Kazdağları’nda 31 nadir bitki türü var. Bu özelliğiyle Kazdağları yalnızca Türkiye’nin değil Avrupa kıtasının da en önemli bitki alanlarından birine sahip.

Yaşam kaynağı Kazdağları'nda maden için kesilecek asırlık ağaçların yerine 10 ağaç dikince doğanın hiçbir zarar görmeyeceğini iddia eden gözü dönmüş yatırımcılar dolaşıyor

Türkiye’nin en büyük ulusal parklarından biri olan 21 bin 463 hektar genişliğindeki Kazdağları, doğal, tarihi ve tarımsal nitelikleriyle madencilerin uğruna doğayı delik deşik etmeyi göze aldığı altından çok daha önemli değerleri barındırıyor.


Hafta sonunda dünyada oksijeni en bol birkaç alandan biri olan ve bu özelliği ile sağlık turizminin en önemli merkezlerinden biri olabilecek Kazdağları’ndaydık. Hem Hasanboğuldu Şelalesi'ne,hem Darıdere ve Mıhlıçay'a, hem de Ayazma Şelalesi'ne uğradık.
Edremit-Çanakkale yolu üzerinde Zeytinli kasabası sapağından 5-6 kilometrelik yolculukla ulaşılan Sutüven Şelalesi ve Hasan Boğuldu Göleti’ne gittik önce. 1700 rakımlı Sarıkız yaylasından doğan Kızılkeçili Çayı’nın yanıbaşında doğal ürünler satan yöre sakinleri oturmuştu sıra sıra...
Küçük tezgahlarda, bu dağlarda yaylalarda üretilmiş çeşit çeşit zeytinler, zeytinyağları, her biri birer ilaç niteliğinde kurutulmuş otlar, ceviz, badem, dağ çileği, erik, bal, reçel kavanozları diziliydi. Bizim için, yöre insanı için, doğanın değerini bilen insanlar için bir yaşam kaynağı idi Kazdağları...


900 FARKLI BİTKİ


Ama kimileri için ise çeşitli madenlerin çıkarılacağı herhangi bir arazi. O yüzden maden için kesilecek asırlık ağaçların yerine 10 ağaç dikince doğanın hiçbir zarar görmeyeceğini düşünecek kadar kördüler.
1993 yılında ulusal park ilan edilen Kazdağları, aslında altından daha değerli denebilecek kadar zengin bitki örtüsüne sahip alanlardan biri. Çünkü bölgede yaklaşık 900 farklı bitki çeşidi yaşıyor. Üst rakımlarda karaçam, kayın, göknar,kestane, meşe, kızılağaç ve çınar ağaçları bulunuyor. Alt tabakada ise laden, erika, karaçalı, böğürtlen, sarmaşık bitkileri ile kekik, adaçayı, sumak gibi tıbbi bitkiler bol miktarda var.
Son beş yıldır yürütülen bilimsel araştırmalar da, Kazdağları’nda henüz keşfedilmemiş ve tüm dünyada başka bir örneği olmayan bitkilerin var olduğunu bize gösteriyor. Hatta buna göre Kazdağları’nda altı yeni bitki türünün keşfi kesinleşmiş ve belgelenmiş durumda.
Kazdağları’nda Türkiye’de başka bir bölgede olmayan, yalnızca Yunanistan ve diğer Balkan ülkelerinde sınırlı bir yayılış gösteren 31 nadir bitki türü var. Bu özellikleriyle Kazdağları yalnızca Türkiye’nin değil Avrupa kıtasının da en önemli bitki alanlarından birine sahip. Kazdağları yalnızca ender rastlanan bitki türleri için değil nesli tehlike altında olan hayvanlar için de önemli bir yaşam alanı. Bölgede ayı, karaca, yaban kedisi, su samuru, sincap, yarasa, kirpi, tavşan, porsuk, sansar, tilki, yaban domuzu, kartal, doğan, atmaca, şahin, keklik; akarsularda ise alabalık ve sazan türleri yaşıyor.


