Hazırlayan/ Serdar Çelenk

“Gel, Kim Olursan Ol Gel! Kim olduğun, para harcayıp harcamayacağın önemli değil. Yeter ki Gel!” turizm konseptimizin uzun vadeli ve sürdürülebilir olmadığını her fırsatta anlatmaya çalışıyoruz. Ama pek çoğunun yaklaşımlarımıza uzaydan gelmiş gibi baktıkları da bir gerçek.

Turizmin getirdiklerinin yanında götürdüklerinin de hesabının yapılması şart. Tıpkı bir işletmenin girdilerinin, giderlerinin hesabının yapılması gibi. Bu hesapları doğru yapamaz veya yapmazsanız o işletme gün gelir batar. Bu gidişle bizim turizmimizin orta vadede başına gelecek olan gibi.

Örneğin su konusunu ele alalım. Susuz turizm olabilir mi? Tabii olmaz. Peki bizim şu anki su rezervlerimiz ne ve gelecekte ne olacak ? Bunu bilip buna göre turizm stratejileri geliştiriyor muyuz? Tabii ki hayır!

TÜİK verilerine göre ülkemizde kişi başına düşen yıllık su miktarı 1.500 ton civarında. Bu miktar 7.000 tondan gerileyerek günümüzdeki rakama ulaşmış. 2030 yılında da nüfusumuzun 100 milyon olacağından ve su kaynaklarının azalacağından yola çıkarak, kişi başına 1.000 ton su düşeceği hesaplanmış. Bu durumda ülkemiz “su fakiri” durumuna düşüyor. Tabii burada turizm ve turistler hesaba katılmamış.

Turizmde su kullanımı bizlerin evlerinden biraz daha farklı. Siz tıraş olurken veya sabunlanırken suyu kapatırsınız, turist nasıl olsa parasını önceden verdim diyerek kapatmaz, su boşa akar. Çarşafı, havlusu, tabağı, çanağı her gün yıkanır. Golf sahaları, otellerin yeşil alanları sürekli sulanır. Yani bizim su tüketimimizden çok daha fazladır.

Şimdi bu durumda diyebilir miyiz?: “50 milyon turist, 50 milyar dolar döviz girdisi.” Daha da coşarsa, “Hedef 100 milyon turist, 100 milyar dolar döviz girdisi.” Ağzımızdan laf çıkarken bir yere dayanması gerekir. Tabii bilimsel verilere, bilimsel öngörülere. Sen har vurup harman savur. Kitle turizmi yapacağım diye değerlerini üç kuruşa sat. Turizm gelirleri üç-beş yatırımcının cebine girsin. İleride gelenlere de otel harabelerini gezdiririz herhalde.

Öneri: Turizmimizi çeşitlendirerek, değerlerimizi önce kendimiz öğrenerek, “Daha az turist, daha çok turizm geliri” hedefine yönelik programlar yapmalıyız. Bu da çalışma ve zaman gerektiriyor. Bugün düşündüm, yarın yaptım şeklinde değil. Pahalı değil ama kaliteli ve çeşitli servis veren bir turizm ülkesi olmak zorundayız. Ülkemizin geleceği için…

Turizm yapacak mıyız?

Artık bir karar versek iyi olur hani. Turizm yapmak istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Bu da laf mı şimdi diyenleri duyuyor gibiyim.

Tamam hadi yapmaya karar verdik diyelim. O zaman bir soru daha geliyor.

Hangi turizmi yapacağız ?

Kitle turizmi var, kültür turizmi var, sağlık turizmi var, doğa turizmi var, var da var… Şimdi sen kalkar bir de “Hangi turist gelsin?” dersen, bozuşuruz bak!

Müze de mi yapacağız daha? Amerika’da 15.500, Almanya’da da 6.500 tane müze olabilir. Bizde de 295 tane var, yetmez mi ?

Yürüyüş yolları, yönlendirmeler, trafik düzeni, engellilere yönelik düzenlemeler, planlamalar…

Fuarlarda rehberlerle tanıtım da ne demek ? Broşür veriyoruz ya, incir-üzüm de dağıtıyoruz… Senin niyetin ciddi ciddi işi yokuşa sürmek. Şunun şurasında bir turizm yapacağız alt tarafı. Seni kim yolladı bakayım. Kesin faiz lobicilerinin işidir.

İşin kolayı var. Biz pratik insanlarız. Yukarıda değindiğimiz gibi, açarsın kollarını, “GEL” dersin, “KİM OLURSAN OL, GEL !”

Ucuz fiyatlar, ucuz işçi, Çin’de dokunan Türk halıları falan. Gül gibi turizm yaparız, olur biter. Ne kadar çok turist, o kadar iyi.

100 milyon turist, 100 milyar turizm geliri…

Kaybettiklerimiz ne demek? Milli ve doğal kaynaklarımız, kültürel erozyon?

Avustralya turist başına 5.300 $ kazanıyormuş, biz de 700 $.

Eh ne yapalım artık, kiminin parası, kiminin duası !