Hazırlayan / Özde KOCA / Gökmen KÜÇÜKTAŞDEMİR

İnsanlık tarihinin önemli dönemeçlerinin yaşandığı, tarihinin her satırıyla sizi hayrete düşürecek bir kenti ziyaret etmek istiyorsanız, hiç öyle Roma'ya, Viyana'ya, Paris'e falan gitmenize gerek yok. Zaten pandemi nedeniyle pek mümkünatı da yok. Ama yanı başınızda İran'ın Susa şehrinde biten 2 bin 400 kilometrelik ünlü Kral Yolu'nun başlangıcı, Lidya devletinin başkenti Sardes Antik Kenti var. Kula Salihli Jeoparkı'nın içinde yer alan Sardes, Manisa'nın Salihli ilçesinde. Hakkında bir çok şey okuduğumuz bu antik kente, verimli tarlaların, güzel bir doğanın içinden geçerek ulaştık. Kentin, Sart köyünün içindeki kalıntıları arasından, Hamam-Gymnasion (Hamam ve Spor Merkezi) Kompleksi, Artemis Tapınağı, Sinagog, Kilise, altın arıtma atölyeleri, Agora (Çarşı) ve Akropol (Üst Yerleşke) ortaya çıkarılmış durumda.

Kral Midas'ın Laneti

Tarihte parayı Lidyalılar buldu, biliyorsunuz. Hatta paramız olmadığında hiç iyi anmayız bir çoğumuz onları. Ancak tarihin sonraki sayfalarında insan evladının başına türlü dertler açmış olan para, Lidyalıları ihya etmiş. Sardes Antik Kenti, tarihte altın ve gümüş paranın ilk kez basılarak kullanıldığı kentmiş. Sardes, Antik Çağ'da dönem ticaret sayesinde büyük gelişme sağlamış. Öyle ki kent, paranın kullanılmaya başlanmasıyla daha da zenginleşmiş. Paktolos (Sart) Çayı’nda yapılan altın madenciliği sayesinde kent çok büyük bir zenginliğe ulaşmış. Paktolos'tan bahsetmişken Kral Midas'ın lanetlenişinden bahsetmemek olmaz.

Efsaneye göre, Şarap Tanrısı Dionysos ve beraberindekiler Frigya yaylalarında dolaşırken yaşlı Silenos bir ağacın altında uyuyakalır. Silenos'u Frigya Kralı Midas'a getirirler. Midas, Silenos'un 10 gün misafir ettikten sonra Dionysos'a götürür. Tanrı, Midas'ın bu davranışından memnun olur ve Alaaddin'in lambasındaki cin gibi, “Dile benden ne dilersen” der. Açgözlü Midas, “Tuttuğum altın olsun” der. Ancak kısa bir süre sonra bunun bir lütuf değil, lanet olduğunu anlar. İştahla oturduğu sofralardan aç kalkar. Su bile içemez. En sonunda da çok sevdiği kızı altına dönüşür. Tanrıya dileğini geri alması için yalvaran Midas, sonunda Paktolos Çayı'nda yıkanarak altın lanetinden kurtulur. Paktolos da, o gün bu gündür Sardes'e altın taşır. İşte Sardesliler de, bu altınları toplayarak zenginleşir. 'Karun kadar zengin' sözü, zamanında Sardes Krali Kraisos için söylenmiş, günümüze evrilerek gelmiştir.