TOPRAK ÇOK DEĞERLİ


Eğer madenlere çalışma izni verilirse ulusal park ve çevresinde yaşayan birçok bitki ve canlı türünün yaşam alanları tehlike altında olacak. Bu gerçeklere yöre halkının turizm, zeytincilik ve tarım gibi diğer kaygıları da eklenince, toprağın üstündeki değerlerin altındakilerden çok daha fazla olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Kazdağları’nda altın madeni çıkarmak için ormanı dibinden kesmek serbest ama Narlı Köyü yakınlarındaki Darıdere mesire alanında, gövdeleri zarar görür gerekçesiyle ağaçtan ağaca hamak kurmak yasak. Özel işletmeci tarafından işletilen eski fidanlık alanında kamp ateşi yakmak, havuza girmek ve çevreden yararlı otları toplamak da Orman İşletmesi talimatıyla yasak.
Çevresi ormanlarla kuşatılmış 100 dekar genişliğinde dümdüz, yemyeşil bir arazi. Bir yanında berrak suların aktığı Mıhlıçay, bir yanında alana adını veren Darıdere…
Küçük çeşmeler, tahta köprüler, buz gibi pınar sularının aktığı daracık su kanalları, genelde ahşaptan yapılma 10 odalı otel, tuvaletler, duşlar, çamaşırhaneler, mutfak, kamp masaları, dileyene kiralayabileceği bungalov ve karavanlar… Dileyene parasını ödemesi koşuluyla elektrik… Geniş bir sebze bahçesi, civarda elma ve erik ağaçları…
İzmir'den Darıdere’ye ulaşmak için önce 230 kilometrelik yolculukla önce Edremit Altınoluk’a, oradan Narlı Köyü sapağına ulaşmak gerekiyor. Köye kadar yol asfalt, daha sonra ormanın içinden yavaş yavaş tırmanarak toprak yolda 13 kilometrelik yolculuk gerekiyor.


HEP ASIRLIK AĞAÇLAR


Darıdere’ de hakim ağaç türü kızılçam, karaçam ve meşe. Ayrıca kayın, gürgen, kızılağaç, palamut, ceviz, çınar, ıhlamur, kestane, ardıç, deli kavak, dişbudak, fındık, kızılcık, porsuk, sandal, pırnal meşesi de var çevredeki ormanlarda. Kiraz, ceviz ve elma ağaçlarının yanısıra, alıç, kuşburnu, yabani elma, böğürtlen ve yaban eriği ağaçları da bol miktarda var. Çevrede dolaşırsanız yüzlerce yaşında çınar, kestane ve meşe ağaçlarının gölgelerinde de oturabilirsiniz.
Kamp alanının alt yanından akan Mıhlıçay’da doğal setler oluşturulmuş. Buralarda küçük göletler var. Dileyen yüzebiliyor. Ama su oldukça soğuk. Fotoğrafa ve maceraya meraklı iseniz akarsuyun vadisinden yukarı doğru yürüyüp, tahmin edemediğiniz kadar muhteşem doğal sürprizlerle karşılaşabilirsiniz.
Gelin şimdi de Bayramiç İlçesi’nden 29 kilometrelik yolculukla ulaşılan Ayazma Şelalesi'ne gidelim. Ayazma Kazdağları Milli Parkı sınırları içinde düzenlenmiş 5 hektarlık bir mesire alanı… Devasa çam, ceviz, ıhlamur, akasya ağaçlarının gölgeleriyle örtülü, çok yakınlarda kaynayan bir pınarın coşkusunu giderek arttırıp şelaleye dönüştüğü doğa zenginliklerimizden biri… Akan suyun her yanında günübirlik piknikçiler gönüllerinde eğleniyor… Çöp kirliliğine karşı yeterli önlem alınmış ama asıl sorumluluk gelen konuklara düşüyor. Toplum olarak gelecek 50 yıl içinde bu bilinci kazanacağımızı düşünüyorum, umutluyum…


TOZ İÇİNDE KALDIK


Ayazma’da birkaç saatlik fotoğraf gezimizi, önce buz gibi suda ayaklarımızı serinleterek ardından bol köpüklü birer kahve içerek, biraz da yöre sakinlerinin tezgahlarından alışveriş ederek tamamladık…
Dönüşte cep telefonundan bir yol programını kullanarak bize önerilen alternatif yolu izledik, doğanın hiç bilinmeyen köşelerinden, akarsulardan, ormanlardan, meralardan geçtik, toprak yollarda toz içinde kaldık ama olsun, bir dağın zirvesinden Çan İlçesi’ne indiğimizde küçük de olsa bir macera yaşamış olmanın tadı vardı.
Gün boyunca gördüğümüz bülbüller, karatavuklar, guguşçuk kuşları, kirpiler, kaplumbağalar, leylekler bize insanın az tabiatın bol olduğu yerlerde yaşamın ne kadar canlı ve renkli olduğunu bir kez daha gösterdi.