildiler. Darbe girişimindeki tüm olayların öznesi ihraçlarmış gibi gösterilmeye çalışılarak yağan yağmurda beraber yürüyenler kendilerini temize çıkarmaya çalıştılar. Açlığa ve yok olmaya mahkum bir yola itilmek istendiler. Ülkede yaşam olanağı bulamayanların en azından nefes alabilmeleri için yurt dışına gitmelerini engellemek için pasaportlarına el koydular. Diploması bile olmayanlar tarafından diplomaları yok hükmünde sayılarak çalışma hakları gasp edildi. Adeta herkesin gözleri önünde sistemli bir kötülükle yavaş yavaş ölmeleri istendi. Tüm bunları yaparken de uyduruk mahkeme kararlarına bile tenezzül etmeden idari tasarrufla yaptıklarını da itiraf ettiler. Uluslararası alanda bile ülkenin itibarını zedeleyen ihraç hukuksuzluğundan bir an önce vazgeçilmelidir. Bunca yetişmiş insan gücünün tekrar toplumun hizmetine alınması gerekir. Salgının en can yakıcı döneminde birçok alanda görülen yetişmiş insan gücü eksikliği ortadayken arkadaşlarımızın görevlerine iade edilmemeleri ayrı bir garabettir. Tüm ülkenin birikimi durumunda olan arkadaşlarımızın görevlerine iade edilmeleri vicdani, ahlaki, hukuki gerekliliktir. Vicdanları yaralayan bu adaletsizliğin giderilmesi gerekir. Yaşamın özünde olması gereken “sevgiden” nasibini almayan bir anlayışın adına siyaset denemez. İdarenin temelinde olması gereken “eşitlikten” uzak olan bir sistemin adına yönetim denemez. Ortak yaşamın ilkelerini belirleyen hukuktan bihaber olanların işine adalet denemez. Kimse de bizden bunca hukuksuzluk karşısında susmamızı beklemesin. İhraç edilenlerin dosyalarını inceleme ve işlerine iade edilmelerini görüşmek üzere oluşturulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun KESK’li arkadaşlarımızın dosyalarını görüşmeyerek adeta ikinci bir cezalandırmaya tabi tuttuklarını görüyoruz. Arkadaşlarımızın dosyaları da yürekleri de alınları da tertemiz. Asıl inceleyeceğiniz birileri varsa sizlere talimat verenlerdir, beraber yol yürüdüklerinizdir. Toplumsal huzuru ve birlikteliği sağlamakla anayasal sorumluluğu olan iktidara sesleniyoruz. Ülkenin alnına sürülen bu kara lekeyi daha fazla tutmayın. İhraç hukuksuzluğunu daha fazla sürdürmeyin. OHAL Komisyonunu aldığı ret kararlarıyla birlikte lağvedin. Arkadaşlarımızı işlerine derhal iade edin. Bizler bunun olacağına inanıyoruz. Bu uğurda mücadelemizi de sürdüreceğiz. Bu ülkenin güzel insanlarıyla hep birlikte emeği ve demokrasiyi önceleyen bir yaşamı inşa edeceğiz. Sistemli kötülükleri yok edip iyiliği kuracağız! Biz kazanacağız, işimize geri döneceğiz!”

“Köy Enstitüleri’ni hatırlamak ve hatırlatmak sistemli kötülüklere itirazımızdandır”

“Elimden gelse, bütün dünya okullarının programlarına ‘insanın insanı sömürmemesi’ adlı bir ders koyardım.” demişti İsmail Hakkı Tonguç! 17 Nisan 1940 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un öncülüğünde kurulan ve toplumsal yaşamda yarattığı olumlu etkiler nedeniyle kısa süre içinde hedef haline getirilerek kapatılan Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun üzerinden 81 yıl geçti. Toplumsal alanda iyiye dair bir kırıntıya bile hasret kaldığımız bugünlerde Köy Enstitüleri’ni hatırlamak ve hatırlatmak sistemli kötülüklere itirazımızdandır.