Haber/ Didar DEMİRCİ
İzmir Büyükşehir Belediyesi 22- 21 Mart tarihlerinde Fuar İzmir'de "Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları Zirvesi'ne ev sahipliği yaptı. Zirvede Türkiye'nin suyla ilgili sorunları, hu sorunların çözümleri, su yönetimi ile ilgili uygulamalar ve politikalar tartışıldı.

Mazereti nedeniyle Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek'in dahil olamadığı zirveye Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioglu, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoglu, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün ve Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak'ın yanı sıra Ardahan Belediye Başkanı Faruk Demir, Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Siyam Kesimoglu ve Sinop Belediye Başkanı Barış Ayhan katıldı.

Zirvenin ilk gününde Türkiye'nin su gündemine yönelik ulusal ve uluslararası teknik sunumlar yapıldı. CHP'li belediye başkanları, 22 Mart Dünya Su Günü'ne denk getirilen zirvenin ilk günündeki "Su Yönetiminde Liderlik ve Politikalar" başlıklı başkanlar zirvesinde, hazırladıkları su manifestosunu açıklayarak, imzaladı. Zirvenin moderatörlüğünü İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer üstlendi.

Kuraklığın sebebi suyun yanlış yönetimi

Zirvenin açılış konuşmasını yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Türkiye’de son 60 yılda Marmara Denizi’nden daha büyük sulak alan kurutuldu. Doğal karakterini koruyan nehir ekosistemi neredeyse kalmadı. Yeraltı suları yüzlerce metre derine çekildi. Ülkemiz susuzluk, kuraklık nedir bilmezdi, tarihinde ilk defa bu dönemde tanıştı. Her yıl ‘Bu yıl suyumuzu yetecek mi?’ kaygısını taşıyoruz. Bunların sebebi suyumuzun yarım asra aşkın süredir yanlış yönetilmesi. İklim krizi susuzluk tehlikesini daha fala büyütürken, eskimiş politikaların topyekün terkedilmesi beklenirdi. Ama eski politikaların açtığı fay hatlarını daha da derinleştiren kararlar, imzalar çoğalıyor. Daha 3 gün önce, dünya kuraklık ve susuzlukla pençeleşirken sulak alanların korunması yönetmeliğinde değişiklik yapıldı. Yıllardır korunan sulak alanlarda büyük altyapı projelerine izin verildi. 2019 verilerine göre ülkemizde suyun yüzde 77’si tarımsal sulamada kullanılıyor. Çağdaş yöntemlerle yapılan tarımsal ürün modelleri bu miktarın yarısını bile kullanmadan daha çok verim elde edeceğimizi gösteriyor. Hal böyleyken ülkemizde kuraklık ve yoksulluk tohumları serpiliyor. Bugün, yeni ve çağdaş bir su politikası açıklayacağız. Bu ortak metin diliyoruz 3 duyguyu çoğaltsın; cesaretle koruduğumuz kararlığımız, dipdiri yaşattığımız umudumuz, canımız gibi sahip çıktığımız birlik beraberliğimiz. Türkiye’nin suyunu yaşatmak için hepiniz İzmir’e hoş geldiniz. Bugün, her biri kendi kentinde başarı hikayeleri yazan, Türkiye’nin gelecek umudunu koruyan ve geleceğini inşa eden başkanlarımız burada. Hepsine şükranlarımı sunuyorum. Onur ve şeref verdiler. Hepsine teşekkür ediyorum” diye konuştu.

Soyer, açılış konuşmasının ardından “Su Yönetiminde Liderlik ve Politikalar” toplantısını başlatmak için sırasıyla 11 büyükşehir belediye başkanını sahneye davet etti. Ardından başkanlar, suyun yönetimi ve uygulamadaki su politikalarına karşı eleştirilerini dile getirerek, önemli mesajlar verdi.

Dünyanın yarısı su kıtlığı çekecek

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, zirve hakkında şu sözleri kaydetti:

“Türkiye’de bu kadar gereksiz tartışmalar varken, dünyanın ve Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren konulara yer verdiğiniz için teşekkür ederiz. Bundan 30 -40 sene sonra su ve verimli toprak en değerli şey olacak. Bu günden sıkıntısını çekmeye başladık. İklim değişikliğini de göz önünde bulundurursak bundan 10 sene sonra dünyanın yarısının su sıkıntısı çekeceği aşikardır. Bugünlerde bunun önemini görüp tedbir almak son derece değerli. Tunç Başkanı yürekten kutluyorum.”