Sardeslilerin Termal Lüksü

Antik çağın zengin başkentindeki kullanılan kanalizasyon sistemi, antik çağın ünlü matematikçisi Thales tarafından M.Ö. 660 yıllarında inşa edilmiş. Sardes Antik Kentinde ayrıca dükkanları ısıtmak için de termal sistemler kurulmuş. Roma Dönemi'nde jeotermal ısınmanın kullanıldığı kentte, Roma Caddesi'ndeki bazı dükkanların ve evlerin içinde yer alan küçük havuzlara günün belli saatlerinde sıcak su veriliyormuş. Lükse bakar mısınız? M.Ö. 7'nci yüzyılda banyonuzu termal su ile yapıyorsunuz, üstelik evinizde. Evlerin yanı sıra dükkanların yer aldığı Roma Caddesi'nde duvar içinden yukarı doğru çıkan künkler -pişmiş topraktan yapılmış kalın su boruları- bulunuyormuş. Gymnasium'un arkasındaki hamamın havuzunu dolduran suyu taşıyan künkler, ev ve iş yerlerine de su sağlıyormuş. Tabi hareket halindeki sıcak su, doğal olarak mekanları da ısıtıyormuş. Yani Sardesliler, termal suyla banyo keyfinin yanı sıra termalle ısınan evlerde yaşıyorlarmış. Günümüzde köylülerin tarlalarda buldukları künklerin de, matematikçi Thales'in yaptığı kanalizasyon ve drenaj sistemlerinin parçaları olduğu biliniyor. Thales, aynı zamanda bölgedeki bataklığı kurutmak için buradaki suyu, Gediz Nehri'ne akıtmış. Böylece bugün bile verimini koruyan topraklar ortaya çıkmış.

En Görkemli Yapı Gymnasium

Sardes'e gelindiğinizde ilk dikkatinizi çekecek yapı, görkemli Gymnasium’dur. Roma hamamlarına geçiş bölümüne yapılan iki katlı yapı, M.S.2. yüzyılda imparatoriçe Julia Domna ve oğullarına ithaf edilerek inşa ettirilmiş. O döneminin kralı Severius tarafından yaptırılan Hamam-Gymnasium kompleksi, kare avlusu, etrafını çevirdiği sütunlar, sütunlar üzerindeki yazıların tamamına yakının korunması ve 23 bin metrekare alanı kaplayan yapısıyla tam bir anıtsal yapı. Mevcutta görülen üç giriş kapısının, ilk evresine ait olmayıp sonradan açılmış. Gymnasium’un arkasında bir de termal havuz mevcut. Palaestradan (Avlu) hamam bölümüne geçişi sağlayan iki katlı ve sütunlu mekan, mermer avlu olarak adlandırılmakta. Tipik birer Roma hamamları geleneği Sardes’de de devam etmiş. Soğuk, ılık ve sıcak su odalarında yıkanarak, sohbet ederek, egzersiz yaparak serbest zamanlarını değerlendirmişler.

Sardes'teki, 20 bin kişi kapasiteli tiyatro alanının M.Ö. 200'üncü yıla ait olduğu düşünülüyor. Dünyanın en eski tiyatrosu olan yapı için eski çağın en önemli tarihçilerinden Polybios'un tarih kitabında şöyle bahseder: “M.Ö. 215 yılında Selevkos İmparatorluğu ile Bergama Krallığı arasındaki savaşlar sırasında Bergama Kralı III. Antiokhos'un askerleri, Sart şehrini ele geçirmek için bu tiyatronun basamaklarından tepeye tırmandılar.”

Bölgenin, birinci derece deprem bölgesi olması nedeniyle tiyatro yıkılmış ve ağır hasar görmüş. Romalılar burada yönetimi ele geçirdiklerinde burayı tekrar restore etmişler. Ancak zaman içerisinde yaşanan yine büyük depremler nedeniyle bu tiyatro yine yıkılmış. 1750 yılında İtalyan kökenli olan Giovanni Battista Tiepolo, Sardes'e gelmiş ve tiyatro alanının sulu boya resmini yapmış. Bu resimle, şu anki alan arasında hiçbir fark olmaması dikkat çekici. Bu tiyatronun ve batı kısmındaki teras evlerinin bir an önce ortaya çıkarılıp ziyarete açılmasını temenni ediyoruz.