Suyu hoyratça kullanıyoruz

Zirvede suyun yönetimi ve kullanımı hakkında konuşan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, “Ülkemiz kuraklığa doğru gidiyor. Özellikle bizim yaşadığımız Orta Anadolu 4 -5 yıl içerisinde çölleşecek. Herkes suyu hoyratça kullanıyor. Su konusunda hiçbir karar alınmıyor. Ankara’da hobi bahçelerindeki suyun yüzde 15’ini kullanıyor. Suyun kreçlenmesine sebep oluyorlar. Bu konuda çevre bakanlığına görüşlerimizi bildiriyoruz. Belediye başkanları olarak yan yana gelip çağımızın elması olan suyu korumak adına bir manifesto hazırladık. 11 büyükşehir belediye başkanıyla birlikte dünyaya çağrıda bulunacağız. Biz bir şeyi kaybettikten sonra tedbir alıyoruz. İlk defa kaybetmeden tedbir alacağız” diye konuştu.

Mazeretinden ötürü zirveye katılım sağlayamayan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, zirvenin başkanlar toplantısına video mesaj gönderdi. Böcek, video mesajda, “Bugünün suyunu değil yarının da suyunu da koruyacak, doğacak çocuklarımızın hakkını koruyacak su yönetimi politikalarını hayata geçirmek zorundayız” dedi. Antalya’da su yönetimine ilişkin belediye olarak atılan adımlar hakkında bilgileri de paylaşan Böcek, “Biz suyun değerin bilincindeyiz. Ancak sadece biz yerel yönetimlerin cabalarının yeterli olmayacağının farkındayız. 2 gün süresince su zirvesinde atılacak adımlara destek vermeye hazırız. Bu konuda hem fikiriz” sözlerini ekledi.

“Parayla istediğim kadar su kullanırım” fikri yanlış

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, zirvede Eskişehir’in en önemli su kaynaklarından olan Porsuk Çayı’nın önemine dikkat çekerek, yaz aylarında yaşanan su soruna değindi. Büyükerşen, “Suyun insan hayatı hem de diğer canlıların yaşamındaki önemine tekrar etmeye gerek yok. Evlerinizde yaşanan bir kaç saatlik su kesintisinin bile hayatımızı nasıl eziyete ve çileye dönüştürdüğünü hepimiz yaşamışızdır. Birilerinin aksine su zengini olmayan bir ülkedir Türkiye. Ülkemizin akarsu, dere, çay, yer altı suları itibariyle fakir olduğunu herkesin bilmesi lazım. Bunların kullanımında da dikkatli olmamız gerekiyor. Bugün için 83 milyon nüfuslu bu topraklarda, geleceği güvence altına almalıyız. Göller kuruyor, yer altı suları derinlere iniyor ya da yer değiştiriyor. Bu durum bizleri zor duruma düşürecek fakirliğe doğru sürüklüyor. Genellikle çoğu kesimde vatandaşlarımız istediğim zaman istediğim miktar suyu kullanabilme hakkına sahip olmalıyım diye bizden hizmet bekliyor. Bu yanlış bir aldı. Parasıyla olan algıyı değiştirmeliyiz. Bunun için bizlere görev düşüyor. Okullarda çocuklardan başlayarak halkın her kesimine anlatmak zorundayız. Parasıyla düşüncesinin yanlış olduğunu herkesin aklına sokmak zorundayız. Suyun verimli kullanımı konusunda da özellikle tarımla uğraşanları bilgilendirmeliyiz. Hükümetlerimiz ne yazık ki bu konuya yeterince önem vermediği için biz Eskişehir’de bunun sıkıntısını çekiyoruz. Eskişehir’de Porsuk Çayı en önemli su kaynağıdır. Ama yaz aylarında özellikle haziran -temmuz -ağustosta komşu ilçemiz Polatlı’yla adeta psikolojik savaş yaşarız. Öylesine suya ihtiyaç duyan bitkiler ekiyorlar ki. Vahşi sulamayla porsuğun sularını kullanmak istiyorlar. Biz her mevsim başından Polatlı’da tarımla uğraşan vatadaşlarımızı uyarırız. Ne olur az suya ihtiyaç duyan ekimleri yapınız diye. Fakat dinlemezler. Turizme dönük gelirleri olan bir çaydır. Suyu keserseniz şehir kokmaya başlar. Büyük yatırımlar yaptığımız bu kaynağın akıllıca kullanılmasından yanayız. Şimdi aslında bugün bu toplantının önemi çok büyük. Türkiye’nin mutlaka su kullanımıyla ilgili plan program uygulaması gerekiyor. Bunun içinde yasaya dayalı bir düzenlemeyle belediyeleri kullanım açısından yetkili hale getirmeliyiz” diye konuştu.

Kanal İstanbul Hatırlatması

Suyun, doğanın ve çevrenin önemine dikkat çekilen büyük zirvede, İstanbul’un geleceğini belirleyecek önemli bir konuya parmak basan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Ülkemizin her gün hatta her gece gündeminin yoğun değiştiği bir ortamda bizler kıymetli bir konuyu konuşmaya geldik. Meselemiz önemli. Bu meseleyi 11 büyükşehir belediyemiz ortak ele adı. Geçici bir meseleden bahsetmiyoruz. Ekonomiden, siyasetin sürecine, eğitimden sağlığa bunları her gün konuşabiliriz ve illa bir gün çözebiliriz. Ama su meselesi istendiğinde bir anda çözüm bulunabilir bir mesele değil. Su meselesinde büyük bir iradeyi ortaya koyma sorunumuz var. Bu dünyanın sorunu! Kuraklık dünyanın bir çok yerinde göç dalgasına sebep oluyor. Ülkemizdeki su kaynaklarının tahrip edilmesine fırsat vermemeliyiz” ifadelerini kullandı. Milletle inatlaşılmaz, doğayla hiç ama hiç inatlaşılmaz diyerek Kanal İstanbul’a atıfta bulunan İmamoğlu, “İstanbul’da inşa edilmek istenen beton kanal, 16 milyonu negatif etkileyecek. Büyük bir tehdit, büyük bir ihanettir” dedi. Konuşmalarını yerel ve merkezi yönetimler başta olmak üzere herkesin birlik ve beraberlik içerisinde hareket ederek suyun yönetiminin sağlanması gerektiğini söyleyen İmamoğlu, “Umarım kuraklığın olmadığı, çevrenin korunduğu, doğayla inatlaşılmadığı bir süreci çocuklarımıza armağan ederiz” dedi.

Konuşmaların ardından ‘Başka bir su yönetimi mümkün’ başlıklı manifestoyu okuyan Başkan Soyer, zirveye katılan belediye başkanlarıyla birlikte manifestoya imza attı. İşte, başkanların imzaladığı manifesto:

“Başka bir su yönetimi mümkün!

Su hepimize ve her şeye aittir. Koşuyor ve konuşuyor olmamızda, düşüncelerimizde ve ürettiklerimizde, gülüşümüz ve gözyaşımızda, bugün burada buluşmamızda ve dünyayı değiştirmek için kararlı duruşumuzda suyun izi vardır. Yaşam suda başlayıp serpilmiş, dünyadaki tüm varlıklar suyla birbirine bağlanmıştır. Su olmazsa yaşam da olmaz.

Türkiyemiz’in çok büyük kısmı “kurak iklim coğrafyası” olarak sınıflandırılmaktadır. İklim krizinin en ağır sonucu susuzluk tehlikesidir. 2019 Devlet Su İşleri verilerine göre ülkemiz su kaynaklarının %77’si tarımsal sulamada kullanılmaktadır. En çok %10’u hanelerde, kalanı ise sanayide kullanılmaktadır. Bu veri kuraklıkla mücadelede temel eksenin, tarımsal sulama alanında olduğunu göstermektedir.

Bizler Türkiye’nin 11 büyükşehir belediyesinin ve 11 il belediyesinin başkanları, bu vicdani ve bilimsel sorumluluktan hareketle bugün, 22 Mart 2021’de, Dünya Su Günü’nde İzmir’de buluştuk. Amacımız, iklim krizinin ağırlaşan sonuçlarını da dikkate alarak Türkiye için başka bir su politikası önermek ve bu topraklarda geleceğimizi, çocuklarımız ve doğamız için güvence altına almaktır.

İklim krizinin su kaynakları üzerindeki etkilerini azaltarak kuraklıkla mücadelede başarılı olabilmek için, su yönetiminde 5 ilkesel değişikliğin yapılması şarttır:

1) Katılımcı bir su yönetim modeli oluşturmak. Su yönetimi, şehir, havza ve ülke ölçeğindeki su kullanıcısı tüm paydaşların; tarım örgütleri, sanayiciler, evsel su kullanıcıları, meslek örgütleri, doğa ve çevre örgütlerinin içinde yer alacağı yepyeni, katılımcı bir anlayışla gerçekleştirilmelidir.

2) Tüm kullanım alanlarında arzın değil talebin yönetilmesi. Plansız gelişen kullanım talepleri için sürekli daha fazla arz yaratma politikası yerine, başta tarımsal sulama ve sanayi olmak üzere düşük su kullanımıyla yüksek gelir elde edilen ekonomik modeller tasarlanmalı ve teşvik edilmelidir.

3) Su yatırımlarının havza ölçeğinde planlanması. Su kaynaklarının, yerüstü ve yeraltı sularının miktarının, su bütçesinin hangi kullanımlara tahsis edileceği havza ölçeğinde belirlenmelidir. Verilen tahsisler denetlenmeli, su kullanımlarının sektörel tahsis miktarlarını aşmasına izin verilmemelidir. Her bir havzada planlanan su yatırımlarının birbirini nasıl etkilediği kümülatif olarak ölçülmeli, yatırım kararları havza ölçeğinde bu stratejik değerlendirme yapıldıktan sonra alınmalıdır. Asgari harcama ile azami verim esas olmalıdır.