Yahudilerin üçüncü tapınağı

Sardes Antik Kenti, Hıristiyan cemaati tarafından “İncil’de adı geçen yedi kiliseden biri” olarak kabul görür. Artemis Tapınağı’nın güneydoğu köşesinde bulunan tuğladan yapılmış şapel, Hıristiyanlar tarafından ziyaret edilir. Oysa tek tanrılı dinler açısından önemi bununla sınırlı değildir. Sardes'in, Yahudi (Musevi) cemaati tarafından da büyük öneme sahip olmasına karşın bu yönü pek fazla bilinmez. Kudüs’teki Süleyman ve Suriye topraklarında bulunan Dura Europos sinagoglarından sonra inşa edilen dünyanın üçüncü havrası Sardes Sinagogu; ilk Yahudi tapınaklarından biri olması açısından önemlidir. Yahudiliğin Seferad (Sepherad) kolu burada doğmuştur. Avrupa'nın ve Türkiye'nin ilk havrası olan bu sinagogun, M.Ö. 215-212 yıllarında yapıldığı tahmin edilir. Sinagog, bölgeye gelen 2 bin haneden oluşan yaklaşık 10 bin kişilik Yahudi cemaati tarafından kullanılır. Depremler nedeniyle yıkılan ilk yapının yerine, M.S. 166 yılında yeniden sinagog yapılır. M.S. 617 yılına kadar burada kalan Yahudiler, daha sonra İspanya'da Endülüs'e giderler.

Arınma Ritüeli

Sinagogda zamanında bin kişinin ibadet edebiliyormuş. Havrada Yahudi cemaatin sorunları çözülüyor, nikahlar kıyılıyormuş. Arka planda yer alan üç basamaklı 'Onur locası' denilen yerde cemaatin yaşlıları oturup, sorunları çözüme kavuşturuyorlarmış. Locanın önündeki sehpada ise, haham başı vaazlar veriyormuş. Havranın ortasında yer alan 'havuzlu salon' ise arınma ritüelinin gerçekleştirildiği yermiş. Evlenecek olan genç kızlar, havuzun içinde yedi kez oturup kalkarak günahlarından arınıp, eşlerinin evine öyle gidiyorlarmış. Bu salonda yer alan 14 kalp şeklindeki sütun, “Dört bir tarafınız sevgiyle dolsun” anlamına geliyormuş.

Bin 500 yıllık fantastik ev

Arkeologlar, yakın zamanda Sardes Antik Kenti'nde bin 500 yıllık ev keşfetti. “Fantastik” diye tarif edilen evin hayal ürünü duvar resimleriyle süslendiği belirtiliyor. Evin zeminine yerleştirilmiş pişmiş topraktan yapılan karoların üzerinde köpek yavrusuna ait izler ve tavuk ya da ördek olduğu düşünülen çizimler tespit edildi. Wisconsin-Madison Üniversitesi'nden Profesör Nicholas Cahill'in liderliğindeki kazılarda ortaya çıkarılan evde yaşayanların askeri veya sivil yöneticiler olabileceği düşünülüyor.

Yedi Kilise'den Biri Artemis Tapınağı

Salihli ilçe merkezine 9 kilometre uzaklıktaki Artemis Tapınağı’nın yapımına, Lydia Kralı Kroisos döneminde başlanmış. İlk haliyle kum taşından bir sunak olan yapı, M.Ö. 330 yılına doğru geliştirilerek tapınak haline gelmiş. İon tarzında ve pseudodipteros plana sahip tapınak, Zeus veLeto’nun kızı, Apollon’un ikiz kız kardeşi, vahşi doğa, avcılık, okçuluk ve ay tanrıçası Artemis'e adanmış. M.S. 17 yılındaki depremde yıkılan tapınak, İmparator Tiberius zamanında eski plana göre yeniden yapılmış. 4'üncü yüzyılda da güneydoğu köşesine bir şapel ilave edilmiş.

Hıristiyanlıkta bahsedilen Yedi Kilise'den biri kabul edilen yapı, Amerikan Arkeoloji grubunun 1910’da başlattığı kazılardan sonra tümüyle ortaya çıkarılmış, 1961’de de kilise onarılmış.