4) Doğanın su döngüsünün korunması. 1960’lardan bu yana suyun döngüsüne yapılan müdahaleler sonucunda birçok canlı türü tehlike altına girmiş; göller ve sulak alanlar kurumuş, nehir ekosistemleri zarar görmüştür. Ülkemizdeki su kullanım hedefleri, iklim krizi dikkate alınarak yeniden tarif edilmelidir. Yatırımlar planlanırken yer altındaki, sulak alanlar ve nehirlerdeki ekolojik su varlığının sürdürülebilirliği dikkate alınmalıdır. Canlıların ihtiyacı olan suyun, ekolojik dengeyi ve su döngüsünü bozacak biçimde kirletilmesine, azaltılmasına yol açan uygulama, yapılaşma ve madencilik gibi faaliyetlere izin verilmemelidir.

5) Suyun ekosistem ve sektörler arası döngüsel kullanımı. Tarımda, sanayide ve evlerde kullanılan atık suyun gerekli arıtma süreçlerinden geçtikten sonra farklı sektörler ve ekosistem arasında transferi sağlanmalıdır. Şehir içinde ve tarım alanlarında yağmur hasadına yönelik yöntemler yaygınlaştırılmalı; su ihtiyacının yerinde temini, kullanımı ve dönüştürülmesine yönelik döngüsel çözümler teşvik edilmelidir.

Bu ilkeler doğrultusunda, aşağıdaki 10 somut adım hemen atılmalıdır:

1. Su yönetimiyle ilgili koordinasyonsuzluk ortadan kaldırılmalı, kurumlar arasındaki yetki ve sorumluluk karmaşasına son verilmelidir.

2. Tüm paydaşların mutabakatı alınarak hazırlanan bir Su Kanunu yürürlüğe konmalı, su havzası planlama ve uygulamalarında yerel yönetimler güçlü ve yetkili yapılar haline getirilmedir.

3. Su yatırımları havza ölçekli bütüncül planlarla uyumlu olarak su ve atık su master planlarına göre yapılmalı; kamu kaynakları ekonomik ve ekolojik fizibilitesi düşük yatırımlara aktarılmamalıdır. Yerel yönetimlerin çevresel altyapı projelerine yönelik kaynakları artırılmalıdır.

4. İklim krizi ile etkin mücadele için imzalanan Paris İklim Anlaşması ivedilikle onaylanmalı; iklim değişikliğinin yaratacağı olumsuz etkilerin önlenmesi amacına yönelik hazırlanan İklim Değişikliği Kanunu Tasarısı üzerinde çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır.

5. Kuruyan göllerin, Salda Gölü, Burdur Gölü, Tuz Gölü, Seyfe Gölü ve diğer sulak alanların tahribatı sonlandırılarak restore edilmeli ve doğal su döngüleri korunmalıdır.

6. Su havzalarındaki tüm noktasal ve yaygın kirlilik kaynakları kontrol altına alınmalı; merkezi ve yerel idarelerce etkin bir şekilde denetlenmelidir.

7. Tarımda doğru ürün planlaması yapılarak ve tasarruflu sulama sistemlerine geçilerek su israfı önlenmeli, tarımsal sulama en az %50 oranında azaltılmalıdır. Bu amaçla, ekonomik değeri yüksek ve su talebi olmayan yerel tohum ve hayvan ırkları teşvik edilmelidir.

8. İstanbul’a yapılmak istenen “Beton Kanal” gibi suyun doğal döngüsüne zarar veren tüm israf projeleri iptal edilmelidir.

9. Güncelliğini yitiren su ve kanalizasyon idaresi mevzuatı yeniden düzenlenmeli; büyükşehir statüsünde olmayan diğer illerde de su ve kanalizasyon idareleri kurulmalıdır.

10. Yaşamın vazgeçilmez unsuru olan su, temel kamusal hak olarak kabul edilmeli, ekolojik ve toplumsal bir değer olarak tanımlanmalı, su hizmetlerinde kamu işletmeciliği esas alınmalıdır.

Biz Türkiye’nin 22 belediye başkanı, yetki, görev ve sorumluluklarımız doğrultusunda kendi illerimizdeki su yönetimini yukarıdaki ilkeler doğrultusunda gerçekleştireceğimizi beyan ediyoruz. Bu belgede çerçevesi çizilen su politikası ülkemizde tesis edilene kadar, çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeye ve hep birlikte haykırmaya devam edeceğiz: Başka bir su yönetimi mümkün!”